Engin Alan kimle mücadele etmişti?

Haberin Devamı

Gelişmeler o kadar karmakarışık bir hale geldi ki “doğru”ile “yanlış” o kadar yer değiştirdi, kurumlar ve dahi yasalar öyle “oyuncak” haline geldi ki içinden çıkmak zor.. Bir kere kimse gücenmesin ama artık “yargıya güvenelim” demek veya “güvenin” diyerek bunu “önermek” dalga geçmekle eşdeğer gibi..

Neden? Çünkü bugüne kadar “yargıya güvenmek gerek” diyen iktidar partisi de, Hükümet de o güveni kendisinin duymadığını söylüyor. Herkes ama herkes, Genelkurmay eski Başkanı’na, milletvekillerine, ülkenin tanınmış gazetecilerine kadar “konumune olursa olsun” her vatandaş için “yargının, yasaların karşısında eşitlik” ten, “yargıya güvenmek”ten söz edilirken.. Ve onlar “özel yetki verilmiş” ama verdikleri kararlar tartışmalı hale gelmiş savcı ve hakimlerin karşısında dikilip karar beklerken MİT görevlilerinin soruşturulması için “Başbakan’ın özel izni”nin gerekmesi.. Bu yasanın alelacele çıkarılması “Hükümet’in o güveniduymadığını”açıkça gösterir..

BAŞKALARI NEDEN GÜVENSİN?

“Göstermez, yanılıyorsunuz” diyen varsa bu yasa neden çıkarıldı, “herkes eşit” ise neden MİT’çiler diğer vatandaşlardan, örneğino yargı kararlarıyla 4-5 yıldır cezaevinde bekletilen, bazıları beklerken hayatını kaybeden insanlardan“daha eşit” açıklanması gerekir.

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş “Terörle mücadele eden MİT’in üzerine gidilmesi anlamlı” demiş. Kime demiş, kim üzerine gidiyor? Yargı, bugüne kadar sivil-asker yüzlerce insanın da üzerine giden ama o insanlar için böyle çıkışlarla karşılaşmayan “özel yetkili savcılar, hakimler”. Demek ki öncelikle Elitaş “yargıya” güvenmiyor ve Grup Başkanvekili olarak konuştuğuna göre bunu parti görüşü olarak kabul etmek mümkün.. Peki, ülkeyi yöneten parti yargıya güvenmiyorsa, MİT için güvenilmiyorsa, diğer tüm vatandaşlar neden güvenmek zorunda bırakılıyorlar?

TERÖRLE MÜCADELE EDEN KURUM

Bir başka soru; MİT neden “terörle mücadele eden kurum” oluyor, MİT’in görevi “istihbarat sağlamak”tan ibaret değil midir? Acaba PKK ile görüşmelerimi onu terörle mücadele eden kurum yaptı? Böyle bile olsa o görüşmelerde de görevi “sadece Hükümete bilgi vermek”değil mi, sorumluluk yine Hükümette değil mi?

Aynı noktadan hareketle “terörle gerçekten canı pahasına, gerektiğinde hayatını kaybederek mücadele eden” TSK mensuplarının “üzerine gidilmesi” ve yıllarca içerde tutulmaları Mustafa Elitaş’a göre anlamlı sayılır mı acaba? Mesela “Öcalan’ı Türkiye’ye getiren” ve “efsane komutan” olarak tanınan “Özel Kuvvetler Komutanı” Engin Alan için (üstelik şimdi milletvekili ve hala içerde) ne demek lazım?

NEDEN AYRICALIK?

“Parasız eğitim” istedikleri için pankart açan gencecik öğrencilerin bile “terörist” etiketi yapıştırılarak birbuçuk yıl hapis yattığı, bu yargı kararlarını da aileleriyle birlikte kabul etmek zorunda kaldığı ülkede MİT’çilere yapılan bu ayrıcalık elbette tepkiyle karşılanacaktır.

MİT’çilerin soruşturmasında aslında konunun “kurumu değil, şahısları soruşturmak” olduğunu da Mustafa Elitaş’a birileri hatırlatmalı sanıyorum. Genelkurmay Başkanı bile soruşturmayla karşılaştığında “ordu değil, şahıslar soruşturuluyor” dendiğine göre burada “tüm kuruma mal etmek” esaslı bir yanlıştır zira..

REFERANDUMUN SONUCU!

Yargıya güvenin ortadan kalkmasına neden olan yalnızca bu “özel” muameleler ve Hükümet’in de “güvenmediğini” gösteren olay ve konuşmalar değil. Birçok davada kararların tam da “siyasi gücün istediği şekilde”çıkması, çıkmama ihtimali varsa “karardan kısa süre önce”, eğer istendiği gibi çıkmamışsa“karardan kısa süre sonra” savcı veya hakimlerin derhal o görevden alınarak yerine yenilerinin getirilmesidir.

Bu kararları veren de HSYK ’dır ki “üyelerinin değiştirilerek yerlerine Adalet Bakanlığı bünyesinden isimlerin”getirilmesini, HSYK ve yüksek mahkeme üyelerinin seçiminde “siyasi gücün etkin olmasını” referandum sağlamıştır. “Yetmez ama Evet” diyenler şimdi bunları görüyor, geçmiş olsunlar efendim!

*****


Danıştay üyeleri de değiştirilmiş!

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve 4 görevlinin hakkındaki soruşturma talebinin Başbakan tarafından reddedilmesi halinde bu karar savcılar tarafından Danıştay’a götürülebilir ve orada incelendikten sonra iptal edilebilirmiş. Ve dün 8 üyeli Danıştay’ın 3 üyesinin birden değiştirildiği açıklandı. Referandum öncesi çok yazmıştık şimdi anlaşılır belki; HSYK nelere kadir görüyor musunuz?

*****


Avrupa bir karar verse artık!

Ne şaşırdım, ne şaşırdım, bugüne kadar “Türkiye’de laiklik önemlidir, onu kavga-savaş içindeki diğer Müslüman ülkelerden ayıran demokrasisini bu laiklik sağlıyor, onunla oynanırsa demokrasi de kalmaz” diyenleri eleştirip duran.. Sanki laik olmak bir ideolojiyle bağlantılı olmalıymış, her demokratın zaten laik olması gerekmezmiş gibi onlara “Kemalist laikler” gibi isimler takan.. Türk toplumunu“laikler-Müslümanlar” gibi son derece yanlış kutuplara ayıran ve kışkırtan Avrupa şimdi laikliği koruma peşinde..

Avrupa Parlamentosu ilk kez bir raporunda “Ordunun laik bütünlüğü ve operasyonel yeteneği garanti altına alınmalı” demiş. Ordu dışındaki, diğer kurumlardaki laiklik mesela “eğitim” tartışmaları filan onları hiç ilgilendirmiyor nedense.. Bari bu “ordunun laik bütünlüğü”nün nasıl korunacağını da anlatsalar. Çelişkileri bana komik geliyor artık!

DİĞER YENİ YAZILAR