Can Dündar’la; 32 yıl öncesinden bir yılbaşı gecesi...

O 1979’un yazında...

Ben altı ay sonra; 1980’in başında başlıyordum gazeteciliğe...

83’ü 84’e bağlayan yılbaşı gecesinde ikimiz de evliydik...

Genç, hatta çocuk yaşta yaptığımız evlilikler sonrasına kalmayacaktı...

Ama o yılbaşının genç evli halimizdeki anısı 32 yıl sonra bugün taptaze kalacaktı benliklerimizde...

***

Hem sınıftan hem de Can’ın staj yaptığı Yankı’dan arkadaşımız Celal’in (Kazdağlı) acemi birliğinden dönüp, er olarak askerlik yapacağı Merzifon’a gitmeden önce yılbaşı tatili için geldiği Ankara’da birlikte geçireceğimiz bir yılbaşı gecesinin hazırlıklarını yapıyorduk...

Can’ın Or-An sitesindeki evinde iki çift ile Celal; beş arkadaş toplanacaktık...

***

O gece yenildi, içildi şarkılar söylendi...

Okul ve sınıf arkadaşlığıyla başlayan, meslekte hafif hafif palazlanmayla devam eden ilişkinin içinde, heyecan dolu bir gazetecilik serüveninin bizi beklediğini düşünüyorduk...

***

Evden çıkıp şarkılar söyleyerek Or-An’ın karlı yollarında yürüdüğümüzü hatırlıyorum bir süre...

Dün 32 sene öncesinin anıları birer birer gözümün önüne geliyor; Can’ın şimdi içerde olduğunu düşündüğümde...

Haberin Devamı

CAN’LA 32. GÜN DEĞİL... 32. YILBAŞI ARKADAŞLIĞIMIN VERDİĞİ DUYGUSALLIK...

Yarının; o yılbaşı gecesinin 32. yıldönümü olduğunu fark ediyorum...

Can; daha sonra meslek hayatında 32. Gün’le tanışıyor...

Ben; Milliyet için yaptığım röportajlardan bir potburiyi 32. Gün’e vermenin dışında o program için hiç çalışmıyorum...

***

Yaptığım röportajlar için hakkım olan telifi almıyorum 32. Gün’den...

Röportajlar için harcadığım paraları; “Gazetem Milliyet karşılar onları” diyerek almaktan imtina ediyorum...

O programdan cebime; hiçbir çalışmam için tek kuruş para girmiyor...

***

Can ise; 32. Gün’e giriyor... Meslek hayatına o ekibin değişmez bir parçası olarak devam ediyor...

Bense tek başına çizdiğim kendi yolumda, kendi yalnız hayatımda, kendi kişisel mecramda ve güzergahımda yürüyorum 32 yıl boyunca...

***

Bir buğu var gözlerimde şimdi...

38 yıllık sınıf arkadaşımla; birlikte geçirdiğimiz yılbaşı gecesinin; “32. yıldönümünde bugün Can içerde...”

Haberin Devamı

***

Aradan geçen 32 yılbaşında aramızda neler yaşanmış olursa olsun; 32 yıl sonra bir yılbaşı gecesi yıldönümünde; insanın sınıf arkadaşını içerde görmesi, acıklı ve hazin bir durum...

Eğer Can’la arkadaşlık 32. Gün gibi bir program ve profesyonel ekip arkadaşlığı değil...

Nahif bir sınıf arkadaşlığından ibaretse...

Hüznün derinliği katmerleşiyor...

***

Can’ın şimdi 32.’sinin yıldönümüne denk düşen bir yılbaşı gecesinin nahif bir sınıf arkadaşından ibaretim ben...

32 yıl boyunca öyle kalıyorum...

Ne bir adım ötesinde, ne bir adım gerisinde...

***

Üzüntümün derinliği, hüznümün had bilmezliği bundan...

Sınıf arkadaşlığının; nahif duygusallığının 32 yıl sonra ruhuma düşen sağanak yağmuruna ve fırtınasına...

***

Şimdi babasının arkasından onun gözleriyle bakmakta olan oğlu, bana 32 yıl önceki Can’ı hatırlatıyor...

O yılbaşı gecesini...

Or-An’ın karlı sokaklarında beraber söylediğimiz şarkıları...

Kollarımızı birbirimize geçirerek ısındığımız soğuk yılbaşını...

***

Tesadüfe bakın ki;

Haberin Devamı

Dün ailemle yılbaşı gecelerini ne kadar mütevazı geçirdiğimi yazıyorum...

Sanıyorum en çılgın yılbaşı gecem, “evden dışarı fırlayıp, birlikte şarkılar söylediğimiz o yılbaşı gecesiydi Can’la...”


Can Dündar’la; 32 yıl öncesinden bir yılbaşı gecesi...

AYRINTILARDA GİZLİ OLAN...

Ona bu yılbaşı gecesi Murathan Mungan’ın sözlerini yazdığı; Sezen Aksu’nun seslendirdiği, Atilla Özdemiroğlu’nun bestelediği, en hüzünlü parçalarımdan birini gönderiyorum...

Münhasıran Can’la ikimizin, içeriği ve içerebileceği bütün anlamlara vakıf olabileceğimiz o mahut parçayı...

***

Bir an önce cezaevinden çıkmasını, gelecek yılbaşını çocuğuyla, annesiyle, eşiyle ve sevdikleriyle geçirmesini gönlümün derinlerinden dileyerek...

***

Sözlerin hangi parçanın güftesi olduğunu duyanlar; yazıyı okuduklarında; 32. Gün’le; 32. Yılbaşı’nın nahif arkadaşlığı arasındaki farkı anlayacaklar sanırım...

ESKİDENDİ...

“Hani erken inerdi karanlık...

Hani yağmur yağardı inceden...

Hani okuldan işten dönerken...

Işıklar yanardı evlerde...

Mevsimler kimseyi dinlemezken...

Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken...

Haberin Devamı

Hani herkes arkadaş...

Hani oyunlar sürerken...

Hani çerçeveler boş...

Hani körkütük sarhoş gençliğimizden...

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken...

Eskidendi, eskiden; çok eskiden...

Şimdi ay usul, yıldızlar eski...

Hatıralar gökyüzü gibi...

Gitmiyor üzerimizden...

Geçen geçti, geçen geçti...

Hadi geceyi söndür kalbim

Şimdi uykusuzluk vakti...

Gençlik de geceler gibi eskidendi...

Hani herkes arkadaş

Hani oyunlar sürerken

Kimse bize ihanet etmemiş...

Biz kimseyi aldatmamışken...

Hani biz kimseye küsmemiş...

Hani hiç kimse ölmemişken...

Eskidendi; eskiden...”

DİĞER YENİ YAZILAR