‘Batsın böyle siyasetçilik’ denecek mi?

Haberin Devamı

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş “İmralı tutanaklarının parti üzerinden sızdırıldığının anlaşıldığını” açıklamış. Bununla birlikte “milletvekillerinin sızdırmadığını” belirterek, zan altında tutulmayı kabul etmeyeceklerini de söylemiş. Pardon şimdi, anlayan var mı durumu?

Parti üzerinden sızdırılmış ama milletvekilleri sızdırmamış. Parti üzerinden.. Ama “zan altında” tutulmayacaklar.. Kim sızdırmış, kim zan altında o zaman?

‘Çaylar geldi’..

Konuşma sırasındaki en ince detaylar; “çayların gelmesi”, Öcalan’ın “Sırrı’ya doğru dönerek konuşması”, “biraz duraklaması”, “elindeki kalemi Pervin’e vermesi” bile not edilmiş. Milletvekilleri görüşmeyi bu şekilde detaylı kaydettikten sonra onlar değilse hemen o anda kim bunu alıp sızdırabilir?

Onlar veya en yakınlarındaki bir başkası sızdırdıysa zan altında kalmalarına tepki göstermeye kimin hakkı vardır?? Hayır, insanın iyice kanına dokunuyor şimdi, yani “gazeteciler, basın” sadece görevini en iyi şekilde yaptığı için her türlü hakarete muhatap olacak, “batsın böyle gazetecilik” olacak , icabında işlerini kaybedecekler (nasıl demokrasi, nasıl basın özgürlüğü ise bu) ama BDP milletvekilleri “zan altında” bile kalmayı reddedecek.

Sıktı artık

Neden, çünkü gazetecinin yanında “silahlı bir terör örgütü” yok, bu mudur? Kusura bakmasınlar ama bu çelişkiler, bu kendini “özel” saymalar, bu ayırımcılık iyice sıktı artık, tutanaklar BDP’den sızdırıldıysa hiçbir tepkiye kızma hakları yok!

Kadınlar onu dövsün!

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, AKP Kırıkkale İl Başkanı Mehmet Demir’in Veda Hutbesi’nden aldığını söylediği ve erkeklere önerdiği “Çaresiz kalındığı noktada kadınların hafifçe dövülebileceği” cümlesine tepki göstermiş.

“Hiç kimsenin Hz. Peygamber’in hayatının bütünlüğü içinden bir cümleyi alıp oradan hükümler çıkaramayacağını, bütün erkeklerin Hz. Peygamber’in insanlara öğrettiği ‘kadınlara karşı davranış, zarafet ahlakı eğitiminden geçmesi gerektiğini” söyleyerek “o metinleri doğru anlamak lazım” demiş.

Öncelikle Diyanet İşleri Başkanı Görmez’i “olayları dikkatle takip ederek yapılan yanlışlara zamanında müdahalede bulunduğu” için gönülden kutluyorum. Aslında onun ve kendisi gibi gerçek din bilimcilerin bu “metinleri doğru anlamak lazım” konusunda TV’lerde konuşmaları gerekir (ki biz programımızda bunu yapmaktaydık)..

Aynı şekilde Mehmet Görmez “uydurma hadisler” konusunda da duyarlıdır, bunların da işine gelenler tarafından zararlı-yanıltıcı şekilde kullanıldığını biliyor. Ayıklanacaklarına söz vermişti, toplumu bu konuda bilgilendirmesi doğru olur.

Sonra da.. Allah kullarını eşit yarattığına göre “kimsenin kimseyi dövme hakkı olduğunu” da bildirmiş olamaz.. Orada da “yanlış anlama” problemi var. Bu nedenle, bundan sonra erkeklere “kadınları dövebilirsiniz” diyenleri kadınlar bir olup dövmeli bence..

Hafifçe değil, esaslı dayak.. Mehmet Demir’in sözlerinin neden olacağı “şiddet”te olduğu gibi.. Aynen Ayşe Paşalı ve diğerlerine yapıldığı gibi.. Nasıl olduğunu anlayınca bir daha söyleyemeyecekler!



Muhterem Nur’un duygusal konuşması!

Müslüm Gürses’in mezarını ziyaret eden eşi Muhterem Nur “Nasılsa öleceğim diye ameliyat olmak istememişti, keşke onu hastaneye yatırmasaydık, ameliyat olmasaydı” demiş. Dün Milliyet Cadde’de “Cadde’deki Hayalet” Müslüm Gürses’in Memorial Hastanesi’nde geçirdiği tedavi sürecini, karaciğer yetmezliğinden akciğer sorununa kadar baştan sona tüm detaylarıyla, “ondan tek kuruş tedavi masrafı alınmadığını” da belirterek yazmıştı.

Muhterem Nur’un şimdi duygusal davranması ve bunları söylemesi mümkündür ama topluma mal olmuş, çok sayıda hayranı etkileyecek isimlerin bu tür tepkileri hastaneye haksızlık olduğu gibi en önemlisi; “diğer hastaların da hastaneye başvurmak yerine evde ölümü beklemesi”ne neden olabilir.

İyileşebilirdi!

Öncelikle eğer steril ortamda bir hastane ve iyi doktorların tedavisi olmasaydı büyük ihtimalle (Kasım başında hastaneye yatan) Müslüm Gürses çok daha önce kaybedilebilir, yılbaşını bile eşiyle elele geçiremeyebilirdi. Bağırsak tembelliği başladığında ciddi ağrılar çekebilir, “kolonoskopinin sağladığı rahatlık” yerine kimbilir ne sıkıntılar yaşardı.

Hastane şüphesiz bu tedavileri “vücut tedaviye cevap verir” ümidiyle yapmıştır, kaldı ki bazen en ümitsiz durumlardan kurtulup yıllarca yaşayan hastalar olabiliyor. Ben “keşke ameliyat olmasaydı, hastaneye yatmasaydı” türü tepkilerin, (hastanenin açık bir hatası söz konusu değilse) gösterilmemesi gerektiğine inanıyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR