Popstar'da büyük haksızlık!

Kuralsız yarışma aylarca hata üstüne hata sergilenerek sürdü, bir fırsat yakalayıp yeteneğiyle şöhrete kavuşmak isteyen milyonlarca gencin olduğu bir ülkede elbette toplumu meşgul etti...

Haberin Devamı

Kuralsız yarışma aylarca hata üstüne hata sergilenerek sürdü, bir fırsat yakalayıp yeteneğiyle şöhrete kavuşmak isteyen milyonlarca gencin olduğu bir ülkede elbette toplumu meşgul etti ve nihayet Cumartesi akşamı en yanlış sonuçlardan biri ortaya çıktı.

Jüri üyelerinin çoğu (üç tanesi) hatalan fark edip son günlerde dönüş yapmaya çalıştılar ama artık çok geç olmuş, ok yaydan çıkmıştı.

Bir kere, daha önce de hatırlattığım gibi böylesine büyük çapta bir yarışma bu kadar kuralsız olamaz.

Kuralları olsa, her şeyden önce "Türkiye'nin pop müzik starı" nın arandığı bir yarışmada "Türkçe'yi iyi bilmek" ve "Türk olmak" gibi şartlar olurdu.

Bu bir turizm yarışması değil. Neymiş efendim "gelecek Rus turistleri gücendirir mişiz", Turizm Bakanlığı bir de jüri üyesine dava açmaya kalkıyor. Gelmesinler kardeşim, yarışmalara bakarak geleceklerse. Hiç mi doğru bir tepki görmeyeceğiz bu ülkede?

Bu, isteyen ülkenin katıldığı bir "Eurovision Şarkı Yarışması" da değil.

Seçeceğiniz "star" belki Türkiye'yi temsilen diğer ülkelere gidecek. Peki bir Rus'u mu göndereceksiniz? Bir Rus genci "popstar" seçilirse, onun (adaylar Barış Manço'nun şarkısını toplu olarak seslendirdiğinde şarkının hiçbir kelimesini hatırlayamaması gibi, açıp izlesinler o sahneyi tekrar) ne Türkçe'ye ne Rusça'ya benzemeyen şarkılarını kim dinleyecek?

Yani sırf, en başta yapılacak "milliyet" tartışması Armağan Çağlayanla Ercan Saatçi arasında, en sonda yapıldığı ve "mağdur" pozisyonuna düşürüldüğü için puan alan, çıplak kıyafetlerle de haksız rekabeti desteklemesine izin verilen (açık elbise filân değil, her iki kadın yarışmacı aşırı açık, Madonnavari kıyafetlerle çıktılar bir önceki yarışmaya, erkeklerin kıyafeti eleştirildi de onlara neden susuldu) bir yabancı ülke vatandaşı "Türk starı" yarışmasında finale bırakılıyor.

Cumartesi gecesi, halkımızın da nasıl kolay etki altına alındığını, görünüşe nasıl aldandığını, siyasette olduğu gibi müzikte de "İYİYİ" seçeceğine, nasıl "mağdurların" üstüne gittiğini bir kez daha görmüş olduk.

Yine yarışmanın kuralları olmadığı ve bazı jüri üyeleri inat uğruna destek verdikleri, bazıları ise kılık kıyafetini aşağılayarak (tenkit değil, alay) mağdur ettikleri için Bayhan finale kaldı. Zerrin'in tekrarlayıp durduğu gibi o tarz "pop müzik" midir Allah aşkına? Veya bu arabesk yarışması mıdır? Haydi bırakın gençlere "örnek figür" seçilecek adayın özgeçmişinin baştan dikkate alınması gerektiğini bir yana.

Duygu sömürüsüne izin verildi.

Hülya Avşar, üzerinde Türk bayrağı olan balonlara ayağıyla dokundu diye dava açılan bir ülkede, bir Rus'un bayrağımızı MİNİ MİNİ MİNİCİK şortunun "arkasından" (içinden mi orasını göremedik) çıkarmasına sessiz kalındı. Türk bayrağı bile duygu sömürü aleti olarak kullandırıldı.

Eser gibi, (bence bir de Selçuk gibi) gerçekten star özelliğine, yeteneğine sahip ve zaman içinde müziğini çok geliştirebileceği görülen iki aday bu büyük hatalar ve İZLEYİCİYİ ŞİDDETLE YÖNLENDİRMELER sonunda haksız yere elendi.

Birileri orada müthiş popülizm yapıyor. "Adil" havalarda adaletsiz sonuçlar yaratıyor. İzleyici aptal yerine konuyor.

Ben artık Popstar'ı izlemeyeceğim. Hele iş işten geçtikten sonra dökülen gözyaşlarına fena sinirleniyorum!

Melekler Şehri (2)
Yazının birinci kısmını okumayanlar (kaçıranlar) için kısa bir hatırlatma yapalım. 15 yaşında başarılı bir öğrenci olan Okan birçok iyiliksever insanın katkılarıyla ciddi bir ameliyat geçirmişti. Hayati tehlikeyi tümüyle atlatıp atlatmadığı ancak kemoterapi tedavisi sonunda anlaşılabilecekti ama İstanbul şehrinde yaşayan kanatsız melekler bu zor günlerde onu öyle korumalarına almışlardı ki, inanıyordu...

O da, yaşlı, endişeli gözlerle başucunda bekleyen, aniden ortaya çıkan hastalık haberinin şokunu atlatamamış annesi de iyileşeceğine daha çok inanıyordu artık. Ve bu hastalıkta moral, inanmak önemli.

Şans da yardım ediyordu doğrusu, ameliyatı yapacak olan Dr. Mehmet Ali Yerdel'in Türkiye'nin en başanlı cerrahlarından biri olduğunu İstanbul Cerrahi'nin ortağı ve ünlü göz doktoru Sinan Göker baştan söylemişti. Ben ise Dr. Yerdel'i tanımıyordum, daha iyi tanımak için CV'sini rica ettim. Gönderdiler göndermesine de okumak ne mümkün... 42 yaşındaki doktora sayfalar dolusu bir özgeçmiş, inanılır gibi değil.

DİĞER YENİ YAZILAR