Suryanamaskar yerine stres!

Dün sabah güneş doğarken deniz kenarında bir bahçede suryanamaskar yapıyor olacaktım. Daha sonra trataka ve satsang seanslarına katılıp ayurvedik yemekler yiyecektim

Haberin Devamı

Dün sabah güneş doğarken deniz kenarında bir bahçede suryanamaskar yapıyor olacaktım. Daha sonra trataka ve satsang seanslarına katılıp ayurvedik yemekler yiyecektim.

Günlerdir bunu hayal etmekteydim ama yine olmadı. Bu yaz annemin ciddi rahatsızlığı nedeniyle tüm planlar, hayaller unutuldu. Tatil yapılamadı ama sağlık olsun.

Memorial Hospital'ın ünlü kalp cerrahı Bingür Sönmez, ameliyat ettiği hastalarını Ağrı Dağı'na çıkarmasından sonra şimdi de Klassis Golf and Country Club'da kalp arıtma programı yaptırıyor.

Aslında öyle bir program ki yalnız kalp hastalarına değil herkese lazım. Hatta hastalığı önlemek için sağlıklı olanlara daha çok lâzım. Yoga ve meditasyon dilinde suryanamaskar "bahçede güneşe merhaba", trataka "gözle sabitlenme, zihni kontrol", satsang "grup terapisi" demek oluyormuş. Bunların yanında stres yönetimi ve Dr. Ender Saraç'tan "kalp sağlığı için ayurvedik beslenme" dersleri de var.

Aranızda bundan sonraki programlara katılmak isteyenler olabilir diye kısa bir bilgiden sonra strese geçebiliriz artık.

"Sana sevdanın yollan, bana kurşunlar" gibi, onlara stres yönetimi, bize de bol bol stres... Kader utansın.

İkiyüzlülüğün dayanılmaz acısı!
Sezen Aksu'nun "masum değiliz hiçbirimiz" sözleri geliyor hep aklıma... Hiçbirimiz masum olmadığımız gibi hepimiz fena halde suçluyuz. Fena halde ikiyüzlüyüz. Yüzleşelim artık bu gerçekle; istisnalar da var ama çoğumuz riyakârız. Ve bu nedenle, suçlu gördüğümüz insanları "alçak adam, rezil adam" sözleriyle suçlayacak durumda bile olamıyoruz.

Gamze Özçelik olduğu o günlerde iddia edilen genç kadının baygın vaziyette, bluzu göğsünün üstüne sıyrılmış olarak yatarken çekilen fotoğrafları gazetelerde ilk yayımlanmaya başladığı sırada da aynı şeyleri düşünmüş ve yazmıştım. 'Cep telefonuyla tecavüz'dü yazının başlığı...

Benzer bir yazıyı, çok benzer bir olayda bir başka sanatçıyla ilgili olarak da yazmıştım. Ve hatta Tamer Karadağlı olayında da... Yeni teknolojiyle, toplu iğne başı kadar gizli kameralarla aynı tehlike herkes için mevcuttu.

Olay herhangi bir insanın başına da gelebilirdi. Önemli olan şahıslar değil, olayın önlenmesiydi; insanların gizli anlarına, özel alanlarına, özel yaşamlarına saldırıya izin verilmemeli, örneğin herhangi bir genç kıza yapılmış olması kamu davası olarak ele alınmalı ve cezası da "tecavüzle eşdeğer tutularak" verilmeliydi.

Gamze Özçelik'in görüntüleri olarak yayınlanan görüntülere bakan küçücük çocuklar bile bu görüntülerin kadının baygın olduğu bir anda çekilmiş olduğunu anlayabilirdi ve bu da yeterince vahşi, insanlık dışı bir olaydı.

Bu insanlık dışı olayın, cep telefonlu tecavüzün (gerçek tecavüzden söz etmiyorum, insan haklarına tecavüz) internette yayınlanmasına izin verildiği gibi büyük gazeteler başta olmak üzere gazetelerin çoğunda yer verdik onlara. Bir gün de değil, her gün...

Sırtlanlar gibi saldırdık
Yetmedi, çoğumuz izledik ve "Ah alçak, vah rezil" diyerek izlediklerimizi (ilgi çekmek adına) anlattık.

O arada Gamze Özçelik cılız seslerle, görüntülerdekinin kendisi olmadığını söyledi, nişanlısı onu destekledi ama bize yetmedi bunlar. Sırtlanlar gibi saldırdık; "Hayır sensin, itiraf et!".. Henüz evlenmemiş bir genç kızı sırtı yere gelene kadar hırpaladık, üstüne çıkıp hep birlikte tepindik.

Olayı öyle büyüttük ki nişanlı erkek böyle büyük bir tepkinin, ülke çapına yayılmış bir sansasyonun içinde olmaktan korkarak, belki ailesinin baskısına dayanamayarak, belki de tüm Türkiye'nin izlediği, en özeli gözler önüne serilmiş bir kadınla hayatını birleştirmek istemeyerek çekildi. Böylesine zor bir anda sevdiği kadını yalnız bırakmasını, daha da kötüsü bu davranışıyla "Onu artık evlenmeye layık bulmadığını" ilan ediyor oluşunu kıyasıya eleştirebiliriz, bunu yapmaya başladık bile ama duralım bir dakika ve tekrar düşünelim; bu anlayış Türkiye'nin prototip erkek anlayışı değil midir? O anlayış hala aynı özenle 'Türk erkeği bakire ister, öyleyse kadınlar tecavüzcüleriyle evlenmeli" diyen kanun yapıcı hukuk profesörleri tarafından bile korunmuyor mu? Cevaplar hep "evet"... Onun için önce kendimizi, besleyip büyüttüğümüz kötü alışkanlık ve anlayışlanmızı eleştirmekten başlamalı, sonra da suça ortak oluşumuzu yargılamalıyız. (Devam edecek...)

DİĞER YENİ YAZILAR