‘Aptal’ kelimesini kullanmadan

Haberin Devamı

Gerçekler bambaşka iken tamamiyle popülizme, halka şirin görünmeye dayalı ‘sahiplenme’ler, “bakın biz size laf söyletmiyoruz” şovları bana nasıl da yavan ve yalan geliyor.. Mesela son örneğe bakalım, dün de değindiğim gibi TV’lerden, gazetelerden başta bu ülkenin önderi, kurtarıcısı Atatürk olmak üzere isteyenin ‘canının istediği kişilere ve kurumlara’ her türlü yalanı, iftirayı attığı, her hakareti özgürce ve hiçbir tepkiyle karşılaşmadan yaptığı, diğer parti genel başkanlarına amansızca hakaret kampanyası sürdürüldüğü gerçeği ortada dururken bir sanatçının yaptığı espriye en tepedeki siyasetçiler ve kendilerine yakın gazeteciler günlerce söylemediklerini bırakmadılar.

Sanat Merkezi’nin önünde örgütlerine gösteriler yaptırdılar. Peki onun “Oy oranını abartmışsınız Aziz Nesin olsa buna karşılık ‘yüzde 60 da olabilir’ derdi” sözü için halkı kendi sanatçısına karşı kışkırtmak ve sanatçıya günlerce sıkıntı yaşatmak olabiliyor da acaba ‘milleti sürekli aptal yerine koymak’ konusunda neden hiç tepki verilmiyor? Oysa o kadar çok örnek var ki bunun yapıldığını gösteren.. Hatta sayılmayacak kadar çok.

MİLLETİN AKLINA GÜVENMEMEK

-Örneğin 9 yıldır iktidarda olan parti (diğerlerinin elinde güç olsa onları da sayacağım) bunca yıldır neden tüm israrlara rağmen ‘milletin kendi vekilini seçecek kadar akıllı olduğunu’ kabul etmiyor ve “milletvekillerini illa ki genel başkan tek başına seçecek, böylece hiçbiri sözünden çıkamayacak, özgür hareket edemeyecek” diyor?

-Neden söz verdikleri halde ‘milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması’na bir türlü yanaşmıyor ve milleti ‘temiz ve suç işlememiş vekillere’ layık görmüyor? Toplumu ‘tepki veremeyecek ve önüne konan kadar hakka susacak bir sürü’ gibi görmek onu aptal yerine koymak değil midir?

-Aynı şekilde; hiçbir demokratik ülkede kabul edilmeyecek ‘yüzde 10 barajı’nı “millet buna hazır değil” gibi veya terör örgütünün uzantısı olan parti zaten Meclis’te iken “terör örgütleri Meclis’e girer” gibi anlamsız bahanelerle kaldırmamak..Ve barajı aşamayan partilerin oyuna konarak Meclis’te ‘diğer partilerin hakkı olan’ milletvekilliklerini de kapmak ve ‘oy oranının çok üstünde’ koltuk sahibi olmak milleti saf, aptal yerine koymak değil mi?

-Seçim eşit şartlarda olması gereken bir yarış iken, küçük partilere tek kuruş vermeden ve diğer büyük partilerden de kat kat fazla para alarak seçime girip sonuçları da ‘eşit şartlar varmış gibi’ sunmak yine aynı şey değil mi?

-Bütün medya iktidar partisinin kontrolündeyken ve tüm TV’ler gün ve gece boyu onlara çalışırken, şehirlerin dev reklam panolarında sadece onların reklamı yapılır, belediye işçileri bile seçimde çalıştırılır, halkın gözünü boyayacak şekilde devletin tüm kaynakları bir parti için seferber edilirken sonucu ‘eşit şartlarda seçim yapılmış gibi’ muzaffer edayla sunmak milleti saf yerine koymak değil mi?

