Kültür Başkenti kültürüne Komedi Vergisi tam uyar!

Haberin Devamı

İstanbul, büyüklerimizin himmetli çalışması ile Avrupa Kültür Başkenti olduydu ya! Avrupa’yı kültürümüzden çatlatacak halimiz olmadığından değişik bir şey yapmamız lazımdı.. Düşündük taşındık, bulduk.. Komedi yapan tiyatro oyunlarından vergi saldık..

Her şey aslına rücû eder..
Bizim toplum arada bir “parlak bir zekâ” çıkarıp eline yetki verir.. O da bir şeyler yapmaya çalışır.. Lakin kalıcı olmaz.. Ardından gelen “vasat zekâlar” olayı ne yapar eder eski haline döndürür.. Hatta eskisinden de beter hale getirir..

Bizim bin yıllık kaderimiz budur..
Adnan Kahveci adında bir farklı adam çıktı..
Cin gibi zeki, bir bilim adamı kadar pozitif ve araştırmaya meraklı biriydi..

Günaydın Gazetesi’nin haber merkezi olarak kullandığı salonda, karşılıkla masalarda iki yıl birlikte çalıştık..
İşin doğrusunu söyleyeyim..

Ne Adnan Kahveci’nin farklı işleyen kafasından sebeplendik ne de onun yaratıcı zekâsını fark edebildik..
Bize göre planlamadan gelmiş, başını raporlardan kitaplardan kaldırmayan bir adamdı..
İhtimal öyle de kalacaktı..

***

O sıralarda Özal yeni bir parti kurmuş.. Adnan Kahveci de bu oluşumun içinde..

Özel sohbetlerimiz “yapılıp yapılmayacağı dahi belli olmayan” genel seçimlere gider, oradan da tahmin üretirdik..
Adnan Kahveci önünde kâğıt, elinde kalem hesaba dururdu..
Özal’ın gittiği şehirlerde yaptığı konuşmalara göre beklenen oy oranı hesabını gözümüze sokardı..
Evet.. Özal hem genel sorunlardan söz ediyor hem de gittiği ilin nabzına göre şerbet verip, vaatleri ile nokta atışı yapıyordu..

Adnan da bunun oy hesabını çıkarıyordu..
“Seçime girmemiz engellenmezse yüzde kırk üç oyla iktidardayız..” dedikçe bizlere gırgır fırsatı çıkıyordu..

ÇOK PALAVRACI

Seçim sonuçları Adnan Kahveci’yi haklı çıkardı..
Özal’ın o seçimdeki nokta atışlı vaatleri iş yapmıştı.. Sonra o da tavını kaybetti ama o seçimde değil..
Başbakan olarak girdiği bir sonraki seçim için gittiği her yerde ahalinin, özellikle de kırsal kesimdekilerin birinciye gelen isteği köylerine telefon bağlatmaktı..
Özal da onların talebine fazlasıyla karşılık veriyordu..
Malatya’da mı Elazığ’da mı ne?

Kardeşi Korkut Özal ile yeğeni Hüsnü Doğan bir gezi akşamı dinlendikleri otelde Turgut Bey’i uyardılar..
“Abi bu telefon meselesine hiç girme..” dediler..
Özal sebebini merak edince de açıkladılar:
Özal’ı dinleyenler hatta ANAP’a oy verecekler bile “Bunca siyasetçi gördük, bundan yalancısını görmedik..” diye konuşuyorlarmış..

Sebep de telefon isteyenlere Özal’ın;
“Merak etmeyin köyünüze telefon gelecek, hatta hepinizin cebine birer telefon koyacağım..” cevabını vermesiymiş..
Cepte telefon haa? O zaman cep telefonu kavramı dahi günlük hayatımızda yok.. Gel inandır vatandaşı..

Tıpkı şimdi İstanbul’un Avrupa’nın gerçek kültür başkenti olduğuna inandırmak gibi bir şey.

