'Freud; 'aşk yoktur libido vardır...'

“Annesinin gözdesi olan erkek hayatı boyunca kendisini bir kahraman gibi hisseder...

***

Aşk yoktur, libido vardır...

***

Bilinç, hayatın zalim gerçeklerine karşı iki temel savunma geliştirir: "kaygılı gerçek" ve "inkar"...

***

Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır...

Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır...

***

Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde ilk vazgeçeceği kişi siz

olursunuz...

***

Cinsel dürtünün çocuklukta bulunmadığı ve ancak ergenlik döneminde uyandığı genel olarak kabul edilmiştir. Bu, sonuçları bakımından ağır bir yanılgıdır. Çünkü cinsel yaşamın temel koşulları karşısında içine düştüğümüz bilgisizlik bundan ileri gelmektedir. Çocuğun cinsel gösterilerinin derinliğine inersek, cinsel dürtünün ana çizgilerini açığa çıkarırız; bu dürtünün evrimini anlarız ve nasıl çeşitli kaynaklardan çıktığını görürüz...

***

Gittiğim her yerde, benden önce oraya gitmiş bir şair buldum...

***

Güç ve güveni hep dışımda aradım... Ama bunlar insanın içinden gelir... Ve her zaman oradadırlar...

Haberin Devamı

***

Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var:

'Kadın ne ister..?'

sorusudur bu...

***

Hiçbir erkek birlikte olmak istemeyeceği bir kızla yakın arkadaş olmak istemez...

***

İnsan saldırılara karşı kendini savunabilir, ama iltifatlara karşı savunmasızdır...

***

İsmini unuttuğunuz kişi hakkında muhakkak olumsuz bir düşünceniz vardır...

***

Kendini öldürme arzusu, daha derinde; başkalarını

öldürme arzusunun

projeksiyonudur...

***

Medeniyetin ilk şartı adalettir.

***

Özür dilemek, senin haksız olduğun, karşı tarafın haklı olduğu anlamına gelmez... Verdiğin değerin egondan yüksek olduğunu ifade eder...”

-Sigmund Freud

FREUD'UN LONDRA'DA ÖTENAZİ İSTEYEN ÖLÜMÜ...

Faşizmin Freud’un ailesini yıktığı günler başlamıştı... Freud babasını ve en sevdiği torununu kaybetti arka arkaya...

Torunu öldüğünde hayatında ilk kez ağladı... Çene kanseri olmuştu...

Arka arkaya ameliyatlar oluyor ancak fayda etmiyordu... Aile Londra’ya gitmeye karar verdi... Minna önceden gitti...

Haberin Devamı

Arkasından Freud ve Martha geldiler...

82 yaşındaydı ve Londra onları

hayatlarındaki bütün felaketlere karşın güzel karşıladı...

***

Biliyordu ki Londra’da ölecekti Freud...

Faşizm Avusturya’yı ve tüm Avrupa’yı kasıp kavuruyordu...

Zor bela vize alarak ailesiyle birlikte Londra’ya kaçabilmişti...

Torununu kaybetmiş ve bu olay onu çok etkilemişti... Kendisi kanserdi ve

ağrıları dayanılmazdı...

Bir tür ötenazi istedi doktorundan...

Fazla miktarda morfin vermesini istedi doktorundan... Doktor Martha’nın onayını alarak, Freud’a morfin yükledi... Freud ertesi sabah uyanmadı... Ölmüştü...

Tarihler 23 Eylül 1939’u gösteriyordu...

***

Viyana’daki evde “Freud’un son görüntülerini siyah beyaz karanlık karelerden izledim...”

Babasına aşık olan Anna’yı gördüm...

Karısı Martha’yı, kızkardeşini Minna’yı... Sonra merdivenlerden aşağı indim, kendimi Berggasse sokağının ıssızlığına attım... Sessiz ve dingin bir sokaktı Berggasse sokağı... İlerde Tuna nehri bütün haşmetiyle akmaktaydı... Yürürken belli belirsiz Freud’un silüetini gördüm...

Haberin Devamı

Bana el sallıyordu...

KÜÇÜK KIZIYLA BABA KIZ AŞKI...

Dünyada eserlerinden en fazla alıntı yapılan adamdır Freud...

En önemli bulgularından biri bebeklik yıllarındaki baba-kız aşkını anlattığı metinlerdir...

Küçük kızı Anna 1895 yılında doğdu Freud’un...

Babasının gözdesiydi...

Babasına karşı “aşırı bir duygusal bağı vardı Anna’nın...”

Freud kızının bu duygusal bağından endişelendi...

Kızı 22 yaşındayken haftada altı kez babaya duyduğu aşırı duygusal bağı çözmek için seanslar yaptı...

