Toplumun ölçüsü kaybolunca...

Devamını getireyim; toplumun ölçüsü kaybolunca "birinci parti olmak" da iddia olmaktan çıkar

Haberin Devamı

Devamını getireyim; toplumun ölçüsü kaybolunca "birinci parti olmak" da iddia olmaktan çıkar. Bütün değerleri kaybettirilmiş, doğru ile yanlış arasındaki keskin çizgiyi göremez olmuş bir toplumda iktidarı bir kez ele geçirmişseniz ondan sonraki birkaç seçimde (belediye seçimleri garantidir zaten) başarılı olmanız çocuk oyuncağı kadar kolaylaşmıştır.

Hele de maalesef muhalefet partisi ve diğer partiler boşlukları dolduracak, yanlışları açığa çıkaracak kadar varlık gösteremiyorlarsa... Hâlâ, hâlâ bölük pörçük durumda kalmanın kendilerine ve ülkeye büyük zarar verdiğini farketmeyip yalnız başlarına büyüyeceklerine inanıyorlarsa...

Muhalefet partisi ve diğerleri belediyelerini denetleyemiyor, düzgün çalışmalarını sağlayamıyorsa (Yalnız Çankaya Belediye Başkanı değil, Türkiye'nin birçok köşesinde bu partilerin başkanları hâlâ geldikleri noktanın ciddiyetinin farkında değil)...

Başa dönelim: değerleri kaybettirilmiş, üstüne bir de geçim sıkıntısına düşürülmüş bir ülkede güç bir kez ele geçirilmişse... O zaman ne yaparsanız yapın halk "görmekten" acizdir. Toplum hasta bir toplumdur artık (şimdi de STK'lar bana dava açarlar mı dersiniz?) Örneğin; sağlıklı bir toplum seçim öncesi verilen sözlerin tutulmasını, geçmiş dönem belediyelerinde yapılan yolsuzlukların mutlaka açığa çıkarılıp cezalandırılmasını, bunun için de öncelikle demokrasinin bir numaralı şartı, tüm vatandaşlara "yasalar karşısında eşitliği" sağlayacak olan "DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASINI" isteyecekken hasta toplum bunları unutur. Üzerinde durmaz.

Sağlıklı bir toplum başbakanının trilyonlarca liralık harcamaları, düğünleri nasıl yaptığını, alenen bir şirkete nasıl ortak olduğunu, o şirketin ve çocuklarına burs veren firmanın reklâmını ne hakla yaptığını, oralardan gelen burs ve (dağıtılan) hediyelerin karşılığında devletten ne beklendiğini sorarken...

Hasta bir toplum soramaz. Takati, denetim gücü kalmamıştır artık. Kaderine razı olur, kendisine başka bir seçme şansı sunulamadığı, verdiği oy karşılığında gücü elinde tutan iktidardan hiç değilse bir şeyler alacağına da inandığı için besbellidir ki oyunu ona verir. Başka ülkelerde her biri başlı başına istifa konusu olabilecek yanlışların hiçbiri de sorun olmaz.

Onun için iktidar partisi genel başkanının çıkıp "28 Mart'ta da birinci parti olacağız" demesi, aslına bakarsanız hiç marifet değildir.

Benim şimdi çok merak ettiğim bir konu var; Başbakan Tayyip Bey sabırsızlıkla beklendiği -nedense- ABD'ye gittiğinde Harvard'da bir konuşma yapacakmış.

Ya öğrencilerden biri yukarıdaki konular hakkında bir soru soracak olursa? Olay ciddi, cevabı danışmanların şimdiden hazırlaması gerekiyor:

"Edepsizlik etme, yoksa içki mi içtin" gibi bir cevabın İngilizce karşılığı lâzım.

"Edepsizlik" kadar şiddet içiren bir kelime diğer dillerde biraz zor bulunur da!

Melekler Şehri(3)
42 yaşındaki doktora sayfalar dolusu bir özgeçmiş, inanılır gibi değil. Ankara Koleji, Ankara Üniv. Tıp Fakültesi, Northern General Hospital Sheffield (İngiltere), aralan atlayarak yazıyorum: Japon Milli Eğitim Bakanlığı bursunu kazanma, Okayama Üniv. Araştırma görevlisi, Ankara Onkoloji Hastanesi 4. Cerrahi Kliniği Uzmanı, İngiltere Birmingham Üniv. Tıp Fakültesi, "The Queen Elizabeth Hospital", A.Ü. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD kadrolu uzmanı, ABD Yale Üniv. Gnl. Cerrahi Dept., ABD Atlanta Marletta da laparoskopik cerrahi eğitimi, Fransa Hükümeti Bilim Bursunu kazanma ve bööyle gidiyor Allah sizi inandırsın.

Şimdi bu şans değilse nedir Okan için? Sadece Okan için de değil, gerekmez umarım ama böyle doktorlarımızı tanımak, duymak, bilmek herkes için şans olabilir (kendisine 0212-296 94 50 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.)

Dr. Mehmet Ali Yerdel'in yaptığı ameliyat tam 6 saat sürdü. Çıktığında başlamadan öncekinden daha umutluydu doktor. Şimdilik yapılabilecek her şey yapılmıştı.

Dün anlattığım gibi, ağrılı geçen nekahat döneminde önce Galatasaraylı Volkan gitti ziyarete genç hayranını ve ona formasını hediye etti. Mutlulukla aydınlandı yüzü Okan'ın.

Sonra Beşiktaş'ın efsanevi futbolcusu Şifo Mehmet (Özdilek)'in haber verdiği Hakar Şükür... Elinde çikolatalarla onu karşısında görünce gözlerini oğuşturdu Okan... Halsizliğin ve ilaçların etkisiyle hayal mi görüyordu yoksa. Duvarlara astığı fotoğraflar mı yanıtlıyordu gözlerini yoksa?

Hakan uzun uzun konuştu onunla. Sarıldı, fotoğraf çektirdi. Tekrar arayacağını, iyileşince birlikte futbol oynayacaklarını söyledi. Sözünü de tuttu. Hastaneden çıkınca telefonla aradı Okan'ı. Hediyeler gönderdi, yurtdışına gittiğini, dönünce görüşeceklerini anlattı. Bütün bu melek kalpli insanlarımız; doktorlarımız, hastane, klinik sahipleri, futbolcularımız, hepsi hasta ve uzun bir tedaviye girecek bir gence hayat ışığı oldular. Hayatına renk, heyecan, umut kattılar. Bir "deniz yıldızı" nı kurtarmak üzere seferber oldular.

Onları (Dr. Sinan Göker, Dr. M. Ali Yerdel, Dr. Cengiz Aslan, Dr. Bülent Zülfikâr, Dr. Murat Dinçer, Dr. Alptekin Peker, Dr. Deniz Ersev, Galatasaray'ın yıldızları Hakan Şükür ve Volkan Arslan'ı ve emeği geçen herkesi) meslekî başarılarının da üstünde, insanlıkları için, bize de bu duyguları yaşattıkları, gurur verdikleri için kutluyorum.

Ne mutlu onlara!

Ne mutlu bize!

DİĞER YENİ YAZILAR