Cambaz geldiği zaman Safir’de işler düzelecek

Haberin Devamı

Dünya ticaret akılları değişti.. Artık başarı özel şovlardan, gösterilerden geçiyor.. İstanbul Safir de bu modaya uyanlardan.. Fransızların Örümcek Adam’ı gelip de Avrupa’nın en yüksek binasına tırmandığında bunu hepimize gösterecek..

İstanbul Sapphire..

Bendeki “alışveriş merkezleri” merakının son durağı budur..

O merak nereden çıktı derseniz cevabım cebimde..

Oturduğum evi bir dairenin merkezi yapın.. Pergelin sivri ucunu bizim dama sokun.. Dört buçuk kilometre çapında bir daire çizin..

Ben de o dairenin içine on beş adet AVM dedikleri “alışveriş merkezi” sığdırayım..

Akmerkez birincisiydi.. İstanbul Sapphire (Safir) sonuncusu oldu.. Dairenin içinde Kanyon’dan Cevahir’e, Metro City’den Profilo’ya kadar ne ararsanız var..

O daire içinde kalan bildiğim bakkal sayısı ise bir elin parmaklarını geçmez.. Öte yandan alışveriş merkezlerinin içinde ne kadar yeme içme mekânı varsa akraba gibi olmuşuzdur..

***


Safir’e de bu akılla koştura koştura gittim.. (Artık Sapphire yerine böyle yazacağım, harften tasarruf!)
Mekânın bende bıraktığı ilk izlenim “Burası niye bu kadar tenha yahu!” tepkisine sebep oldu..

Öyle ya! Mekânın banilerine göre burayı yılda on beş milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyordu..

Tam iş çıkışı saatine denk getirmeme rağmen ortam İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçlarının tribünü gibi tenhaydı..

Dikdörtgen şeklinde, kenarı baştan sona mağazalarla çevrili katlar ve ortalarında; tepeden baktığında en alt katı görebileceğin boşluk..

Mimari tasarım bildik.. Sürpriz yok..

KATLAR SÖNÜK

AVM’nin en üst katı yiyecek içecek bölümü.. Birkaç şık kafe ile bir Japon lokantası var.. Bunlar dikdörtgenin ön cephesinde..

Arka cephesindeki mekânlarda ise artistik nesneler satan birkaç mağaza ile bir galeri yer alıyor..

Galeri Osmanlı temalı.. Hediyelik eşya dükkânları da islami ağırlıklı..

Üzerinde Nesih hatla “Allah” ya da “Muhammed” veya “Besmele-i Şerif” yazan tabaklar, levhalar, yapıştırmalar.. Cami, türbe resimleri, kabartmaları.. Minare alemleri..

Müşteri profilini önceden belirlemişler gibi..

Altına açılan üç katta mağazalar var, tamamı giyim kuşam üzerine.. Bir katta “İstanbul Kitapçısı” afişleri ile donatılmış, açılacağı günü bekleyen bir mekân gördüm..

Açıldığında içinde sadece İstanbul’u konu alan araştırmalar, çalışmalar veya romanlar satacakmış.. Değişik bir konsept..

Dükkânların yarıya yakını boş..

Hepsi gelecek müşterisini bekliyor.. O yüzden alışveriş katları cansız.. Arandım, tarandım.. “Bizim Mudo acaba yer kiraladı mı?” diye bakındım.. Göremedim..

Açık olan mağazalardaki mallar ise bırakın İstinye Park’ı, Kanyon’u; Cevahir veya Metro City ile rekabet edecek düzeyde değil..

Kimi mağazalar ise son derece özensiz hazırlanmış..

Kimileri sattığı pılı pırtıyı neredeyse kapıya yığmış..

Kendilerince bir tür “yola bakan dükkân” konsepti yaratmışlar..

Ayrıca, Nişantaşı kızlarının yüreğini şöyle hoplatacak iddiada bir marka henüz girmemiş Safir’e..

“Bir iki aya kadar H&M mağazası açılacak” dediler.. Eli kulağındaymış..

Üstteki yeme içme katından 15 lira karşılığı asansörle çıkılan Seyir Terası’na da meşhur lokantalarımızdan İstanbul 360 gelecekmiş..

Türk sinemasının “ödül kabul etmez” büyüğü Hülya Avşar buradan kendisi için bir daire satın almıştı.. Kullanmaktan vazgeçmiş..

Safir Rezidans’taki bu dairesini kız kardeşi Helin Avşar hanıma hediye etmiş..

Medyadan tanıdığım kadarıyla Helin Avşar hanım benim canım, bu haliyle Safir Çarşı’da gezinmekten kaçınır..

O tayfaya İstinye Park’tan sonra Safir’de dolanmak; Çeşme’den vazgeçip Haymana Kaplıcaları’nda tatil yapmak gibi gelir..

***


Benim kulağıma gelenler gazete haberi tevatürü..

İstanbul Safir’in oturmalık kısmındaki dairelerin yüzde kırkı hâlâ müşteri bekliyor..

Yani satılan kısmı yüzde altmış.. Bunların ne kadar gelip satın aldıkları dairelere yerleşti, orası belli değil..

Geri kalan yüzde kırkın bir iki aya tükeneceğini varsayıyorum.. Neden derseniz fiyatları kışkırtıcı..

Metrekaresi on iki bin dolar..

Bu hesapla, seksen metrekarelik bir yer edinmek için 960 bin dolar veriliyor ki bizim İstanbul ahalisinin tuzu kuru kısmı malın pahalısına meraklıdır..

Aynı ölçekte bir daireyi üç yüz bin liraya sat, bakarken bile nazlanırlar.. Fiyatı dolara çevirip, bir de üçe beşe katladın mı üzerine üşüşürler..

CANBAZ YOLDA..

Bunları ben yazıyorum ama mal sahiplerinin biraz morali bozuk galiba.. Safir’i canlandırmak için aksiyona ihtiyaç duymalarından anlıyorum bunu..

Haberi medyaya düştü bile..

Fransa’nın meşhur bir gökdelen tırmanıcısı var ki hazret “Örümcek Adam” diye bilinir, o gelecekmiş İstanbul’a.. Gelip Safir binasına tırmanacakmış..

Adı Alain Robert..

Yüzün üzerinde gökdelene tırmanmış.. Abu Dabi’deki Milli Banka’nın gökdelenine tırmanırken adamı yüz bin meraklı “bakalım düşüp kafayı patlatacak mı?” niyetiyle para verip seyretmiş..

New York’taki Empire State’ten Taipai 101’e kadar her binada başarılı olmuş.. Öyle koruma ağı veya tırmanma aparatı da kullanmıyor.. Çıplak elle..

Bir defa başı belaya girmiş.. O da Kuala Lumpur’daki dört yüz elli metrelik Petronas İkiz Kuleleri’nden birine izinsiz tırmanırken..

Polis, üç yüz altmışıncı metrede camı açıp bunu yakaladığı gibi hapse tıkmış..

Bakalım İstanbul Safir’e bir hayrı dokunacak mı?

***


Beğendiğin bir şey yok mu merakında olanlar için alttan ikinci katı söyleyebilirim.. Burası da yeme içme mekânları ile çevrili.. Geniş, ferah, açık..

Geniş et yemeği mekânı dışında; Makedonya mutfağı yemeklerini sunan küçük, şirin bir restoranı da var..

Benim gibi midesiyle düşünen birini kesmeye keser de acaba marka düşkünü ahalimiz için yeterli olur mu orasını bilmem..

Önce diğer mağazalar bir açılsın, hele şu cambaz bir gelsin de duruma bir daha bakarız..

DİĞER YENİ YAZILAR