28 Şubat ve sonrasındaki medya... (1)

Erol Aksoy 28 Şubat’ın sonunda devrilen Refah-Yol iktidarının ikinci sene-i devriyesi gelmeden, sahibi olduğu “İktisat Bankası’ndaki borçlar gerekçe gösterilerek” battı...

SHOW TV’yi beş yöneticisinin “duygusal bir akşam yemeğindeki ağlamalarıyla sonuçlanan süreçte satmak zorunda kaldı...”

***

Türkiye’de bir işadamının ipi çekildiyse; en sorunlu iştiraklerinden birindeki zayıf halkanın üzerine gidilerek idam sehpası hazırlanırdı...

28 Şubat’la birlikte gelen yeni düzende Erol Aksoy’un “İktisat Bankası’ndaki açıkları gerekçe gösterilerek; Show TV’yi elinden çıkarması öngörüldü...”

***

Bu “rastlantıyı” o günlerde anlamıyordum...

Ne zaman ki, bu olayın üzerinden iki yıl geçti... SHOW TV’yi satın alan Çukurova Grubu’nun CEO’su Ersin Pamuksüzer bana dönüp;

-“Bizim de Pamukbank’a el kondu... Pamukbank’ı bize geri verecek olan siyasi parti, senin haberlerden ayrılmanı istiyor...” dedi; O zaman neyin neyle bağlantılı çalıştığını anladım Türkiye’de...

***

Koskoca Çukurova grubuna, Ersin Pamuksüzer’in deyimiyle bir siyasi parti; “Reha Muhtar’ı haberlerden almazsanız; bankanızı geri vermeyiz...” diyordu...

Haberin Devamı

Buna 28 Şubat’ın son darbesi denebilirdi...

O zaman anladım ki; 28 Şubat’la gelen iktidar; SHOW TV’yi kim alırsa alsın, “esasen öncelikle ve kesinlikle benim haber merkezinden gitmemi istiyor...”

***

Zavallı Mehmet Emin Karamehmet; yıl boyunca beni; ratinglerimin yüksekliğinden dolayı bir işadamı gibi düşünüp görevde tutmuş; siyasi iradeye rağmen “haber merkezinden almamaya çalışmıştı...”

Ancak dünyanın en zengin işadamlarının bile Türkiye’de siyasi güce direnemeyeceği noktalar vardı...

Karamehmet de siyasi irade karşısında sonunda direnemedi ve kendisinin bulunduğu bir ortamda, CEO’su Ersin Pamuksüzer’in haber yöneticisine bu teklifin yapılmasını seyretmek zorunda kaldı:

***

Tek yapabileceği; beni gruptan ayırttırmamak için çaba sarfetmekti...

Odanın kapısını üstüme kilitleyip, beni ikna etmeye çalıştığı gün o gündür Mehmet Emin Karamehmet’in...

Brüksel’deki tanışıklıklar üzerinden; koskoca MİT’in müsteşarı Şenkal Atasagun yönlendirilmiş, “siyasi iktidarın o meşhum partisiyle” bağlantı başka bir şekilde çalıştırılmış ve ben; “Yaptığı haberlerle Türkiye’ye komünizmi getirecek derecede tehlikeli bir haberci” sıfatıyla görevden ayrılttırılmam istenmişti...

Haberin Devamı

Hanımefendi ve beyefendi işbaşındaydı...

***

Mehmet Emin Karamehmet’in beni odaya kilitlendiği günü anlattığım birkaç yıl önceki yazıda o günü şöyle anlatıyordum;

*****

28 ŞUBAT; MEHMET EMİN KARAMEHMET VE ODAYA KİLİTLENDİĞİM GÜN... (2)

Türkiye’de siyaset mühendisliği “elinde güç bulunduranların” vazgeçemediği bir haslettir...

Siyaset dizayn edilir Türkiye’de...

2002 yılında da SHOW Haber darbesi esnasında böyle yapıldı...

***

Siyasi mühendislikle oluşturulmaya çalışılan ANAP-DSP-MHP üçlü koalisyonun “ANAP-DYP-DSP’nin bir bölümü şeklinde Türkiye’yi yönetmesi için master bir medya planlaması” yapıldı...

***

MHP lideri Devlet Bahçeli, oyunu son onda fark edip “erken seçim istemeseydi”, seçimler 2002 Kasım’ı yerine, 2004 yılının baharında yapılacaktı...

Haberin Devamı

***

2002 yılının Mayıs-Haziran aylarında batan bankaların arkasından banka sahibi medya patronlarına operasyonlar yürürlüğe kondu...

***

Amaç seçimlere giderken, “büyük medya kuruluşlarının, aynı siyasi ittifakı desteklemeleri ve bu ittifakın oyların çoğunluğunu alarak bir koalisyon halinde iktidara gelmesiydi...”

Bu siyasi oyunların içinde ben ve haber merkezim yoktuk...

Hiçbir zaman hiçbir siyasi mühendisliğin içinde olmamıştık...

***

Takvime göre; seçimlere iki yıldan az bir süre vardı...

Bu süre zarfında bütün büyük kanallar ile gazeteler, tek bir ses ve siyaset üzerinde yayınlarını sürdüreceklerdi...

Bunun için de “açık açık söylenen” plan yürürlüğe konacaktı...

