Çini tabakta hıyar Boyu boyuma uyar

Cumhurbaşkanı aday adaylarından ayrıca kaşık düşmanlarından sorumlu hükümet bayanı Nimet Çubukçu hanıma hak veriyorum..

Haberin Devamı

Demokrasi bir uyum rejimidir.. (Aha size iri laf.. Sanki tersini söyleyen oldu..) O yüzden uyumlu olalım, durmadan soru sorup ortama fit sokmayalım.. Hükümet adamları susuyorsa medya da sussun.. Seçim sürpriz olsun..

Cumhurbaşkanı aday adaylarından ayrıca kaşık düşmanlarından sorumlu hükümet bayanı Nimet Çubukçu hanıma hak veriyorum..
“Çok sabırsız milletiz..”
Patladık yani.. Şunun şurasında kimin cumhurbaşkanı seçileceğini öğrenmemize iki gün kalmış..
Bizim bebeler yani medya leşkerleri yerlerinde duramıyor..
Kiminin sırtında kamera, kiminde tanksavar uzunluğunda teleobjektifi olan fotoğraf makinesi, kiminin elinde mehter davulunun tokmağı gibi mikrofon.. Ayasofya önünde turist bunaltır gibi gelenin geçenin yakasına yapışıyorlar..
“Cumhurbaşkanı kim olacak?”

***

“Eben olacak..”
Hak ediyorlar yani.. Nitekim kocalarına asi olan kadınlardan sorumlu hükümet bayanı, muhtemel cumhurbaşkanı aday adayı Nimet Çubukçu hanım dayanamamış..
“Çocuklar ne kadar sabırsızsınız.. İki gün daha bekleyemiyorsunuz..”
Daha ne desin?
DEVLET BAYANI..
Kocası kuma getirdi diye evin huzurunu bozup dayak yiyen kadınlardan sorumlu hükümet bayanı Nimet Çubukçu hanım, gazetecilere:
“Ananızın karnında dokuz ay nasıl durdunuz?” diye sormadıysa gördüğü terbiyedendir..
Doğuştan gelen “devlet bayanlığı” yeteneğindendir..
Yüzde yüz haklıdır..
Demokrasilerde cumhurbaşkanlığı gibi bir makama kimin getirileceği vatandaşı hiç alâkadar etmez..
Vatandaşın işi seçileni alkışlamaktır.. Yoksa, o seçilsin bu seçilmesin deyip akıllar vermek değil..
***

Bu işlere tırnak kadar bebenin aklı eriyor, kazık kadar medya leşkerlerinin kafası basmıyor..
Aha.. Başbakan koltuğuna temsili olarak oturtulan bebe de “Cumhurbaşkanı kim olacak?” sorusuna aynı cevabı verdi:
“Bu kadar beklediniz, iki gün daha sabredin..”
Bu cevabın içinde yeni “demokrasi kültürü” var..
Bunun başarısı da televizyonlardaki sabah programlarının peşinden seyirten kadınlardan ve evde bıraktıkları sahipsiz bebelerden sorumlu hükümet bayanı Nimet Çubukçu’ya aittir..
TEK PARTİ İYİYDİ..
Yüz kere yazdım.. Bin kere daha yazacağım.. (Üç senelik yazı konusu..)
Bu ahalinin kültüründe cumhurbaşkanı seçmek diye bir şey yoktur..
Bizde seçilmiş cumhurbaşkanını, cumhurbaşkanı olacak zatın kendisi seçer..
Tek parti döneminin iyiliği de buradaydı zaten.. Kimin cumhurbaşkanı olacağı önceden belli olduğundan vatandaş Ankara’daki eski İttihat Terakki Partisi binasının önünde toplaşıp gireni çıkanı şehadet parmağı ile:
“Aha bu olacak..”
“Yoh buba.. Onun gözligi vardır.. Şu şişman olacak..” diyerek göstermezdi..
Atatürkümüz, hoplayıp padişahın tahtına çıktığında kimse şaşırmadı..
Sonra da İsmet Paşamız tahta çıktı.. Yine şaşıran olmadı..
Kafalar biraz üçüncüde karıştı.. Bu sefer iki parti vardı ve seçimi kazanan demokratların kimi Çankaya’ya çıkaracağını önceden bilemedik..
Komitacımız, sivilimiz Celal Bayar gelip oturdu tahta.. Sonraki seçimlerde herkes kimin tahtta kalacağını biliyordu..
***

27 Mayıs’da askeriyenin adamları iş başına geldiğinde kimin cumhurbaşkanı olacağı belliydi..
Askeriyenin başı Cemal Aga’ydı..
Şapkasını hafif kaykık takardı, kelebek bıyığı vardı..
Askeriye idaresi tek parti gibi olduğundan kafalar karışmamıştı..
Dört partinin genel başkanları anlaştı, parmaklar kalktı.. Cemal Aga’nın dört “asli” oyu vardı..
ASLİ OY NEDİR?
Ne zaman ki çok partiye yeniden geçildi, çarşı yine karıştı.. Beşinci ve altıncı cumhurbaşkanlarının seçimi hep tartışmalı olmuştur.. Önce Cevdet Sunay Paşa, ardından Fahri Korutürk Paşa.. Ve nihayetinde Evren Paşa..
İlk iki paşayı AP ve CHP liderleri seçti.. İkişer “asli” oyları vardı.. Meclisler parmak kaldırdı..
Evren paşamız ise beş kişilik konsey tarafından seçilmiştir..
Kendisi de kendisine oy verdiğine göre beş “asli” oyla Çankaya’ya hoplamıştır.. Cumhuriyet tarihimizin en geniş katılımlı cumhurbaşkanı seçimi budur..
Ondan sonra gelen Turgut Özal kendi oyuyla seçilmiştir, tek “asli” oy sahibidir..
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Bey’in iki “asli” oyu vardı.. Biri kendinin, diğeri de Erdal Bey’in oyu..
Son cumhurbaşkanını da emekli ortamından bulup çıkaran üç kişi seçmiştir..
Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli ve Bülent Ecevit..
Hesap ortadadır..
“Nankör kedi” tartışması yapıldığında, yani Anayasa kitapçığı oradan oraya atıldığında bu konu enine boyuna konuşulmuştur..
“Ben halkın seçtiği cumhurbaşkanıyım..” tezine karşı çıkan Hüsamettin Özkan şu mânidar cevabı vermiştir:
“Hayır efendim, ne halkı? Sizi buradaki üç kişi seçti..”
SON TARTIŞMA..
Şimdiki gerilim de buradan çıkıyor.. Hükümet adamlarının başı “Ben kendimi seçeceğim” diyor..
İstemezleri ise “Hayır efendim, o zaman geniş katılımlı demokrasi nerede kaldı? En az iki kişi seçmeli..” deyip itiraz ediyor..
Sabırsız medya da “Kim olacak? Kim olacak?” deyip, siyasetin tepesindeki ateşe odun atarak yangını körüklüyor..
İki gün daha sabredemeyip, patlamaları bundandır..
***

Zaman ayırımcılık değil, birleşme zamanıdır.. Nitekim elin adamı bunu görüyor, biz görmüyoruz..
Ovakorusu hayvan barınağını ziyaret eden Avrupa Birliği Komisyon Üyesi Bay Gunther Verheugen bütün hayvanseverlere “Karacabey Ayıları” için birleşme çağrısı yaptı..
Gözleri kör edilen, anneleri öldürülen Karacabey Ayıları’nın kurtulması için hayvanseverlerin birleşmesini, ortak hareket etmesini istedi.. Bu çağrıdan bir ders çıkarmalıyız, derim.. Birlik olalım sessizce seçimin sonunu bekleyelim..
Tek daima ikiden iyidir.. İki babalı çocuk takkesiz gezer..

DİĞER YENİ YAZILAR