Kobani için diplomasi ihtiyacı

Yaklaşık 10 yıl önce Vatan Gazetesi’nin Washington muhabiri olarak gelmiş ve ABD’nin başkentinde 2.5 yıl çalışmıştım. O tarihlerde ABD başkentine Kürt denilince akla sadece Irak Kürtleri gelirdi. Türkiye kökenli Kürtlerin gözle görülür bir faaliyeti olmazdı. Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bile pek bilinmezdi. Bu nedenle geçen sene BDP, bu sene de cuma günü HDP tarafından ikincisi düzenlenen Kürt konferansı, ülkemizdeki Kürt siyasi hareketinin (KSH) son 10 yılda varmış olduğu aşamayı gözler önüne seriyor.

Ne gibi sonuçlara yol açabilir, kestirmesi zor ancak, ana hatlarıyla başarılı bir konferanstı. Bölgenin sorunlarıyla ilgilenen Amerikalar özellikle en acil konu olan Kobani direnişi konusunda birinci elden bilgi alma imkanına kavuştular.

Konferansa Irak Kürtlerinin ilgisi de yoğundu. Bu vesileyle Kürdistan’ın farklı bölgelerinde birbirleriyle rekabet eden iki Kürt hareketinin temsilcileri hayati konuları birlikte tartışma imkanı buldular. Son olarak ABD’nin farklı eyaletlerinden

HDP sempatizanları da konferans sayesinde bir araya geldiler. Özellikle akşam yemeğinde, KSH’nin ABD’de ciddi bir potansiyel yakalamış olduğuna tanık oldum. ABD’deki HDP’lilerin, politizasyon bakımından hiç geri kalmasalar da, örneğin Avrupa’dakilere kıyasla daha sakin, ılımlı olduklarını, lobicilik ve diplomasiye daha fazla önem verdiklerini gözledim.

Haberin Devamı

Erbil ile ilişkiler

Lakin lobicilik konusunda Irak Kürtlerinin hayli gerisinde oldukları muhakkak. Bu açıdan bakıldığında, KSH’nin, özel olarak Kobani, genel olarak Irak ve Suriye’de (IŞ)İD ile savaş gibi acil bir konu gündemdeyken Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile ilişkilerinde hâlâ sorunlar yaşıyor olması garip.

Konferansta yaptığım konuşmada da altını çizmeye çalıştığım gibi, Kandil aynı anda üç cephede birden savaşmaya çalışıyor: Tabii ki öncelikle (IŞ)İD’le kıran kırana bir savaş söz konusu. İkinci olarak Türkiye’de çatışmasızlığın, dolayısıyla çözüm sürecinin sonlandırılma ihtimaline açık kapı bırakılıyor. Son olarak Erbil, yani KBY ile, yukarıda değindiğim gibi ilişkilerini düzeltme konusunda fazla gayretli gözükmüyor.

Haberin Devamı

Şurası bir gerçek: KSH’nin en büyük gücü insan. Türkiye’de, Suriye’de, Kandil’de, Avrupa’da, başka kıtalarda bu harekete inanan insanlar türlü fedakârlıklar yapıyor, gerektiğinde (ki sık sık gerekebiliyor) ölümü bile göze alabiliyorlar.

Yeni bir dil ihtiyacı

Bu bağlamda, KCK/PKK tarafından yapılan açıklamalarda Kobani direnişinin 2. Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği’nin Nazi Almanyası ordusuna karşı yürüttüğü, insan hayatı temelli Stalingrad savunmasına benzetmesinde kuşkusuz haklılık payı var. Fakat (IŞ)İD olgusuyla birlikte, özellikle de Kobani’yi kuşatmasıyla, günümüz savaşlarında insan olgusunun tek başına yeterli olamayabileceği gerçeğini görmezden gelmek mümkün değil.

Kobani direnişinin başarıya ulaşması ve yeni (IŞ)İD katliamlarının önünün alınması için ağır silahlara ve uluslararası koalisyonun askeri müdahalesine kesinlikle ihtiyaç var. Dolayısıyla PKK/KCK bu ihtiyaçları temin etme konusunda, başarılı olmadığı anlaşılan bugüne kadar izlediği yöntemlerin dışında yeni stratejiler geliştirmek zorunda.

Haberin Devamı

Daha açık ifade edecek olursak, savaşçı-kavgacı yerine daha diplomatik bir dil ön plana çıkarılırsa; pazarlıklara, tavizlere ve uzlaşmalara açık bir tutum sergilenirse Kobani ‘de savaşanların acil ihtiyaçlarını karşılamak daha kolay ve mümkün olabilir. HDP yöneticileriyle yaptığımız sohbetlerde, Washington ziyaretinden bu noktada çok şey öğrenmiş oldukları izlenimini edindim

DİĞER YENİ YAZILAR