*****

“BEN ERSİN PAMUKSÜZER’İ AFFETTİM... O DA KENDİNİ AFFETSİN... YA HANIMEFENDİ?..” (3)

Bir arkadaşım telefonda haberi verdi;

-“Tuncay Özkan seninle SHOW Haber’i bırakırken, senin yerine geçtiği günkü görüşmesini anlatıyor Balçiçek İlter’e... Reha’nın Haber’den ayrılışının siyasi nedenleri yoktu... Ona program yapmasını teklif ettim... Kabul etmedi... Etseydi onun için çok iyi olacaktı falan diyor” dedi...

Haberin Devamı

***

-“Allah Allah” dedim...

-“Bizim Tuncay’la bana böyle bir teklif yapacak ve onun benim ayrılmamı isteyecek bir ilişkimiz yoktu ki...”

Ben SHOW’dan ayrılışımı hiç Tuncay’la konuşmadım ki... Tuncay’ı, sadece veda ettiğim gün, “Reha Muhtar’ın SHOW’a veda altyazısı” dönerken, yayın öncesi gördüm...

***

Benim “Veda altyazı”mı yayında görmüş, koştura koştura kanala gelmiş ve odama girmişti... Bana “kalsan...” gibisinden bir şeyler söyledi ama o bir görüşme değildi ki...

Ben o sırada SHOW TV’ye veda etmiştim, alt yazılarda yarım saattir bunu ilan ediyordum...

O ise daha göreve bile başlamamıştı...

Benim görevimin bitmesine iki gün vardı... Üstelik Tuncay’ın ziyaret ettiği odayı da ben o sırada çoktan boşaltmıştım...

“Sadece masa ve sandalye kalmıştı benden yadigar orada kalan...”

***

Tuncay’a o gün büyük bir içtenlikle “Hayırlı olsun” dedim ve başarılı olmasını diledim... Sonra da Hamit Özsaraç’la yayına çıkıp, onun konuğu olarak aynı şeyi milyonlarca izleyiciye canlı yayında bir kez daha söyleyip veda ettim...

Haziran sonlarında bir Pazar akşamıydı...

Telefonlar kilitlenmişti...

Telefon edenlerin hüngür hüngür ağladığını söylüyordu santraldeki iki memure...

***

Benim ayrılış görüşmemde Tuncay’la hiçbir şekilde olmadı... O sırada grubun bankalarından Pamukbank’a el konmuştu... Yapı Kredi’ye de el konacağı kesinleşmişti...

SHOW TV’nin patronu, CEO’su ve İcra Kurulu üyeleri dört kişinin tanıklığında Ersin Pamuksüzer isimli yönetici arkadaş;

-“Bankaları kurtaracak siyasi partinin, beni haber merkezinin başında görmek istemediğini”, onun için bana DİGİTÜRK’te kanal kuracaklarını, SHOW’a istediğim programı yapacağımı, ayrılmamamı, fakat haberden feragat ederek bankaları kurtarmaları gerektiğini söyledi bana...

***

O kadar saftım ki Ersin Pamuksüzer bana bunu söyleyince önce anlamadım hangi siyasi partinin beni istemediğini; DSP-ANAP-MHP koalisyonu vardı iktidarda o sırada...

İçimden

-“Allah Allah” dedim...

-“Ecevit böyle bir şey yapmaz... Yapısı müsaade etmez... MHP mi yaptı acaba?... Geçen gün Sağlık Bakanları’nı eleştirmiştim canlı yayında... Ondan olabilir mi acaba?..”

***

Bir süre sonra bir dostum;

-“Hakikatten safmışsın sen...” dedi...

-“Bankalar MHP’ye mi bağlıydı koalisyonda... ANAP’a bağlı değil mi?..”

*****

28 ŞUBAT MEDYASI... SONRASINDAKİ MEDYA... TEK BAŞINA KALMIŞ BİR GAZETECİ MANİFESTOSU... (4)

Türkiye’yi hala; Çetin Altan’ın yazdığı “en iyilerin kazandığı” liberal düzenin hakim olduğu bir ülke...

Paper Chase dizisindeki profesör Kingsfield’ın Harvard’lı öğrencilerine gösterdiği “en mükemmeli olun; en mükemmel kazanır” felsefesinde...

Fame dizisinin; parçasının bestecisi genç konservatuvar öğrencisi Bruno’nun, taksi şoförü babasının 46. caddedeki okulun önüne gelip; “Gün gelip oğlumu Madison Square Garden’da göreceğim” diyen rekabetçi azmini benimseyen ruhu, bir nebze benimseyen ülke olarak görüyordum...

***

Türkiye Amerika’ya yakın durduğunu söyleyen “etki ajanlarının” en pespayi, en gaddar, en kirli yöntemlerle mesleki rakiplerini safdışı bıraktığı, medya-siyaset, güç bağının her şeye hakim olduğu bir ülke oluyor her zaman...

***

“Mesleki olarak en iyinin ve en mükemmelin” kazandığı değil, “en kirli ayak oyunlarını gerçekleştirenin su üstünde kaldığı” bir sistemin egemen olduğu bir ülke yapılmaya çalışılıyor...

***

28 Şubat medyasını tartışanlara bakıyorum...

Eskileri tanıdığım gibi;

Yenileri de çok yakından tanıyorum...

Buruk bir tebessümle izliyorum tartışmalarını...

Çocuklarımı bu bitmek bilmeyen gayya kuyusundan nasıl kurtarırım diye düşüne düşüne...

DİĞER YENİ YAZILAR