Sayın Fırat, bu nasıl söz?

Haberin Devamı

AKP’nin çok sayıda genel başkan yardımcısı var ama nedense tek konuşan Dengir Mir Mehmet Fırat.

O hep başrolde, hatta son zamanlarda adeta Başbakan Erdoğan’a “yolsuzluk savunmaları, medyaya boykot çağrıları, öfkeli ve hakaretamiz tutumu” nedeniyle yönelen tepkileri paratoner gibi üstüne çekme görevini üstlenmiş duygusu yaratıyor insanda...

Devamlı sivri cümleler kullanarak, dikkat dağıtacak önemli başka gündemler yaratarak, bunu yaparken neredeyse kendini bile feda ederek cansiperane mücadele veriyor Genel Başkan’ı için...

O siyasetçi, ben gazeteci olduğumuz için elbette ikimiz de görevimizi yapacağız, yolsuzluklar varsa ben üstüne gideceğim ve gerçeğin ortaya çıkmasını elbette isteyeceğim ama kişisel olarak sempati duyduğum biridir Sayın Fırat...

Geçmişte babamla aynı dönemlerde ve aynı partide Adalet Partisi’nde siyaset yapmış olmasının, onu tanımasının, kendisiyle iki kez kamera önünde ve arkasında sohbet etmiş olmamın da rolü var bunda...

Bu nedenle “artık sussa onun için daha iyi olur” diyorum. Son olarak “Erdoğan’la Baykal’ın yolsuzluklar konusunda bir televizyon tartışmasında yer almasının mümkün olmadığını” söylemiş, buna neden olarak da “Birinin başbakan, diğerinin 90 milletvekili olan bir partinin genel başkanı olmasını, eşit konum da olmamalarını” göstermiş. Yani “pes” demekten başka bir şey bırakmıyor insana...

Hangi demokrat anlayışa (veya hangi demokrasi anlayışına) sığar acaba “Bir başbakan, ana muhalefet partisi lideriyle tartışamaz, çünkü eşit değiller... Çünkü birinin daha az milletvekili var” demek?

Bu “çoğulcu” mu yoksa “çoğunlukçu” bir anlayış mıdır? Çoğunlukçu ise demokrasiyle ilgisi olabilir mi, yoksa aynı anlayış “çoğunluk bende istediğimi yaparım” düşüncesini de mi içerir?

Siyasetçinin, hele de iktidar partisi “Genel Başkan Yardımcısı”nın ağzından çıkan her cümle, her söz önem taşır.

Dengir Mir Mehmet Fırat konuştukça yanlışa sürükleniyor, hiç değilse bir süre susmalı.

Başbakan kendi adına konuşabilir herhalde, değil mi?



***




Gül o masada olmamalıydı!

Yazınca “yazdı” diye kızıyorlar ama hangi iktidar döneminde olsa bunları yazardım, hata üstüne hata yapılıyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül New York’ta Türk Kültür Merkezi’ndeki iftar yemeğinde insanlık suçu işlediği, kendi yurttaşlarına soykırım yaptığı, 20 bin kişiyi öldürttüğü için tüm dünyanın tepkisini toplamış olan Zimbabwe’nin diktatör Devlet Başkanı Mugabe ile aynı masaya oturdu.

Fatih Çekirge dünkü yazısında “Clinton’ın da Gül’le aynı masada oturmasının planlandığını ancak Mugabe’nin o masada olacağını öğrenince Clintonların bu fotoğrafa girmek istemediğini” anlattı.

Ayrıca başta New Jersey Valisi olmak üzere birçok üst düzey ABD yetkilisi de son anda aynı nedenle yemeğe katılmaktan vazgeçmişler.

Duruma bakın, Clinton şu anda Başkan değil ama Gül Türkiye Cumhurbaşkanı, Clinton “o fotoğrafta olmamayı” hesaplayabiliyor ama Gül hiç umursamıyor.

Oysa kesinlikle önceden düşünmeliydi, düşünemiyorsa Dışişleri bürokratları onu uyarmalıydı. Türkiye’nin itibarı da maalesef son yıllarda her konudaki dikkatsizlik ve özensizlikten nasibini aldı.

Eğer Gül bu yanlışı “BM geçici güvenlik konseyi üyeliği” adına yapıyorsa çok yazık. Mugabe denen acımasız diktatörün Afrika ülkelerinde de sevilmeyeceğini bilmesi gerek... Ayrıca sevilse ne olur, böyle birinden gelecek hayır hiç gelmesin daha iyi.

İmaj sıfırın altındadır sayın seyirciler!



***




Çankaya Belediye Başkanı da soruşturulsun!

Türkiye’nin “temiz eller operasyonu” bir türlü başlayamadı ama “Şaban Dişli+Belediye”nin yolsuzluğu ile Deniz Feneri bağış skandalı şükürler olsun ki artık bu operasyonu kaçınılmaz hale getirmiş görünüyor.

Daha CHP’li Çankaya Belediye Başkanı’nın “belediye meclis üyelerinin rüşvet almaları” ile ilgili sözleri yayınlanmadan önce birkaç kez ’Fırsat bu fırsat tüm belediye ihaleleri ve başkanların seçildikten sonraki mal varlığı değerleri incelensin’diye yazmıştım.

Baykal “Kim yaparsa yapsın yanlışın üzerine giderim. Konuşması incelenip rapor yazılsın” diye talimat vermiş partisine.

“AKP’li belediyelerle ilgili yüzlerce ‘belgeli iddia’ var, onlar da aynı hassasiyeti göstersin” diyor...

Çok haklı, buradan başlayarak her partiden tüm belediyeler, ihaleler, ihalesiz verilen petrol boru hatları, “Bizim Çalık”a keyfi verilen rafineri işleri araştırılsın.

“Temiz Eller”i bu kez kaçırmayalım, bunlar buzdağının sadece görünen kısmı!

DİĞER YENİ YAZILAR