ALDATICI ÖRNEKLER VE SÖZLER

-Avrupa ülkelerinde seçimler ‘milletvekillerinin bağımsız hareket edebilmesini’ sağladığı, buna rağmen önemli kararların ‘meclisin üçte iki nitelikli çoğunluğu ile alındığı, yargı organlarının asla iktidara bağımlı olmasına izin verilmediği’ ve AB konseyleri ‘bizim hukuk sistemimiz ancak ileri, özgürlüğü içselleştirmiş demokrasilerde uygulanabilir” dediği halde “AB’de de böyle” diyerek ve bu maddeleri ‘bazı cazip değişikliklerin arasına saklayarak’ halk oylamasına sunmak, böylece alt mahkemeleri de, üst mahkemeleri de iktidarın eline vermek, teknik konuları ve paket hilesini ‘halkın anlamayacağına güvenmek’ değil mi?

-Referandum öncesi verilen “darbe ve muhtıralarla hesaplaşacağız” sözlerine (ve ‘imzasız iddialara dayalı olarak darbe hazırlığı suçlamalarıyla ilişkilendirilen’ yüzlerce kişinin cezaevlerinde yıllardır tutuluyor olmasına) rağmen referandum biter bitmez “12 Eylül darbesini ve 27 Nisan muhtırasını” hiç ağzına almamak üzere kapatmak milleti aldatmak ve aptal yerine koymak değil mi?

-ABD’de tüm sistem farklıyken ve tam bağımsız bir yargı, keskin bir kuvvetler ayrılığı, eyalet sistemi mevcutken, bizde bunların hiçbiri olmadığı halde “başkanlık sistemini” getirmek istemek ve ABD’yi de örnek göstermek aynı şey değil mi?

İsteyen daha çok madde ekleyebilir buna, mümkündür. Demek ki “halka aptal demek” sadece kelime kullanarak olmuyor. Ne demişler; “ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz”.. O zaman susalım hiç değilse, Zemzem suyuyla yıkanmış gibi konuşmayalım bari!

*****


İngiltere’de öğrenci protestoları

Geçen hafta birkaç günlüğüne Londra’ya gittim ve döndüm. Bu arada tesadüfen Oxford Circus’tan Regent Street’e, oradan Piccadily Circus’a uzanan çok geniş bir alanda yayılmış büyük bir öğrenci gösterisinin içine düştüm. Pankartlarla, bağırarak, polise sataşarak protestolarını sürdürüyorlardı. Polis ise iki yanda zincir halinde dizilmiş, omuz omuza mağaza kapılarına dikilmiş güvenliği sağlamaya çalışıyordu ama öğrencilere hiç yaklaşmadan ve tek kelime etmeden.. Böylece kimse incinmedi ve o büyük kalabalık bir süre sonra başka bir yöne gitti.

Bizde ise polisin öğrenciye, işçiye tazyikli su sıkarak, saçlarından sürükleyip cop sallayarak her gösteriyi bir faciaya çevirmesini düşündüm ister istemez. Sonra döndüm ve sendika üyesi işçilerin gösterisinde onlara polisin biber gazı ve tazyikli su sıkmasını, yasalanan işçileri izledim. Şimdi söyleyin; ‘başka ülkelere demokrasi öğüdü verecek halimiz mi var’ demekte haksız mıyım?

*****


İki tavsiye

İngiltere’ye gidecek olanlara da benim iki tavsiyem var, birincisi Oxford Circus’a çok yakın olan Özer Restaurant’ın nefis yemeklerinin tadına bakın. Sahibi Hüseyin Özer başarısı nedeniyle hem TV’de program yapıyor, hem üniversitede ders veriyor, hem de dünyanın birçok ülkesine konuşmacı olarak davet ediliyor. İkincisi; London Airport Link isimli bir araba servisi sizi ve bagajınızı havalanının içinden alıp çok rahat araçlarla gideceğiniz yere kuş gibi uçuruyor. Büyük kolaylık. Telefonu; 0044 207 370 0099)

DİĞER YENİ YAZILAR