Plajda yedim hedik Ağanın dediği dedik

Haberin Devamı

Her gün bir yerden üzerimize varıyorlar, her gün boş böğrümüze bir yumruk atıyorlar.. Erkek kısmı olarak “saldırıya uğramadan” bir yaz geçiremeyeceğimiz besbelli.. Yine de aslanlar gibi direniyoruz..

Erkek cinsinin Kinova’sı Ankaralı Dilek Önder’in yazısı daha dijital ortamlara girmek için havada süzülürken haberi bana geldi..

Bizim binadaki yiğitlerin yeraltı örgütü olan “Boşanmış ve Boşanmaya Eğilimli Erkekler Dayanışma Hareketi”ne bağlı militanlardan biri beni evden aradı..

“Patron, ağır sataşma var!” deyip telefonu kapattı..

Örgütte gizlilik esastır.. Hücre yöntemiyle çalıştığımızdan birbirimizi uyarmak amacıyla aradığımızda isim vermeyiz..

***

Telefon çaldığında açarsın.. Karşındaki kişi “Bilgeden satılık Ferrari var, ilgilenir misiniz?” diye söze başlamışsa örgüttendir..

Satılık Ferrari de işin parolası..

Bu kadar sıkı disipline, bütün gizlilik önlemlerine rağmen haftada bir iki eleman kaybediyoruz..

Özellikle de “boşanmaya eğilimli” olan militanlardan..

Ya evlerinde hır çıkıyor..

Ya yaptıkları tatil programı iptal oluyor.. Bir şekilde iz bırakıyoruz besbelli..

ÇELİŞKİ VAR GİBİ

Ben şahsen cep telefonlarından şüphe ediyorum.. Gizlilik parolası uygulaması bana biraz faydasız gibi geliyor..

Çünkü arandığınızda, sizi arayan kişinin numarası ekranda görülüyor.. Nitekim bugün de öyle oldu..

Arayan bizim teşkilatın en fedakâr üyelerinden Aytekin’di.. Telefon ekranında adı kabak gibi okunuyordu..

O yüzdendir ki “Bilgeden satılık Ferrari var..” lafları bana bir tuhaf geldi.. (Bu gizli örgüt meselesini yeniden düşüneceğim..)

Yeraltı örgütünü teyakkuza geçiren gelişmeye sebep olan Ankaralı Dilek’i kalkıp buradan hedef gösterecek değilim..

Zaten hakkında her gün üç beş e-mail geliyor.. Tamamı Ankaralı Dilek’i ihbar eden e-mail’ler..

Son olarak da “Chick and horse” hikâyesini göndermişler..

Hikâye bünyede “umumi adaba mugayir” etki yaratacağından sayın savcılarımızı tetiklememek için buraya alamıyorum..

***

Evet, tehlike arzeden yazıyı daha yayınlamadan okudum.. Bu ağız dalaşına girdiğin bir yazarsa büyük avantaj..

Ama yazdığının bana dokunan yeri yok..

“Kadınların, plaja, erkeklerin arkasını toplamak için büyük çantayla gittiği..” tezini işliyor..

Ayrıca kitaba meraklı turistlerin Danielle Steel’den başka bir yazarı okumadığını iddia ediyor..

TAMAMI İFTİRA..
Benim kültürlü okurum “Danielle Steel romanları” deyince neyin kastedildiğini bilir ve hemen Hülya Avşar hanımefendiyi hatırlar..

Danielle Steel, düzenli rejim yapma gayretine rağmen bedenini inceltemeyip sadece beynini zayıf düşüren kadınların en sevdiği yazardır..

Yeşilçam melodramlarına ilham veren ne kadar aşk hikâyesi varsa, kazıdığınızda dibinden “Danielle Steel” mantığı çıkar..

Bizde vaktiyle Muazzez Tahsin Berkant ve Kerime Nadir vardı..

Romanlarındaki erkekler varlıklı ama bir şekilde hissiyatını kaybetmiş, kadına düşman tiplerden seçilirdi..

Ceketlerinin cebinde mutlaka tütün artığı bulunur ve tütün kolonyası kokarlardı..

Onların bu erkekçe kokusu, zengin veya fakir, karşılaştıkları kadınların fikrini bozardı..

Uzun lafın kısası.. Salakça ilişkiler.. Aptal aptal cümleler..

Didişmeler.. Bir iki sürpriz ve mutlaka mutlu son..

Danielle Steel de işte bu türün yurt dışındaki ilahesi.. Ne kadar pembe roman, soap opera tarzı dizi, vıcıklanmış film varsa ilhamını Danielle kadınından almıştır..

***

Hülya Avşar’ı çağrıştırmasına gelince..

Türk sinemasının bu son starı Danielle Steel meselesini diline doladığı günlerde henüz ahalimizce kabul görmüş bir “kanaat önderi” değildi..

Kültür denilen şeyin bize ne kadar lazım bir nesne olduğunu anlatırken, kendisinden örnek vermesi icap etmişti..

“Ben Danielle Steel romanlarını okurum..” demişti..

KÜLTÜR KAVGASI..

Hülya Hanım’ın iyi niyetle söylediği bu laf bizdeki entel-dantel kesimin ek yerine denk geldi..

Boş böğrüne yumruk yemiş gibi bağırıp çağırmaya başladılar.. Bizim ahali eğer kitap tartışmalarıyla ilgilenseydi, bu tartışma sayesinde Danielle Steel’in ne kadar vitaminsiz bir yazar olduğunu öğrenecekti..

Ahali öğrenemedi ancak Hülya Hanım da bir daha “Danielle Steel konusunu” açmadı..

Peki Danielle Steel’in bunlardan haberi oldu mu? Türkiye’de yaşamadığı için olmadı..

Zaten buralarda yaşasaydı biz o kadını, aşağılaya aşağılaya taaa Umumi Birleşme Evi’ne kadar düşürürdük..

Ankaralı Dilek Hanım’ın bize laf kaktırdığı yer de burası işte..

Amaç, turist kızların plajda Danielle Steel’den başka bir şey okumadığının altını çizmek değil.. Erkeklere “Siz ancak Danielle Steel okuyan kadınlardan anlarsınız..” diye laf sokmak..

***

Erkeklerin arkasını toplamak amacıyla bavul iriliğindeki çantalarla plaja inme meselesine gelince..

Kültürel hayatımıza damgasını vuran bir dergiden alıntı yapacağım..

Her birine yüz elli bin dolara yakın para harcayıp yurt dışındaki bir okuldan diploma tedarik ettiğimiz kızların başucu dergisi InStyle’dan..

Plaja inen kızların, kadınların çantalarında mutlaka bulunması gereken şeylerin en “olmazsa olmazı”ından birkaç kalem..

Bobbi Brown’dan allık.. (Harvey Nichols’da satılıyor.. Ürünü isterken adını köpek çağırır gibi söyleyenlere satış yapılmıyor..)

Nars marka maskara..

Estée Lauder’in bir ruju.. George Armani’nin Sheer Bronzer No: 1 pudrası..

Lancester güneş kremi..

Ayrıca adını telaffuz bile edemediğim yirmiye yakın ürün var ki biri bile erkeklerin arkasını toplamakla ilgili değil..

Haaa! Beraberinizdeki erkeğin giydiği mayonun
arkasına rujla “Sahibi var..” yazacaksanız o başka..

DİĞER YENİ YAZILAR