Bacasız fabrikanın adı “ekolojik turist”

Bıkmadınız mı birbirine benzeyen deniz manzaralı, mavi havuzlu, sırtını çamlara vermiş birbirinin tıpatıp benzeri otellerden? Ekolojik olun biraz ekolojik..

Haberin Devamı

Yeni icat mı çıktı demeyin.. Ekolojik turizme içinizi ısıtmaya bakın.. Bıkmadınız mı birbirine benzeyen deniz manzaralı, mavi havuzlu, sırtını çamlara vermiş birbirinin tıpatıp benzeri otellerden? Ekolojik olun biraz ekolojik..

Akşehir denince akla hemen Nasreddin Hoca geliyor.. Tabii ardından da Nasreddin Hoca Şenlikleri..

Aklımda doğru kaldıysa kırk yedi yıldır yapılıyor bu şenlikler.. Artık klasik olmuş..

Ya şehir ahalisinden veya taşradan getirilen ünlülerden birinin ağzına burnuna beyaz pamuklar yapıştırılıp Hoca’ya benzetiliyor..

Sırtına bir kaftan, kafaya tatlılık kabak modeli bir kavuk.. Bir de eşek bulup üzerine ters oturttun mu oldu sana temsili Nasreddin Hoca..

***

Temsili Nasreddin Hoca ne yapacak? Artık içinde canlı yaşamayan, en derin yeri bir buçuk metreye düşmüş Akşehir Gölü’ne götürülecek..

Hoca göle, fıkradaki gibi yoğurt çalıp “Ya tutarsa!” diyecek.. Resmi erkân, eşraf, parti temsilcileri, dernekçiler, okul öğrencileri alkış tutacak..

Belediye hoparlörlerinden şehre ses verilebilecek kahkaha efekti makinesi olmadığından hazirun yalandan gülecek..

Siviller, başıbozuklar ellerini birbirine vurup “çapik” tutacaklar.. Olacak size şenlik..

ÖNYARGISIZ BAKIŞ
Gittik gördük ki yukarıdaki tarif, televizyon haberciliğinden devir bir ön yargı..

Hani Avrupa’da bizim memleketi görmemiş olanların aklına Türkiye denince “Deve ve fesli adam” tasviri gelir ya!

Akşehir’i gelip görmeyeler için de böyle bir önyargı söz konusu.. Oysa işler tam tersine dönmüş..

Akşehir’in akil adamları, ilçelerini bir “ekoturizm merkezi” haline getirmeyi kafalarına takmışlar.. Nasreddin Hoca Şenlikleri bunun sadece bir parçası..

Bir saptama.. Önünde “eko” bulunan sözcüklerin cazibesi herkesi derûnundan vuruyor..

Önce sağlıklı hayat meraklılarının “ekolojik yiyecek” derdi girdi gündemimize.. Sonra her yerde bu sözcüğü aranmaya başladık..

Danışmanım, ekolojik gazeteci Kemal Yıldırım’ın dediği gibi vatandaşa kazık at.. Ekolojikse dava etmez..

Ne yalan söyleyeyim, ekolojik turizm kavramını da ilk burada duydum..

Özetle “Sanayileşmenin getirdiği kirlenmeden payını almamış, doğa ve kültür değerleri üzerine işleyen” bir turizm türü.. Akşehir de buna çok müsait..

***

İlçenin gidişatına uygun bir de ekolojik belediye başkanları var.. Mustafa Baloğlu.. Genç, dinamik bir yönetici.. Eşi de doktor..

Tanıştık.. Doğrusu belediye başkanları beni biraz kasar.. Merhaba der, elini sıkarsın.. Başlar icraatlarını sayıp dökmeye..

Zaten yapması gereken şeyleri “mucize yaratmış” gibi anlatırlar..

Aaaa! Baktım ki Akşehir Belediye Başkanı Mustafa Bey bunlardan değil..

BAŞKAN’I SEVDİM
İki gün boyunca sürekli birlikteydik.. Ne kendini övdü ne de siyaset konuştu.. Sanki başkan değil de Nasreddin Hoca Derneği’nin faal üyesi..