Adnan Kahveci’nin 1982 yılında söylediklerinin birer birer çıkması gibi Özal’ın vizyonunda olanların da çoğu gerçekleşti..
Biz de gördük..

***

Adnan Kahveci siyaseten yükselip Başbakan Yardımcısı oldu.. Sadece makam olarak tırmanmadı.. Teknik adam olarak da çok etkiliydi..

Gazetede çalıştığımız yıllardan biliyorum..
Kafası işe yaramaz mevzuat çöplüklerine, saçma sapan yasalara çok takılıydı..

Seksenli yılların Türkiye’sinin mali yasaları içinde çok absürd şeyler vardı..

Temsil “Ankara’da satılan bir keçiden şehir emaneti kırk para rüsum alır..” gibi hükümler..

Seksenlerin Başkent’inde sokak ortasında keçi satanı nerede bulup, bir kuruş vergi tahsil edeceksin?

SANATA VERGİ

Fırsat buldukça bu tür yasa, mevzuat temizliği yapan Adnan Kahveci’nin önemli bir hizmeti de opera, bale, tiyatro gibi sahne etkinliklerinden alınan “belediye rüsumu” adı altındaki vergiyi kaldırmasıdır..
İşe yaradı mı? Elbet yaradı..

O rüsum zaten belediyeleri ihya etmiyordu.. Ama küçük bütçeli etkinlikler için bir soluk oldu..
Baştan demiştik..

Akıllı iş bize gelmez, diye.. Bağırsakta kurt, saçta kepek yapar.. Birileri çıkar işi aslına rücu ettirir..
Nitekim Beyoğlu Belediyesi bekleneni yaptı.. Adamlarını Tolga Çevik’in şu sıralarda çok popüler ve başarılı olan “Komedi Dükkânı” üzerine gönderdi..
Tiyatro oyunlarında satılan biletten rüsum almak yok ama sizin durumunuz farklı, deyip üzerlerine vergi saldı..
“Aman kardeşim, biz tiyatro yapıyoruz.. Bunun rüsumu yoktu hani?”

“Sizinki tiyatro değil komedi?”
“Nasıl yani?”

“Adı üzerinde.. Komedi Dükkânı..”
“Eee??”

“Tiyatro biletine vergi yok ama bu başka.. Komedi dükkânda yapıldığından..”

Çaaat! Birinci hamlede altı bin liralık vergi..
O hengâmede biri çıkıp da “Sizin uygulamanız da başlı başına bir komedi.. Hani sizinkinin vergisi?” diye soramamıştır..

Oh olsun Tolga Çevik ve ekibine.. Oyunun adını “Komedi Dükkânı” koyar mısınız..

Belediye adamları da size “Komiklik yapma kisvesi altında bakkal dükkânı işletiyorlar..” muamelesi yapar.. Vergiyi de işletmenin Hacı Hasan Kemiği’ne kadar geçirir..
Bu manzara da İstanbul’un Kültür Başkentliği tevatürüne yüzde yüz uyar..

Halbuki “Komedi Tiyatrosu” deseydiniz yırtacaktınız..

***

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal aradı da yaptığımız yanlışı öğrendik..

Dünkü risalemizde “yolları geliş gidiş belli olsun diye bölen direklerden” yakınmıştık.. Onu anlattı..
O fosfor boyasından tasarruf edildiği için geceleri zor fark edilen ve her türlü kazaya davetiye çıkaran direkleri diken Büyükşehir Belediyesi’ymiş..

Ayrıca Levazım ve çevresinde “Karayolu arazisini alanlara oradan geçen yolun da yarısını satmışlar..” tevatürüne sebep olan inşaatın kontrolü de onlarda değilmiş..
Yani bizim atış doğru, hedef yanlış..

Sayın İsmail Ünal’ın masumiyetini buradan ilân ve beyan ederken kendime “hedef sapması” yüzünden, yüz lira para cezası uygulayacağımı bildiririm..
Şimdi de yüz lirayı yemeye gidiyorum..

DİĞER YENİ YAZILAR