Hayatta bir faninin yaşarken yaptıkları şeyler var...
Yaptıklarıyla da yaşadığı şeyler...
Süleyman Seba, yaşarken yaptıklarıyla var olsa da, esasen “yaptıklarıyla yaşayacak...”
Türkiye Ligi Şampiyonluk statüsünün belirlendiği 57 yılda; Beşiktaş’ın kazandığı 13 şampiyonluğun 5’inin altında Süleyman Seba’nın Başkan olarak imzası var...
4 Türkiye Kupası’nın...
5 Cumhurbaşkanlığı kupasının...
2 Başbakanlık...
6 Spor Yazarları Derneği Kupası’nın altında onun Başkanlık dönemi yazıyor...
***
Akaretler’deki kulüp binası onun eseri...
Fulya tesisleri ondan kalan inanılmaz değerde bir miras...
BJK Plaza onun eseri...
Çilekli tesisleri, BJK Koleji, Beşiktaş’ı zengin kulüpler listesine sokan maddi manevi nice değer onun yadigarı...
İnsanlar yaşarken yaptıklarıyla var olurlar...
Süleyman Seba yaptıklarıyla yaşayanlardandır...
***
Tarih onu;
İlk golünü attığı stadın, santradan topa vurarak açılışını yapan bir efsane olarak değil...
“Stadın adıyla birlikte yaşayacak bir abide“ olarak yaşamasına hükmediyor...
***
Süleyman Seba, Beşiktaş’a kazandırdığı bunca başarının, bunca asaletin, bunca duruşun, bunca vakurluğun, bunca sportmenliğin, bunca eşitliğin, bunca kardeşliğin sonunda, stat bitmeden solunumu yetmiyerek aramızdan ayrılıveriyor...
Bu statla yaşamak Baba Hakkı kadar, Şeref Bey kadar onun Süleyman Seba’nın hakkı...
Bu tarihsel kişiliklerle arasındaki fark şu;
Süleyman Seba, stadın açılmasına ramak kala, aramızdan ayrılıyor ve stadın açılış vuruşunu yapamayarak ebediyete intikal ediyor...
İsmi bu statla yaşarsa, Beşiktaş onun kazandırdığı değerlerin manevi gücünü arkasına alıp, o destekle yoluna devam eder...
Statlar; aldıkları isimlerin enerjilerini sahaya yansıtırlar...
Süleyman Seba ismi, “Beşiktaş’lı duruşunun“ sembolüdür...
“Şeref“li duruşların şampiyonluklardan önemli olduğunu, Hakkı’yla kazanılan şampiyonlukların kimselerin hakkını yemeden yaşanabileceğini gösteren yüce bir örnektir...
Bu stadın adı; “Vodafon Arena Süleyman Seba Stadı“ olarak tescillenmeli, Türk futbolu ebediyete intikal eden bir efsanenin mirasından “fair play adına istifade etmelidir...”
ŞAMPİYONLUKLARDAN ÖNEMLİ OLAN SIFATIN “ŞEREF“Lİ OLDUĞUNU GÖSTERMEKSE EĞER BEŞİKTAŞ...
Eğer Beşiktaş rakibine saygı, rakibin hakkını yememek üzerine kurulan bir vakur duruşun kulübüyse...
Eğer Beşiktaş şampiyonluklardan ziyade, şerefli ikinciliklerin adıysa...
Eğer Beşiktaş satmadan, almadan, Şeref’iyle oynayıp, Hakkı’yla kazanmanın sembol olduğu, anasının ak sütü gibi helal kupaların, şerefli ikinciliklerin takımı olmaksa...
Eğer Beşiktaş; bel altından vurmamak, karşısındakini kırmamak, rakibini yok edip, ezip geçmemekse...
Eğer Beşiktaş siyahın ve beyazın asaletiyse... Eğer Beşiktaş kimsenin hakkını yemeyen bir sportmenlik;
Eğer Beşiktaş ömür boyu vazgeçilemeyen bir tutkuysa...
Eğer Beşiktaş mütevazilik, kadirşinastlık, hak bilirlik ve sadelikse...
Eğer Beşiktaş insanları aldatmamak;
Her zaman doğrunun yanında olmak, “şeref“ini şampiyonluklara satmamaksa...
***
Ve eğer, şampiyonluklardan daha önemli sıfatın “Şeref“li olmak olduğunu göstermekse hayat ve Beşiktaş;
Beşiktaş; Süleyman Seba’dır...
Süleyman Seba da Beşiktaş...
Başka kulüplere saygı, sevgidir Süleyman Seba...
Onlar tarafından kendi başkanları kadar sevilmek, saygı duyulmaktır...
Fair play’dir...
Başkalarına verdiğin sevginin ve değerin, kendi üzerine yansıması, kendi ruhunu yüceltmesidir...
Aynı sevgi ve değer üzerinden insanın yücelmesi ve insanın kutsallaşmasıdır...
Sonsuzlar kadar ebedi...
Sonsuzlar kadar kartal...
Sonsuzlar kadar siyah beyaz kal...
Sen sonsuzluklarla payidarsın Büyük Başkan...