İlçeye bir şey katmak lazımsa, önüne de proje getirilmişse elinden geleni yapıyor.. Dünyadan haberli, tevazu sahibi, aydın bir insan.. Ben de hakkını verdim zaten..

Daha ilk yazıda soyadını yanlış yazarak.. “Baloğlu” soyadı benim zabıtlara “Kuloğlu” olarak geçti.. Hatamı fark edince utandım.. (Taner Bey, Taner Bey! Görüyorsun halimi işte.. Benden ne köy oluyor ne kasaba..)

Başkan şehre epeyce şey katmış.. Çocukluğumda birkaç kez gördüğüm Hıdırlık Tepesi’ne de birlikte çıktık.. Tanıyamadım..

Modern ama doğadan kopmamış bir park yaratmış.. Tepeye doğru ağaçtan yapılma bir sosyal tesis var.. Eskiden harap bir gazinoymuş..

Bir iki vakte kadar burada insanlar oturup manzarayı seyredecek, yemek yiyecek, eğlenecek..

***

Hıdırlık Tepesi’ndeki bu sosyal tesisin daha yukarısında bir yere bir de otel yapılacak.. Ekolojik yapıyı kirletmeyecek bir projenin peşinde başkan..

İlçe ahalisi bu oteli sabırsızlıkla bekliyor.. “İstanbul’dakilerde ne varsa bunda da olacakmış..” diyorlar.. Yatırım meraklılarına duyurulur..

Aslında Akşehir’de birkaç iyi otel var.. Heyet olarak kaldığımız “Grand Bal Otel”de çok rahat ettik..

Hatta sahipleri Nihat ve Sedat Bal kardeşlerle uzaktan hısım çıktık..

Ancak “ekoturizm beklentisi” beni bile oturduğum yerden umutlandırdığına göre Akşehir’in geleceği için yeni oteller lazım..

ŞAMPİYON KİRAZ
İlçe merkezi 115 bin nüfuslu.. Aslında iki yüz bini de geçiyor.. Lakin bizim insanımız yeni bir düzen icat etti..

Hükümet adamları kelle saymaya başladığında, köyüne, beldesine gidip kendini orada kütüğe yazdırıyor.. Akşehir’in durumu da böyle..

İlçede sanayi yok.. Ticaret zayıf.. Tarım birinci sektör..

Kiraz üretiminde Akşehir’in namı dünyayı tutmuş..

Özellikle Dereçine ve çevresinde yetişen Napolyon cinsi kirazın lezzeti dünyaca tescilli..

5-10 Temmuz tarihleri arasında yapılacak Akşehir şenliklerine gelen kiraza yetişir..

Gezici Milli Piyango satıcısı ve fahri rehberimiz Mehmet’in söylediğine göre İngiltere Kraliçesi, mevsimi geldi mi bu kirazdan yemeden duramazmış..

Her sene hasat zamanı İngiltere’den bir TIR gelir, Kraliçe için toplanan kirazları yüklenir dönermiş..

***

Bize kaşla göz arasında otuz, kırk piyango bileti satan Mehmet’e inandım.. Kiraz Londra’da eroin muamelesi görür.. Bir avuç için dünyanın parası verilir ki tamamı hamdır..

Hem kiraz o kadar kıymete binmese İngiltere Kraliçesi yazlık şapkalarından çoğuna süs niyetine çifte kiraz taktırmazdı..

Kiraz bir numaralı diyet yiyeceğidir..

Anadolu’da meseldir.. Kiraz övünürken “Beni yiyenin boynunu sapıma çeviririm..” demiş.. Herkes kafa sallarken dut “Eğer arkandan ben gelmeseydim..” diye lafa karışmış..

Dutun da iddiası, kendisini yiyenin boynunu gövdesine çevirmesi..

Akşehir’den daha yazacak çok şeyimiz var.. Hele bir gün dinleneyim.. Yine başlarım..

DİĞER YENİ YAZILAR