İKİ KIZ KARDEŞİN ARASINDAKİ FREUD
O gün güneşliydi Viyana...
Otelden çıktım, sola sapıp Tuna nehrinin kıyısına geldim...
Gürül gürül akıyordu Tuna...
Berggasse sokağı nehrin bulunduğum yerinden yaklaşık 50 dakika mesafedeydi...
Nehir boyunca yürüyeceğim, sonra Sigmund Freud’un evinin olduğu sokağa sapacaktım...
Birinci kattaki o karanlık evde, bir tarih yatıyordu...
Psikanalizin, cinselliğin, baba-kız ve anne-erkek çocuk aşklarının, bilinçaltı dürtülerin yaratıcısının hayatını geçirdiği o karanlık evde hissetmek için delicesine bir istek duyuyordum...
***
O bir odasında hastalarını kabul ettiği, sakin sokağa bakan evde telefonlara “Bayan Freud” diye çıkan iki kadınla birlikte yaşamıştı...
Martha ve Minna...
Martha karısıydı...
Minna ise “açıklanmamış sevgilisi...”
Bir Yahudi’ydi Freud...
***
Anne ve baba daha doğduğu günden itibaren Freud’u olağanüstü bir çocuk olarak yetiştirmişlerdi...
Aile küçük yaşlarda Freud iyi eğitim alsın diye Viyana’ya yerleşti...
Freud’un aşk ve nefretle, ama çok özel bir ilgiyle bağlandığı bir kentti Viyana...
Doktor olduktan bir yıl sonra Martha’yla karşılaştı...
O güne kadar sadece yakın dostlarının kızı Gisela’yla bir ilişkisi olmuştu...
Martha Freud’un kızkardeşinin konuğu olarak onların evine gelmişti...
O gün, küçük elleriyle elma soyan bu çekici Alman kızını elde etmek için her yolu denemeye karar verdi...
***
Martha’ya karşı tutkulu bir aşık rolünü benimsedi...
Aynı zamanda nazikti...
Sevgilisine her gün kırmızı bir gül, yanında Latince veya başka bir dilde bir mısra yazarak gönderiyordu...
Onu güller ve incilerle kutsanan masal prenseslerine benzetiyor ve delicesine kıskanıyordu...
Martha çekici bir kadındı...
Başka erkeklerin ilgisi üzerindeydi...
Freud ise, bu ilgiye, deli gibi bir kıskançlık duyuyordu...
Martha’yı erkeklerden, Martha’nın ailesinden ve Martha’yla ilgilenen herkesten deli gibi kıskanmaktaydı... Martha için herkesten ve herşeyden önce kendisi gelmeliydi...
Bunun için Martha’ya uzun uzun mektuplar yazıyordu...
***
Dört yıl nişanlı kaldılar...
Sonra evlendi Martha’yla 1886’da...
O yıllarda kadınların cinsel gelişiminden, endişe duygusuna, yıkıcı içgüdülerden ölüme kadar birçok konuda, sayısız psikolojik buluşun altına imza attı Freud...
1930 yılında Goethe ödülünü aldığında, mesleğinin zirve noktalarından birindeydi...
Ne ki faşizm rüzgarının Almanya’yı ve Avusturya’yı sarmaya başladığı günlere geliyordu Viyana ve Freud baba tarafından Yahudi’ydi...
Kendisini her zaman Yahudi hissetmiş, Yahudi’ler dışında çok az arkadaş edinmişti...
***
1933 yılında Hitler, Almanya’da güç kazanmaya başlamıştı...
Cinsellikten, psikanalizden söz eden Yahudi bir bilim adamı, Hitler’in tepkisini çekmekte gecikmeyecekti...
Freud’un kitapları Berlin’de halkın önünde teker teker yakılmaya başlandı...
Kitapları yakarken şöyle diyordu bir Nazi lideri:
“Ruhu yok eden, cinsel yaşamı abartan bu adama karşı, insan ruhunun asaleti adına sizlere bir Freud kitabı yakmayı teklif ediyorum...”
***
Freud bu olaya yumuşak bir tepki gösterdi...
“Ortaçağ’da olsa beni yakarlardı... Buna da şükür... Şimdi sadece kitaplarımı yakıyorlar...”
Mesleğinin doruğuna çıktığı, ancak Hitler ve Naziler’in şimşeklerini üzerine çektiği yıllarda, özel hayatı “gizemli bir ilişkiler yumağının” içine girmişti...
***
Martha’yla evlendikten yaklaşık 10 yıl sonra “nişanlısını tüberkülozdan kaybeden Martha’nın kız kardeşi Minna Freud’ların evine yerleşti...
Bir süre sonra Freud’la Minna arasında önüne geçilmez bir yakınlaşma başladı...
Freud’un cinselliği derinden araştıran çalışmalarından dolayı, şöhretine bir zarar gelmesin diye, Freud ve çevresi çok ketum davranıyordu, ancak bütün bulgular baldız Minna ile Freud arasında “Duygusal bir yakınlaşma ve cinsel bir beraberlik olduğunu” söylüyordu...
Eve gelen telefonları Martha ve Minna’dan herhangi biri “Alo ben Bayan Freud veya ben Bayan Profesör” şeklinde açıyorlardı...
İkisi de “Madame Freud olmayı” içselleştirmişti...
6 çocukları vardı Freud’ların...
Ve çocukların iki anneleri...

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR