Gazete Vatan Logo

Sanat sanat için değil çöplük içindir!

Efe Işıldaksoy, resimlerini çöplüğe, yol kenarına bırakıyor; sosyal medyada bıraktığı yeri duyuruyor, size de gidip o eseri almak kalıyor. Işıldaksoy'la Özlem Öztürk görüştü...

Çöp konteynırlarının yanında kedi, köpek görmeye alışığız, hatta yiyecek arayan insanları bile kanıksadık. Peki çöp yanında tablo görmek? Bir süredir İstanbul’un çeşitli semtlerinde başımıza gelen bu. Sosyal medya hesaplarından yapılan semt ve saat duyurusu, İstanbul’un puslu kış akşamında konteynır başında mevzilenen sanat severler ve yaptığı resmi çöpe bırakıp tüm olan biteni kamerasına kaydeden bir akımın baş kahramanı Efe Işıldaksoy…

“Sanatı sanatçılardan kurtarın!”
Sanat, sanatçı, sosyal ihtiyaçlarımız üzerine iddialı bir deklarasyon yayınladı ve başladı resimlerini çöp yanlarına bırakmaya. “Ben resimlerimi neden mi çöpe atıyorum? Çünkü onlar satılık değil. Onlara para verip evinizin duvarına süs yapamazsınız. Ya da girişi paralı bir sergiye, belirli bir kesimin görmesi için asamazsınız… Çöpten farksızlar, çünkü onlar için hiç para ödenmedi. Bir yandan sanata ihtiyaç duyan bireyler azalıyor. Diğer yandan sanat yok oluyor. Para kazanmak için yapılan sanatın temasını anlatmayın bana da, sanatı sanatçılardan kurtarın. Böylesi daha iyi olacak. Ve ekmeğini çöplerin içinden çıkaran insan, sanat demeye başladığında uygarlaşacağız ya da kimse çöplerin arasında ekmek aramadığında.”

Kulaktan kulağa yayıldı. Renkli canavarları yuttukça büyüyen packmanlar gibiyiz. Saat ve koordinatlara göre hareket edip ödülü kapmaya çalışıyoruz, her geçen gün kalabalıklar arttı. Artık sadece İstanbul’la da sınırlı değil diğer şehirler de sanat istiyor. İlk İstanbul dışı nokta Bursa.

Serginin adı ‘Kafalar Hep Karışık’. Doğru isme ne denir! Bir sergi düşünün ki herhangi bir kokteyli, açılışı, hatta belli bir gösterim alanı ve davetlisi yok. Bu sergi için hazırlanmak, güzel kıyafetler seçmek zorunda değilsiniz, hatta resimlerin sahneye çıktığı saat itibariyle çoğu insan bu sergiye pijamasıyla katılıyor.

“Resim dersinden kaldığı okul önüne de tablo bıraktı”
İlk resim Taksim İlkyardım’ın arka sokağına bırakıldı. Burası Efe’nin annesinin vefat ettiği yer. Diğer nokta biraz ironik; resim dersinden kaldığı okulun önündeki çöp konteynırı. Favorilerimden biri çöp kenarına bırakılan 4. eser, yapımı yaklaşık 4.5 ay süren bir heykel. Sahibi ne şanslı! Biz de teselliyi heykellerin devam edeceği açıklamasıyla bulduk.

İnsanın aklına her gün böyle fikirler gelmez, sorduk nereden esti diye, Efe “Gezgin bir ruhum var, değişik topraklarda değişik insanlarla tanışıyor, hiç olmadı parkta oturup insanları gözlemliyorum. Uzun mesafe yürümek düşünmeme yardımcı oluyor ve İstanbul’daki çeşitlilik bu yolculuğu besliyor. Sokakta insanlar mutsuz, işlerinde mutsuz, ilişkiler berbat, ülkenin üzerinde devamlı bir karabulut var ve aslında tüm dünya böyle. Vermek istediğim mesajların dışında çöpten resmimi alan arkadaşların yüzlerindeki ifadeyi görünce zaten yaptığım işin doğru olduğunu görüyorum” diyor.

Resimleri çöpe bırakıyor dediysek, gözünüzün önünde çöplerin arasında boynu bükük bekleyen tablolar gelmesin, 10 saniye bile duramıyor çöpte, mutlaka bir bekleyeni var çünkü. Efe’nin bu projeyle amaçlarından biri sanatın toplumdan uzaklaştırılmasına rağmen, toplumun ona nasıl sahip çıktığını göstermekmiş. Resimlerinde takıntılı olarak kullandığı özel bir kalem yok, sırrı onda ama biraz teknolojiden de faydalanıyormuş.

“Kafalar hep karışık”ın kısa filmi de olacak!
Sonuç olarak parası neyse verilemiyor, beklemek, sabretmek gerekiyor. Aslında çizdiği resmi çöp kenarına bırakmak oldukça alçak gönüllü bir hareket. Buradan başlayan bu tavır, birden çöp kenarlarında sıra olan insanların oluşturduğu bir duruma dönünce iş mütevazılıkk boyutundan çıkıyor. Tabi sorduk “Ne hissettirdi bu sana?” diye, Efe işin burada bitmediğinin bambaşka yerlere gideceğinin haberini “Şu aşamada bir şey hissetmiyorum, bu işin videosunu çekiyorum ve esas işim o video olacak. Onu kurgulayıp izledikten sonra ne hissettiğimi söyleyebilirim” diyerek verdi. Kısa bir filme hazırlıklı olun deriz.

“Zombi filmine hazır mısınız?”
Dikkatinizi yeterince çektiysek diğer haberi de verelim. Efe Işıldaksoy bir de uzun metraj film çekme hazırlığında. Senaryosunu kendi yazdığı, bir yıldır da deneme çekimlerini yaptığı filminin çekimlerine 2014 yazında başlıyor. Filmin mevzusu da ilginç; zombiler. Film başlayana kadar da değişik işleriyle kafamızı oldukça karıştıracağa benziyor. Henüz sanat sanat için midir yoksa toplum için midir girdabından bile çıkamadığımızı düşünürsek.

Efe’yi daha yakından tanımak ve anlamak için çektiği kısa film 1+1=3’ü izlemekte fayda var. Film Arthur Schopenhauer’in “İnsanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır” cümlesiyle başlıyor. 23 yaşındaki kuzeniyle birlikte çıktıkları Türkiye turundan manzaralar var. Filmde 137 gün ve binlerce kilometrede karşısına çıkan her insana aynı soruyu soruyor “bugüne kadar yaşadıklarınızdan çıkardığınız hayat dersi nedir?”.

Bu ikinci turuymuş. İlk turunda ülkedeki tüm antik şehirlerin içinde olduğu 3 boyutlu bir fotoğraf kitabı hazırlamış. Ama ne yazık ki şu an sadece kendi arşivinde. Yayınlamak için doğru zamanı bekliyor.

Efe Işıldaksoy aynı zamanda ‘İstanbul Calling’ isimli etnik elektronik müzik yapan grubun daimi üyelerinden.

Yakından takip için;
Instagram: RASTARULES

Haberin Devamı