Soğuktan Dönen Casus internete girebilseydi..

Haberin Devamı

Yani o vakitler internet denen meret olsaydı.. Hollywood’un elinde bu kadar “casus filmi” olmazdı.. Yapımcılar döner dolaşır Mata Hari falliğini bir de Arabistanlı Lawrence diye bildiğimiz İngiliz fiştikçisinin hayatını çekip dururlardı.. Önümüzdeki maçlara bakalım..

Şimdi merak ettiğim şu..

Dünya liderleri bundan sonra birbirinin yüzüne nasıl bakacak?

Temsil Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev memleketimize geldi.. Hükümet adamlarının başında dikilen “seyrek bıyıklı gergin şahsiyet” de onun şerefine yemek verdi..

Böyle yemeklerde âdettir..

Liderler karşılıklı olarak birbirleri ve ülkeleri hakkında ne düşünüyorlarsa tersini söylerler..

Sonra söyledikleri gayri samimi sözlerin altını mühürlemek için karşılıklı kadeh kaldırırlar..

Bizim başımızda dikilen “seyrek bıyıklı gergin şahsiyet” içki içmediği, içenlerden de nefret ettiği, kafasının içindeki memory çipinde henüz açıklanmamış “men-i müskirat kanunu” (*) taşıdığı için kaldırdığı şey alkollü bir nesne olamaz..

(*) “İçki Yasağı Yasası”

***


Aslında protokol anlamında gönlümüzden geçen hoşaf tası kaldırıp, içindeki kuru incir hoşafını yudumlamaktır ama bu da adama en az üç bin karikatüre mâl olur..

Kuru üzüm hoşafını kadehe de koyamazsın..

O sebepten bizim taraf kadeh içinde meyve suyu kaldırır ki bu çoğu zaman sıkma portakaldır..

Detayları boş verip, esasa gelelim..

İçinde her ne zıkkım varsa o kadehler kalktığında elbet Aliyev bir şeyler söyleyecek..

Ne bileyim?”

“Aziz dostum ve canımdan ileri kardeşim..” diye başlayacak mesela..

O sırada bizim başımızda dikilen “seyrek bıyıklı gergin şahsiyet”in aklına da internete verilen “WikiLeaks” dosyasındaki laflar gelecek..

“Bu adamdan hiç hazzetmiyorum..”

SEKSİ HEMŞİRE

Hazzet veya etme.. Hükümet işlerinin bir şekilde yürümesi lazım..

Şimdi bizimkinin de ayağa kalkıp ona “Ben de senden hazzetmiyorum.. Zaten babandan da hazzetmezdim süt oğlan..” mı desin?

Arkasından saydırırmış diyelim..

“Azerbaycan babanın malı mıydı da doğrudan sana miras kaldı? Hani bu memleketin seçim sandığı?”

Laf buraya geldi mi kadehteki hoşafı karşındakinin suratına çarpmak diplomatik kriz çıkarır mı çıkarmaz mı? Onu da Hariciye elemanları hesaplasın..

Evet.. “WikiLeaks dosyası” sayesinde geldiğimiz yer budur.. Gizlimiz saklımız kalmamıştır..

Kafamızın içinden geçirip de kimsenin yüzüne söyleyemediğimiz şeyler, milyonların diline düşmüştür.. Bizim medya da belgelerin açıklanması sırasında imtihan verdi..

Bir tanesi de akıl edip raporlarda söz edilen “Kaddafi’nin şehvetli hasta bakıcısının..” konuya uygun fotoğrafını bulup basamadı..

Efendim, Kaddafi’nin şehvetli hemşiresi hiç öyle fotoğraf çektirmiyormuş..

Kaddafi bunu bütün dünyadan gizliyormuş.. Nereden bulup da basacakmışız fotoğrafını?

Daha iyi ya! Fotoğrafı yoksa sen icat edeceksin..

Madem kadının basılmış tek fotoğrafı yok.. Çek önüne Penthouse dergilerini.. Olmadı Playboy gibi, erkek cinsine kültür hizmeti veren maruf dergiler var.. Onları bul..

