‘Beş yıl içinde 5 bin öğrenciye ulaşmamız işletme tarihinin inceleme konusu olmalı’

Doğa Okulları’nın kurucusu Fethi Şimşek, başarılarını incelemek için bir kaç işletme fakültesinden “bu modeli ve başarıyı araştırmalıyız” diye teklif geldiğini belirtiyor

Haberin Devamı

Doğa Okulları’nın kurucusu Fethi Şimşek, başarılarını incelemek için bir kaç işletme fakültesinden “bu modeli ve başarıyı araştırmalıyız” diye teklif geldiğini belirtiyor

Doğa Vadisi, 55 bin metrekarelik bir alana kurulmuş yemyeşil bir cennet bahçesi... Hayvanat bahçesinden seralara, trekking parkurlarından sebze-meyve bahçelerine, tırmanış platformlarından dağ bisikleti yollarına kadar bin bir aktivitenin kalbi ayrıca... Doğa Okulları, yaşayarak öğrenme bilincini “Doğa Konseptli Eğitim Modeli” ile dünyada özgün ve başarısı kanıtlanmış bir model haline taşıyan anlayışıyla hareket ediyor. Doğa Okulları’nın kurucusu Fethi Şimşek ile kısa sürede dersane öğretmenliğinden eğitimin patronu olma sürecini, Türk eğitim sistemini, Doğa Okulları’nın eğitim sistemine getirdiği yenilikleri, sınav sistemini konuştuk.

* Çoğu özel okul, öğrencilerinin OKS’ye girmesine karşı çıkıyor. Öğrenciyi kaybetmemek için...
Bizde böyle değil. Biz, olaya böyle bakmıyoruz. OKS, bir gerçek; Türkiye gerçeği. Bu gerçeğin dışında kalamazsınız. Bu sınav, bir hazırlık, bir yarış. Çocuğun daha iyi bir performansa alışması, daha başarılı olabilmesi için bir hazırlık, bir yarış, motive edici bir unsur. Hayatın kendisi bir yarış, zaten. Ama bunu söyleyen bazı özel okullar, elde ettikleri bir dereceyi başarı olarak da sunabiliyorlar. Çelişkili bir durum aslında. Çocuğun, hayatında bir kez gireceği bir sınavı asla yasaklayamazsınız, buna hakkınız yok.

* Bizim özel okullarımız, sanki yabancı okullara öğrenci hazırlıyor gibi...
Tam da öyle değil. Aslında süreçle ilgili bir durum. Doğa Okulları da yüz yaşında olsa, bu süreçleri yaşasa, bu imkanları kullansa, bu bakış açısıyla yönetilse inanıyorum ki, çok daha başarılı projelere imza atacaktır. Bunun yolu, piyasayı doğru algılaması, dünyayı doğru algılaması ve konumunu ona göre yapılandırmasıyla ilgilidir. Bu konuda Doğa ekibi çok başarılı bir çalışma içersindedir. Türk kimliğiyle baktığımızda Türk okullarının, yabancı okullardan daha başarılı olmasını tabii arzu ederiz. Azınlık okulları veya diğer okullar başarısız olsun anlamında söylemiyorum bunu. Aldığımız mesafe, bir hayli iyi. Devlet okulları ücretsiz, diğer yabancı okullarda büyük burslar var ama özel okulların böyle bir imkanı yok. Bizim, 5 yıl içinde 5 bin öğrenciye ulaşmamız, işletme tarihinin inceleme konusu olmalı. Bu, çok önemli. Çok küçük kaynaklarla bu başarıyı elde etmemiz, bizim ekibimizin incelenmesi, ele alınması gereken bir başarısı. Birkaç işletme fakültesinden teklif geldi, “bu modeli incelemeliyiz, nasıl bir başarıdır bu” diye...

* Özel okullarda iki farklı model ön plana çıkıyor. Ya sınava hazırlıyorlar ya da hayata... Yok mu, bunun ortası?
Kesinlik var. Zaten Doğa’nın izlediği strateji de bu doğrultuda. Çocuğun kişisel gelişimiyle, öz güveniyle, bilgi birikiminin dengesini sağlamak önemli. Çocuğun hem kişisel gelişimi iyi olmalı, hayata hazırlanmalı hem de akademik kariyere...

* Müfredat kargaşası yaşanıyor. Nasıl aştınız bu sorunu?
Müfredat önümüze geldi, çok daha harika oldu. Eğitimde tüm dünyada büyük yankılar yaratan “Çoklu Zeka” kuramını, Türkiye’de ilk ve sağlıklı bir şekilde uygulayan okulların başında Doğa Koleji geliyor. “Çoklu Zeka” kavramı, kalıplaşmış eğitim anlayışını yıkıp eğitim dünyasında adeta bir devrim yarattı. Yeni eğitim programında öğrenci varolan programa değil, program öğrenciye uyduruluyor. Çünkü her öğrenci özel ve farklıdır.

