Meclis düellosunun galibi kim?

Haberin Devamı

Dün TBMM’de CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın katıldığı ve Uğur Dündar’ın yönettiği tartışmayı milletçe izledik, dikkatle dinledik.

Birçok kişi “düello denemez” düşüncesinde ama bence sözlü düellonun daha alâsı olmazdı, ağır ifadeler kullanılmadığı doğrudur ve takdire şayandır, bununla birlikte her iki tarafın sinir katsayısının tavan yaptığı, akıllarından da “gazete sayfalarına yansıyan hakaretler”in

arka arkaya geçtiği neredeyse elle tutulacak şekilde ortadaydı.

“Bu düellonun galibi kim” sorusuna yazıyı yazdığım dakikalara kadar kimse net bir cevap vermedi ama iktidar medyasının yazarları bile Dengir Mir Mehmet Fırat’la ilgili birkaç sorunun mutlaka cevaplanması gerektiğini, sunulan belgelerin önemli olduğunu vurguladılar.

Öncelikle şunu söyleyeyim, son günlerde giderek iyice Erdoğan’a benzeyen, fazlasıyla agresiv ve hakaret içeren konuşma tarzına rağmen ben de Dengir Mir Mehmet Fırat’ın bir yolsuzluk olayına adının karışmamış olduğuna inanmak isterim. Hayali ihracat veya uyuşturucu ticareti ile ilişkilendirilmemesini umarım.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun belgelerini açıkladığı iddiaların tamamen anlaşılır ve kabul edilir şekilde Fırat tarafından cevaplanmamış olmasının ise benim veya diğer gazetecilerin duyguları, dilekleriyle bir ilgisi yoktur.

Dengir Mir Mehmet Fırat tartışmadan
çıktıktan sonra “İkna olmadım, Kılıçdaroğlu ‘müfteriyim’ demeli” şeklinde konuşmuş.

Şurası muhakkak ki buna karşılık Kemal Kılıçdaroğlu çok daha emin şekilde “Bu karşılaşmanın sonucu Fırat’ın istifası olmalıydı” diyebilir.

Her ne kadar Fırat sık sık “Sahte belge göstermeyin, yalan beyanda bulunmayın” sözlerini tekrarladıysa da Kılıçdaroğlu’nun gerek hayali ihracat iddiasında söz ettiği “24 Ekim 2000” tarihli rapor ve onun istifası öncesinde yapılan hayali ihracatlar (ayrıca bu raporları düzenleyen müfettişlerin Fırat’ın iddiasının aksine siyasetle ilgili olmaması), gerekse ortağı olduğu Menas firmasının TIR’ında yapılan uyuşturucu kaçakçılığı (Şubat 2008)ile ilgili belgeler yeterince gerçekti.

“Balta sapı”ndan farklı

Özellikle Menas için Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne, altında Dengir Mir Mehmet Fırat’ın adıyla gönderilen “Menas’ı kırmızı hat’tan çıkarın” belgesi (kırmızı hat, gümrükte incelenecek ürünleri gösteriyor) son derece önemli ve mutlaka açıklanması gerekir.

Fırat tartışmada buna değinmedi ve akıllarda soru işaretleri kaldı. Acaba iktidar partisi Genel Başkan Yardımcısı’nın adı, kendi izni ve haberi

olmadan böyle bir ayrıcalık belgesinde kullanılabilir mi?

Bir şirkete ait eroin kaçakçılığı olayı “Ama o şoför zaten şüpheliymiş, Menas’tan kimse sorgulanmadı” diyerek geçiştirilebilir mi?

Bu anlayışa göre evinde uyuşturucu ve bomba bulunan birinin bunlarla ilgisiz olduğu mu düşünülmelidir?

Durum şu ki söz konusu olaylar Sayın Fırat’ın tartışmanın sonunda anlattığı “Balta sapını kim kırdı” fıkrasıyla kıyaslanamayacak kadar ciddidir.

Sonuç olarak... Bence asıl konu Deniz Feneri ile Şaban Dişli skandallarıdır ve araya başka iddiaların girmesiyle dikkatler dağılabilir. Bununla birlikte Kılıçdaroğlu-Fırat tartışması bize siyasetçilerin ticari işlerle ilgilerinin olmaması, devletten ayrıcalık isteyen kişi ve firmalara asla aracılık etmemeleri, isimlerinin temiz kalması konusuna çok özen göstermeleri gerektiğini gösterdi.

Bir de olayların 10-15 yıl sonra bile ortaya çıkarılabileceğini...

Böyle bir tartışma tekrarlansa gerçek daha fazla anlaşılabilir mi?

Belki ama dokunulmazlıklar kaldırılıp, iddiaları yargının araştırması sağlanmadan ne işe yarar ki?

Gerçeklerin anlaşılması konusunda samimi olduğunu söyleyenlerin önce “dokunulmazlığımı kaldırın” demekten çekinmemeleri gerekiyor. Bunu yapamadıkları sürece söylediklerine inandırmaları çok ama çok zor olacak!

(Not: Hazır Deniz Feneri ve Şaban Dişli’yle başlamışken keşke belediyelerdeki binlerce ihale ve imar yolsuzluğunu da ortaya çıkarsalar, kim bilir neler duyarız!)

DİĞER YENİ YAZILAR