Haşim Kılıç, Ermeni açılımı gündemini değiştirdi...

Haberin Devamı

AKP iktidarı gündemi belirleme açısından iki ana döneme ayrılıyor...

On yıllık birinci dönem;

AKP’nin tek başına iktidar olduğu ve ülkenin gündemini tek başına belirlediği dönem... Başbakan’ın ağzından çıkan her söz “haftalarca, aylarca tartışılıyor Türkiye’de bu dönem...”

Tayyip Erdoğan gündemi değiştirmek mi istiyor?..

Kürtaj konusunu ortaya atıyor...

Lehinde ve aleyhinde kamuoyu bölünüyor, Günlerce aylarca sürüyor bu tartışma...

O bitti mi içkili mekanların nerelerde olacağı, uçaklarda içki içilip içilmeyeceği meselesine giriliyor...

Yine aylarca bu sefer bu konu gündemde tutuluyor...

Yasa için haftalarca hararetli tartışmalar yapılıyor...

12 Eylül, 28 Şubat darbe, darbeciler, medya, manşetler, türban değişmez gündem konuları...

Başbakan bu konuları ortaya atınca, olayın karşısında ve yanındaki her kesim durum karşısında damardan tetikleniyor...

Hararetle tartışmaya ve kavgaya başlıyor...

CHP’nin tek parti dönemi uygulamaları, Dersim’de yaşananlar bir başka hararet noktası Başbakan’ın gündeminin...

Bu türden hassas polemik konuları toplumu ve siyaseti tetikliyor ve tartıştırıyor...

***


Tüm televizyon kanalları ve gazetelerde yapılan tartışmaların, polemiklerin tek bir ortak noktası var...

Tartışmaların başlıkları, bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından belirleniyor...

Başbakan Erdoğan Türkiye’nin gündeminin tartışmasız hakimi oluyor...

Gündem hakimiyeti siyasette sanıldığından çok daha önemli bir şey...

Kamuoyunun tartışacağı gündemi belirlediğinizde, toplumun algısına da hakim oluyorsunuz...

Güçlü olduğunuz konuları, tabanınızda konsolidasyon yaratacağını bildiğiniz noktaları gündeme getiriyorsunuz...

İçki, türban, kapalı mekanlarda sigara yasağı, darbeler, askeri vesayet, kürtaj, medya, manşetler, üç çocuk gibi meseleler dikkatlice bakıldığında AKP’ye oy kazandıran, oyunu ve tabanını konsolide eden konular...

Ancak ikinci iki yılda, gündem AKP’nin güçlü olduğu gündem maddeleri yerine, karşısındaki güçlü melez ittifakın arzuladığı gündem maddelerine kayıyor...

*****


GÜNDEM ARTIK AKP’NİN ELİNDE DEĞİL...

İlk on yıl Tayyip Erdoğan tarafından yürütülen kesiksiz “gündem hakimiyeti“, Gezi Parkı olaylarıyla elden kayıyor...

Gezi Parkı olaylarının başlamasıyla birlikte AKP iktidarı, kendi belirlediği gündemde geriye düşüyor ve başka merkezlerin belirlediği gündem karşısında savunmaya düşüyor...

AKP futbol deyimiyle sürekli rakip sahada kurduğu baskılı oyunu terketmek ve yaratılan gündem karşısında savunmaya çekilmek zorunda kalıyor...

Deyim yerindeyse oyunu kendi sahasında kabullenerek oynamaya başlıyor...

Gezi Parkı’ından itibaren AKP’nin gündem belirleme üstünlüğü yok Türkiye’de...

***


İlk gündem kaymasında;

Aylarca Gezi Parkı’nı tartışıyor ve olayları yaşıyor Türkiye...

Gezi Parkı ilk kez iktidarın yönetiminde patinaj yaptığı bir toplumsal olay... Bitiminde olaylar üniversitelere ve statlara sıçrayacak mı sıçramayacak mı tartışması yaşanıyor...

Yine iktidarın hiç istemediği bir gündem bu...

Arkasından ODTÜ olayları patlak veriyor ve yine muhalefetin istediği gündem maddesi yürürlüğe sokuluyor...

Statlar ha keza...

Tezahüratlarla yürüyor...

-”Bunlar bitti, artık sıra seçimlere geldi...” dendiğinde ise;

17 Aralık’taki dört bakana yönelik operasyonla çalkalanıyor Türkiye...

Yine gündem altüst...

Yine AKP gündemin hakimi değil...

Yine AKP savunmada...

***


17 Aralık’ın arkasından “tapeler“ gündemi kasırga şiddetiyle sarsıyor...

Her gün çıkan bir başka tape, “montajdı, değildi, haklıydı haksızdı, dinlemeydi, paraleldi“ derken bomba gibi bir gündemi toplumun kucağına bırakıveriyor...

Yine Tayyip Erdoğan’ın belirlemediği ve tartışılmasını istemediği bir gündem bu gündem...

Yine savunmada AKP...

İlk on yılda sürekli taarruzda olan bir pozisyon ani ve derin değişikliklerle müdaafada karar kılıyor...