* Türkiye’de özel okullaşma oranı çok düşük, neden bu oran yüzde 20 olmuyor?
Türkiye’de özel okullaşma oranını yüzde 20 yapmanın yolu vardır, aslında. Nedir? Yüzde 20’lik nüfus kitlesinin gelir dağılımını, gelir düzeyini bu ürünü tüketmeye uygun hale getirirsiniz, olur biter. Gelir düzeyinin yükselmesi, özel eğitime de yansır. Bu işin, hem ekonomik boyutu hem de kültürel boyutu var. Aslında gelir düzeyi yükselmiş, ama kentleşme sürecini tamamlamadığı için eğitim ürünü tüketme alışkanlığı elde edememiş bir kitleyle karşı karşıyayız. Bu kitleyi, kesinlikle geliştirmek gerekiyor. Baba, şöyle düşünmemeli: “Benim babam, beni özel okula mı gönderdi ki, ben de oğlumu özel okula göndereyim.” Senin baban, seni özel okula gönderemedi ama senin tüketim gücüne uygunsa, sen çocuğunu kesinlikle özel okula göndermelisin çünkü yarın çocuk büyüdüğünde seni yargılayacak. Hayat standardı, kesinlikle ekonomik güçle ilgilidir. Bunun, mutlaka sağlanması gerekiyor. Yine çok kritik bir nokta daha var... Orta halli veya ortalamanın biraz üstünde bir araba almaya kalktığınızda aşağı yukarı kırk-elli milyar yatırmanız gerekecek. Bu, bir çocuğun aşağı yukarı 5 yıllık özel okul parası demek. Öbür tarafta da, yüzde 1.8’lik özel okullaşma oranı var. Demek ki, ortada toplumsal bir yanlış var.

* Özel okul fiyatları çok yüksek. Neden abartılıyor?
Kaliteli hizmetin, dünyanın her tarafında bir bedeli vardır. Bu sağlıkta da böyle eğitimde de böyle... İsviçre’deki okulların ücretleri 60-70 bin euro civarında. Hiç kimse, “bu okullar neden bu kadar pahalı” demiyor, yakınmıyor, dert yanmıyor. Bir eğitim kurumunun bir yıl boyunca çocuğa verdiği eğitim, bir metal yığınından daha mı değersiz. Bir tarafta arabaya yüz elli bin euro verenler var, öbür tarafta özel okul fiyatını yargılayanlar var.

* Sınavlara karşı mısınız?
Hedef belirlemeden koşulmaz. Sınava hazırlık sürecinde çocuk bir yerlere odaklanıyor, meşgul oluyor. Ergenlik dönemi fırtınalarını dindiren şeyin, sınav odaklanması olduğu kanaatindeyim. Sınav kadar önemli olan bir şey de sportif faaliyetlerdir. Ergenlik dönemi sorunlarını aşmaya yardımcı unsurlardan biri de spordur. Ben ergenliğimi, delice kitap okuyarak aştım. Bugünkü potansiyelimi, ergenliğimdeki odaklanmaya borçluyum.

EN BÜYÜK ÖĞRETMEN: DOĞA
Modern hayatın beraberinde getirdiği yabancılaşma, sadece insanlararası ilişkileri ve insan-doğa ilişkisini zedelemekle kalmıyor, çocukların eğitim sürecine de sekte vuruyor. Teoriyle sınırlı kalan klasik kurumsal temelli eğitim süreci, monoton ve tek yanlı bir gelişim sürecine neden oluyor. Oysa, doğayı eğitimin aktif bir unsuru olarak müfredatın içine dahil eden Doğa Okulları’nda, çocuklar her şeyi yaşayarak dünyanın en büyük öğretmeninden öğreniyor. İlk kurulduğumuz günden bu yana eğitimde klasik kalıpların ötesine geçmeyi amaçladık. Yaratıcı, özgür düşünceye sahip, kendi ayakları üzerinde durabilen, doğayla ve kendisiyle barışık, evrensel değerlere sahip bir nesil yetiştirmeyi hedefledik. Doğa Koleji, tarım alanları ve hayvanat bahçesi sayesinde öğrencilerine canlı varlıkları tanıma ve birlikte yaşama olanağı sağlıyor. Doğa Vadisi içinde yer alan doğal yaşam alanlarındaki onlarca canlının yanı sıra, hayvanat bahçesindeki hayvan çeşitliliği ve tarım alanlarındaki sebze-meyveler, öğrenciler için doğal hayat bilgisi dersi niteliğinde. Örneğin tarım dersine giren öğrenci emeğin değerini anlıyor, doğanın diyalektiğini yaşayarak öğreniyor, çok yönlü bir bakış açısı geliştiriyor. En büyük öğretmen, doğadır. İlk kez Doğa Koleji tarafından hayata geçirilen “Doğa Konsepli Eğitim Modeli”, öğrencilerin mutluluğunu esas alıyor ve “mutlu çocuklar öğrenir” diyor.

EĞİTİM DÜNYASINDAN...

‘Gençlere hepimizden bir hediye’
Arıkanlı Holding, “İnci değerindeki gençlerimize hepimizden bir hediye” projesini üçüncü kez hayata geçirdi. 1972 yılında MEF Dershaneleri’nin kurulmasıyla yola çıkan, bünyesinde Yurtiçi Kargo ve MEF Eğitim Kurumları gibi sektörlerinin önde gelen kuruluşlarını barındıran Arıkanlı Holding, geçtiğimiz yıllarda da Maltepe Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nu ve Seyrantepe İlköğretim Okulu’nu onarmış ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamıştı.

Profesyoneller yetiştiriliyor
Netron Bilişim Akademisi’nin “Web&Graphic Designer” eğitim programı büyük ilgi görüyor. Hem şirketlerin web tasarım departmanlarında hem de reklam ajanslarında iş bulmanın önünü açan “Web&Graphic Designer” programından mezun olanlar, çalıştıkları firmalara görsel kimlik anlamında önemli katma değer sağlıyorlar. Program, sanat yönetmenleri, web tasarımcıları ve grafikerler yetiştiriyor.

Bilgi’den yeni bir proje daha
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi, Kültür Yönetimi ve Sanat Yönetimi Bölümleri, İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması kapsamında “Liseliler 2010’a katılıyor” projesini başlatıyor. Proje, İstanbul’un farklı bölge ve okullarından lise öğrencilerini İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti organizasyonu çerçevesinde, kültür-sanat alanında proje fikirleri oluşturmaları için yönlendirmeyi, bir üretim ve paylaşım platformu oluşturmayı amaçlıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR