Ergenekon’u hortlatarak bu kez kurtulamazsınız!

Haberin Devamı

AKP’ye kapatma davası açılmasının hemen ardından önce iktidar medyası yoğun olarak “derin devlet, Ergenekon” içerikli yazılara başlamış, manşetler atılmış ve kısa süre sonra hükümet aynen gazete köşelerinde yazılanları dile getirerek “Ucu kime varırsa varsın, sonuna kadar gitmek üzere” Ergenekon’a sarılmıştı.

Elbette gizli örgütlerin, darbe hazırlığı yapanlar varsa onların ortaya çıkarılması ve yargılanması demokrasiye inanan herkesin onaylayacağı gelişmelerdir. Ama henüz ortada bir iddianame bile yoktu, çoğu kamuya malolmuş isimler gazetecisinden sanayi odası başkanına, emekli orgenerallere kadar çok sayıda insan ne ile suçlandıklarını bile bilmeden gece yarıları evlerinden alındılar, sorgulandılar.

Toplumun aşırı tepkisi sonunda bazıları hemen serbest bırakıldı ama büyük bir kısmı tutuklanarak -yine suçunu bilmeden- cezaevinde aylarca bekletildi, hâlâ bekletiliyor.

Bu arada ağır şekilde hastalandığı ve tedavisine fırsat verilmediği için Kuddusi Okkır gibi yaşamını kaybedenler, emekli Orgeneral Şener Eruygur gibi beyin kanaması geçirip düşerek boynunu kıranlar oldu.

Kapatma davası AKP’nin kapatılmasıyla sonuçlanmayınca Ergenekon olayı birdenbire gündemden düşüverdi. Her nedense artık ne “liberalliği ‘iktidara körü körüne

hizmet’le karıştıran” gazete ve

yazarların, ne de iktidarın kendisinin eskisi kadar ilgisini çekmiyordu.

Tutuklamalar, gözaltına alıp sorgulamalar da durmuştu.

“SİYASİ VE İSLÂMİ BOYUT”

Nasıl olduysa tam da dün, Alman hakim tarafından “Almanya’daki en büyük bağış skandalı” olarak adlandırılan Deniz Feneri dolandırıcılığı davası sonuçlanıp, oradaki suçlular hüküm giydikten ve “olayın asıl faillerinin Türkiye’de olduğu, toplanan paraların Kanal 7 ve Türkiye’deki bazı şirketlere akıtıldığı” açıklandıktan, bunun basit bir dolandırıcılık eylemi olmadığı, ortada “siyasi ve İslâmi bir ideoloji” bulunduğu bildirildikten sonra (“İslâmi” kelimesi dini veya dindarlığı değil, İran özentisi bir din devletini vurgular) birdenbire “Nurseli İdiz’in Ergenekon kapsamında gözaltına alındığı” haberi geldi.

“Ne alâka Nurseli İdiz” demeyin, İdiz Cumhuriyet Kadınları isimli bir projede Atatürk’ü canlandırıyordu. Bu projeyi beğenmediğimi, manken polemikleriyle “Cumhuriyet’in veya kadınlarının” yan yana getirilmemesi gerektiğini ben daha önce yazmıştım. Ama sonuçta Ergenekon’la bağlantıya bakar mısınız?

Haydi bırakalım Türk vatandaşlarının ağzına Atatürk’ü, Cumhuriyeti almaktan korkar hale getirilmesini, alanın “Ergenekon” diye gözaltına çekilmesini, Mehmet Barlas’ın bile “Bu Ergenekon işi komediye dönüşüyor, inandırıcılığını yitirdi” demesini, ne ilginç bir zamanlama, dikkatleri başka yöne toplama
taktiğidir bu?

TÜRKİYE’NİN UTANCI

Kapatma davası sırasında Ergenekon tutuklamalarının zırvalığı nedeniyle davaya sebep olan olaylar, eylemler, söylemlerin tartışılması unutturulmuştu, şimdi sıra Deniz Feneri’nde mi?

Şaban Dişli ve Deniz Feneri skandalları yalnız AKP iktidarının değil, koskoca Türkiye’nin uluslararası boyutta utancıdır. Deniz Feneri’nin Türkiye sorumluları derhal tutuklanmalı, Alman hakimin neden “siyasi ve İslâmi boyutu var” dediği ortaya çıkarılmalı, Şaban Dişli skandalı da savsatılmadan dokunulmazlığı kaldırılarak yargıya teslim edilmelidir.

Ergenekon davasının yakın takipçisi olup büyük yolsuzluk suçlularını koruyan bir iktidarın ve Başbakan’ın adil olduğuna kimseyi inandıramazlar artık.

“Aklı olan” kimseyi tabii!

İşte AKP’ye fırsat, adalet kendilerini bekliyor!

DİĞER YENİ YAZILAR