“Ben şarkıcıları esasen şarkılarını sevdiğim için sevmeye başlamıştım...”
Böyle demiştim bir gün yakın
bir dostuma; hayatımın nirengi pasajlarından bir rezüme çıkartmaya çalışırken...
“Söz Vermiş Şarkılar“; Murathan Mungan’ın yirmibeş yıl boyunca şarkılara hayat veren sözlerini ve dizelerini topladığı yapıtı...
Onu okurken, “sevdiğim şarkılardan, sevmeye başladığım şarkıcılar“ aklıma geliyor...
Ben şarkıcılardan dolayı şarkıları değil, şarkılardan dolayı şarkıcıları sevmiştim...
-”Bilindiği gibi söz ile müziğin birlikte yazılmasına ‘şarkı yazmak’ denir...” diyor Murathan Mungan;
-”Söz ve müziğin tek bir ruh hali içinde birbirini besleyerek iç içe geliştiği bu durum bence ‘ideal’ olanı...
Eğer şarkı yazmayı bilseydim; bu sözleri kendi müzikleriyle seslendirmek, bunları yazarken içimde duyduğum ezgileri, kulağımdan geçen sesleri notalara döküp bir bütün olarak ortaya koyabilmek isterdim...”
***
Sanırım ben de...
O zaman aşk hayatım bir miktar kısırlaşsa da; “yaratıcılığım bir nebze artardı...”
Mungan’ın “Sadakat“ isimli çalışmasını bu halet-i ruhiye içinde okumaya başlıyorum...
Buna nasıl bir beste yapılır bilmiyorum...
Fakat sözlerin kendisinin bile “müziğini içinde barındıran bir şarkı gibi“ olduğunu hissediyorum...
***
“Bütün kapılar kapanınca bir gün;
Bütün kapılar kapanacak...
Bize nemli ve karanlık bodrumlar kalacak...
Bütün pencerelerin ışığı söndüğünde;
Sokaklardan umudu keseceğiz...
Karanlıklardan, rastlantılardan;
Sessizce döneceğiz kendi köşemize...
Bütün gürültüler dinecek bir gün...
Ne sözler, ne yeminler, ne yalanlar kalacak...
Zorlama kahkahalar, gösterişçi gözyaşları
Herkes gidecek bir gün...
Herkes gidecek...
Başka bedenlerde aradığımız hikayeler tükendiğinde
Başbaşa kalacağız
Karşılıklı oturduğumuz masayı aydınlatan;
Ölgün ışığın altında...
Hayretle bakacağız...
Birbirimize ihanet ede ede
Nasıl bir sadakati büyüttüğümüze...”
“TELLİ TELLİ, OLMASA MEKTUBUN...”
“Haris Alexiu’yu ilk dinlediğimde tam anlamıyla büyülenmiştim...” diyor Murathan Mungan “söz Vermiş Şarkılar“da...
-”Bir daha da çözülmedi bu büyü... Yeni Türkü o sıralarda daha çok Ankara’da tanınan bir topluluktu... Konserlerinde seslendirdikleri Manos Loizos bestesi birkaç Yunanca şarkıya, büyük bir coşkuyla katılan seyircinin, sıra sözlere geldiğinde tutukluk çektiğini, hevesinin ve dilinin düğümlendiğini görmüş; göğüslerinde birikmiş soluğu boşaltacak Türkçe sözlere ihtiyaç olduğunu düşünmüştüm... Yeni Türkü için biraz da benim ısrarım ve dayatmam ile; birkaç Haris Alexiu şarkısına söz yazdım...
Bunlardan bazıları; ‘Maskeli Balo’, ‘Telli Telli’, ‘Olmasa Mektubun’dur...”
***
Sözleri okuduğum esnada, dünyalar güzeli bir kızı görüyorum...
Tam karşımda...
Ege’ye inen akşamı “çello“ çalarak bütünlüyor...
Ben ise “Olmasa Mektubun“u söylüyorum içimden...
***
“Olmasa mektubun, yazdıkların olmasa...
Kim inanır senle
Ayrıldığımıza
Sanma unutulur kalp ağrısı zamanla
Her şeyi unutarak yaşanır sanma
Yaşanır sanma...
***
Neydi bir arada tutan şey ikimizi
Birleştiren neydi boşlukta ellerimizi...
Bırak bana anlatma imkansız sevgimizi...
Sevmek birçok şeyi göze almaktır
Olmasa mektubun, yazdıkların olmasa
Kim inanır senle
Ayrıldığımıza...
***
Baksana geçmişe ne çok anıyla yüklü
Nerde o taverna?
Nerde sinema?..
Harcanmış zamanlar yeniden yaşanmaz ki
Geç kaldıktan sonra arama boşuna...”
ESKİDENDİ
Ege’ye akşam iniyor...
Çellist kız, dinlenmek için ara veriyor müziğe...
Güneş batmakta şimdi Ege’de...
Kızıl bir güzellik tepelerin arkasından usul usul inmekte...
O an sayfayı çeviriyorum
ve karşıma çıkıyor hayat klasiğim...
“Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.
***
Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.
***
Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.
***
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.
***
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.”
“TERS BİR ORANTI VARDIR HAYATTA... HER ŞEY PAHALILAŞTIKÇA İNSAN UCUZLAR...”
Yapıtın sayfalarında dolaşırken, yavaş yavaş sona geliyorum...
Mungan’ın o muhteşem aforizması çıkıyor karşıma bir şarkının sözlerinde...
Şarkı sözünün kendisi değil, fakat o iki satırlık aforizma çarpıyor yüzüme;
“Ters bir orantı vardır hayatta...
Her şey pahalılaştıkça insan ucuzlar...”
***
Etrafımda her şeyin ne kadar pahalılaştığını fark ediyorum...
Barışın...
Dostluğun...
Arkadaşlığın...
Kardeşliğin...
***
Sevginin...
Aşkın...
Hayatın kendisinin...
***
-”Ters bir orantı vardır hayatta...
Her şey pahalılaştıkça insan ucuzlar“
diyor Murathan Mungan...
Güneş tepelerin ardından batıyor...
Akşam usul usul geceye kayıyor...
Kendimle baş başayım şimdi...
“Hayat tekrarları sever
Yeniden başlamayı
Kuşlar dalları sever
Kanatlarsa uçmayı
***
Aşk tesadüfleri sever
Kader ayrılıkları
Yıllar geçmeyi sever
İnsan aramayı...”