Seç içlerinden yarı erotik bir fotoğraf.. Bas gazeteye.. Altına da “Dünya basınında ilk defa..” yazan bir patlangaç koydun mu yeter..

Bırak diğer gazetelerin yazı işlerinde “Bu fotoğraf bizde niye yok?” kavgaları çıksın.. Bütün dünya senden alıntı yapıp o fotoğrafı kullanır..

Kaddafi çıkıp da “Beni hayata bağlayan hemşire o değil..” şeklinde tekzip gönderecek değil..

***


Velev ki bir başka Avrupa gazetesi fotoğrafın aslını buldu.. Hiç bozuntuya vermezsin..

Aynı fotoğrafı bir kez daha basıp altına “Bizimki daha erotik” diye yazarsın.. Birileri çıkıp da seni sahtecilikle suçlamaya kalkıştı mı cevabın hazır olmalı..

“Kaddafi, şehvetli hemşiresini basından saklamak için piyasaya dublörünü sürdü..”

Fotoğraflı habere, yalan da olsa kimse karşı koyamaz.. Rahmetli Atatürkümüz’ün bile başına geldi..

“Babası işte budur..” deyip, bir gümrükçünün resmini tarih kitaplarına bastılar.. O dahi çıkıp “Hayır, alâkası yok..” diyemedi..

Sadece o tarih kitabını çocukluk arkadaşı Salih Bozok’a gösterip “Salih bak, bizim peder buymuş..” diye kafa bulmakla yetindi..

ELİMDEN KAÇMAZ

Yanarım yanarım da hükümet adamlarının en gayretlisi olan, Hariciye’nin başına dikili şahsiyete yanarım..

WikiLeaks dosyası’ndaki raporlara bakılırsa, elin casus diplomatları, bizim adamımızın hakkında demediklerini bırakmamışlar..

“Naif dış politika..” Ne demek şimdi bu?

“Naif” sözcüğü “Çocukça..” mealine geliyor.. Dolayısı ile “çocuk aklı ile yürütülen bir dış politika..” dalga geçme mevzuu yapılıyor.. Şiddetle incindim..

Biz kendi hükümet adamımızla “Kissinger gibi maşallah!” diye övünelim.. Elin diplomatı ona “Cin Ali” muamelesi yapsın..

Boş bir vaktimde kınayacağım bunu.. Gördüğüm ilk Amerikalı’ya, elimi boru gibi yaptıktan sonra ağzıma götürüp “Dürrüüük!” diye bağıracağım..

Anlarlar o zaman..

Bir şey değil, casusluk mesleğinin de içine ettiler.. Gizli bilgi, sır diye bir şey kalmadı..

Almanya Başbakanı’nı merak eden girsin internete.. Merkel, yazsın Google’a.. Anında karşısına “Teflon tava gibi bir kadın.. Ne kokar ne bulaşır..” yazısı çıksın..

Bilgi olarak kimseye satamazsın..

***


Dünkü gazetelerde gördükleriniz daha başlangıçtı..

Gazetelerin dış haberler servisi elemanları ancak bu kadar çıkarabildi.. Daha iki yüz elli bin dosya var.. Rapor var..

Onlar sırası gelip de tek tek didiklendiğinde kimbilir ne bombalar patlayacak?

Şahsen merak ettiğim konular var ki cevabını iki vakte kadar bulacağıma inanıyorum.. Misal..

“Bu Misimoviç’i Galatasaray’a kim transfer etti?”

“G noktası eski yerinde duruyor mu?”

“Haliç’te sular altında duran, Japonlara inat çıkarmadığımız altınlar kaç ayar?”

“Türk Malı dizisindeki huzuru Amerikan ajanları mı bozdu?”

“Saatler bir saat geriye alındığında bir saat gençleşiyor muyuz?”

Cevapları bulalım.. Yeryüzünde gizem kalmasın..

DİĞER YENİ YAZILAR