Geçmişte davaların savcısı olan pozisyon karşı tarafı ise savunma avukatı pozisyonuna sokuyordu...

Gündem mücadelesi bir anda iktidarı fezlekelerin hedefi haline getiriyor...

***


Nihayet bu şartlarda seçimler yapılıyor Türkiye’de...

AKP oyların yüzde 45’ini alıyor...

Kesin ve tartışmasız birinci parti ve seçimin galibi AKP...

Bir hafta sonra Salı günü Başbakan’ın grup toplantısı var...

Türkiye Başbakan’ın yapacağı konuşmayı bekliyor...

Belli ki Başbakan o gün esecek gürleyecek... Zaferini alabildiğine şişirecek, karşı tarafı iyice köşeye sıkıştırıp puan alacak...

Bunu bekliyor Türkiye...

O Salı gününü çok iyi hatırlıyorum...

Tayyip Erdoğan partisinin grubunda esiyor, gürlüyor, manşete taşınacak onlarca söz söylüyor...

Taraftarları grup localarını tezahüratla yıkıp geçiyor...

Belli ki iktidar partisi, “seçim zaferi şovuna“ iyi hazırlanmış, gündeme damgasını vurmak istiyor...

“Usta“sının ağzından...

***


“Usta“nın konuşması bitiyor...

Tam manşetler hazırlanacak, televizyonlar söylediklerini tartışacak...

Toplum hafızasında AKP’nin zaferi kayıt altına alınacak...

Hapisten çıkmış bir genç, Meclis’in tüm güvenlik barikatlarından teker teker geçerek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına dikiliyor ve ona yumruk vuruyor...

Gündem yine AKP’nin hiç arzulamadığı şekilde değişiyor...

***


Herkes bu yumruğu kimin attığını, neyi amaçladığını, güpegündüz işsiz bir gencin Meclis’in güvenlik çemberini nasıl kırdığını konuşuyor...

İlk kez o gün olaya kesin bir “mim“ koyuyorum...

Tayyip Erdoğan’ın “zafer“ konuşmasının kendisi açısından güme gittiğini kırk yıllık bir iletişimci olarak anında farkediyorum...

***


Esas amacın bizzat gündemi değiştirmek, iktidara gündem belirleme fırsatı vermemek olduğunu bir tarafa yazıyorum...

AKP iktidarı Gezi Parkı’dan bu yana bir türlü istediği gündemi ve açılımı yapamıyor... Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarındaki belagatıyla oy topluyor, ancak gündem karşısında savunmadan çıkamıyor...

***


Nihayet önceki gün iktidarın uzun zamandır hazırlandığı belli olan büyük hamlesi geliyor...

99 yıl sonra ilk kez bir Türk Başbakanı kürsüye çıkacak ve “1914’deki Ermeni tehcirinden ve olaylarından üzüntü duyduğunu söyleyecek, taziyelerini iletecek... Dünya Ermenilerinin acılarını paylaşacak... Ölenlerin mezarlarında rahat uyumalarını dileyecek...”

Büyük bir “siyasi açılım bu...”

Belli ki AKP etrafında örülmeye çalışılan çemberi yarmak için, uluslararası yarma harekatına girişme kararı almış...

Önceki gece tüm televizyon kanallarında, dört bir koldan “Başbakan’ın Ermeni açılımı“nın tartışıldığını görüyorum...”

***


İktidar uzun bir süre bu konuyu tartıştıracak ve bu açılımla bir detant sağlayacak uluslararası platformda...

Abdullah Gül’ün Time Dergisi anketinde Tayyip Erdoğan’ı sollayarak en etkili 100 kişi arasına girdiği bu günlerde durumu kökten değiştirecek bir hamle bu...

İşte tam o esnada;

Anayasa Mahkemesi Başkanı, direkt Başbakan’ı hedef alırcasına hukuk bazlı ancak çok ağır ifadeler içeren ve gündemi altüst eden bir konuşma yapıyor...

Haşim Kılıç’ın bu konuşması, bir kez daha Başbakan’ın yaratmak istediği gündemin önüne geçiyor... Ermeni açılımı, tehcir, üzüntü belirtme, taziye ve 99 yıl sonra gelen zeytin dalı yaklaşımı, bir anda gündemden düşüyor...

Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın; Tayyip Erdoğan’ı kastederek söylediği “gömlek değiştirme“ meselesi...

Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşma sırasında gülümseyip gülümsemediği sorusu...

Kimin alkışlayıp kimin alkışlamadığı konusu... Anayasa Mahkemesi Başkanı ev sahibi konumunda bunları söyleyip söyleyemeyeceği sorunsalı her tarafta tartışılmaya başlanıyor... Gündem yine değişti...

Yine Başbakan’ın gündemi altüst olmuş durumda...

Gruptaki seçim zaferi konuşması, Kılıçdaroğlu’na yumruklu saldırıya kurban gitmişti... Ermeni açılımı ise Haşim Kılıç’a...

Bütün bu olayların arkasındaki “kılıç izi“ni bulursanız, hayatı doğru okuyabilirsiniz... Gerisi gargara oluyor...

O bir rating konusu...

Artık benim konum değil...

DİĞER YENİ YAZILAR