Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan formülü...

Haberin Devamı

- HALK OYUYLA CUMHURBAŞKANI SEÇİLECEK...

- BUGÜNKÜ CUMHURBAŞKANI GÜL’ÜN YETKİLERİNDE OLACAK...

- HALK OYUYLA SEÇİLMİŞ OLMANIN GÜCÜNÜ KULLANACAK...

- DIŞ POLİTİKADA AKTİF OLACAK...

- İÇ POLİTİKAYI YENİ BAŞBAKAN’A DEVREDECEK...

- BAKANLAR KURULU’NA ARA SIRA BAŞKANLIK EDECEK...

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel “Türkiye’nin bir türlü çözülemeyen meselesi Cumhurbaşkanlığı meselesidir... 864 rakımlı tepeye yani Çankaya’ya kimin çıkacağı sorusudur?..” demişti, 12 Eylül darbesine giden yolu anlatırken...

Bugünden tam bir yıl sonra Türkiye yeni Cumhurbaşkanı’nı seçiyor...

Yaz başından bu yana çıkan olaylar sıcakları kıskandırırcasına hararetli...

Çankaya meselesinin rejim ve onu etkilemeye çalışan derin güçler açısından taşıdığı önemi bilmeyenler, “sokak olaylarından gündelik rutin ibretler çıkartmaya çalışıyorlar...”

Oysa olayların ilk haftasının sonundan itibaren “bütün derin büyük güçlerin meselesi Çankaya’nın adresinin kim olacağı ve o kişinin hangi koşullarla oraya oturacağıdır...”

Çankaya’ya oturacak kişinin, kim olacağı ve hangi yetkililerle görev yapacağı belirlendiğinde, yeni Başbakan’ın durumu da açıklığa kavuşacak çünkü...

Türkiye’nin nasıl idare edileceği de böyle ortaya çıkacak...

BAŞKANLIK SİSTEMİNDEN VAZGEÇME

Tayyip Erdoğan bu sıcak sürecin ilk başlarında Başkanlık sistemini arzu ediyordu...

Halk oyuyla seçileceğinden, Amerikan Başkanlık sistemi tipi bir rejimle, kendisinin rahatlamış bir elle ülke yönetebileceğini, sistemin istikrarını kaybetmeyeceğini düşünüyordu...

Bir süre sonra Erdoğan anayasayı bu şekilde değiştirmenin pek de mümkün olmadığını anladı...

BDP ile yapılacak anayasa ittifakında, hem AKP hem de BDP içinden firenin olacağını hesapladı...

Ayrıca salt AKP-BDP ittifakıyla bir büyük çaplı bir anayasa değişikliğine gitmeyi uygun görmedi...

***


Başbakanlık’ta yeni fikir, 2014 Ağustos’undaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, bugünkü mevzuatla gidilmesidir...

Tayyip Erdoğan bugün Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün elinde olan yetkilerden fazlasını istememeyi düşünüyor...

Abdullah Gül ve diğer Cumhurbaşkanlarından farkı halk oyuyla seçilmiş olacağıdır...

Bu güçle, “Cumhurbaşkanı’nın halihazırda anayasayla belirlenmiş yetkilerini daha güçlü kullanmayı planlıyor...”

Halk oyuyla Cumhurbaşkanı seçileceğinden, tüm yetkilerini aktif olarak kullanacağı bir tür fiili yarı-başkanlık sistemine geçecek Türkiye...

CUMHURBAŞKANLIĞI SÜRECİNİN İLK KONUŞMASI

Tayyip Erdoğan bugünden itibaren Çankaya’ya, 864 rakımlı tepeye çıkma sürecinin düğmesine basıyor...

Önceki gün demem lazım aslında...

O konuşma 2014 Cumhurbaşkanlığı sürecinin ilk konuşmasıdır...

Tarihe böyle geçecek...

Yerel seçimlerin hemen arkasına eklemlenmiş Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası, yeni bir Tayyip Erdoğan modeline doğru gidişi başlatıyor...

Erdoğan’ın önceki günkü konuşmasındaki “ılımlı mesajlar” yeni Tayyip Erdoğan figürünün ilk işaret fişekleridir...

Tayyip Erdoğan, büyük bir değişiklik olmaz ise, bugünden yaklaşık bir yıl sonra, Eylül 2014’te halk oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’da oturacak...

DIŞ POLİTİKADA ETKİLİ CUMHURBAŞKANI

Başkanlık sisteminin olmadığı demokrasilerde, Cumhurbaşkanları zaman zaman Bakanlar Kurulu’na başkanlık ederler...

Fakat esas inisiyatiflerini Türkiye’nin dış politikasında kullanırlar...

Cumhurbaşkanları Türkiye Cumhuriyeti’nin başıdırlar...

Tayyip Erdoğan Ortadoğu coğrafyasının Türkiye açısından kördüğüm olmuş sorunlarından, Avrupa Birliği’yle açılamayan “fasıl”lara, Amerika ile griftleşen ilişkilerden; Rusya ve İran’la hassas dengelere kadar; geniş bir coğrafyada at oynatacak...

Büyük bir demokratikleşme paketi hazırlanıyor...

Amaç yerel seçimlerle birlikte, yeni Cumhurbaşkanı modeli ve imajının hazırlanmasıdır...

***


Türkiye 2002 yılında Abdullah Gül’ün kısa bir Başbakanlık dönemi hariç, 11 yıldır Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığıyla yönetildi...

2014 Ağustos’unda Tayyip Erdoğan’ın fiili Başbakan olarak Türkiye’yi yönettiği süre 12 yılı bulacak...

Uzun ve siyasi alışkanlıklar yaratan bir süredir bu süre...

YENİ BİR CUMHURBAŞKANI MODELİ

12 yıldan sonra önümüzdeki Eylül Cumhurbaşkanlığı’yla yeni bir Tayyip Erdoğan portresinin ortaya çıkması söz konusudur...

Tayyip Erdoğan’a yakınları, “Başkanlık sisteminden vazgeçmemesini” tavsiye ettiler, uzunca bir süre...

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ANAP’la yaşadığı kopuşun benzerini kendisinin de yaşayabileceğini aktardılar...

Fakat Tayyip Erdoğan, “bu dönem için Başkanlık sisteminde ısrar etmenin” doğru olmayacağını yakın çevresine söyledi...

Halk oyuyla seçilmiş bugünkü Cumhurbaşkanı yetkileriyle “istediği ve arzuladığı şeyleri yapabileceğini” belirtti...

***


Bugünden itibaren önümüzdeki bir yılın sonunda nasıl bir Türkiye’ye uyanacağımız hakkında, ilk bilgiler netleşiyor...

Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse, Bakanlar Kurulu’nun her toplantısına başkanlık etmeyecek...

Arada bir fakat mümkün olduğunca periyodik aralarla Başkanlık etmeye gayret edecek...

Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak, ülkenin yönetiminin bütün iplerini Bakanlar Kurulu’na ve yeni Başbakan’a vermeyecek...

Ancak, ülkenin özellikle iç meselelerinin yönetimi, artık daha genç ellere teslim ediliyor bir yıl sonra...

Güneydoğu’da başlatılan barış sürecine gelince...

O birebir Tayyip Erdoğan’ın ukdesinde...

ERDOĞAN’DAN ALMAN VE İNGİLİZ BAŞBAKANLARA; “MISIR DARBESİNE BİR TÜRLÜ DARBE DİYEMEDİNİZ...”

Mısır’daki olaylar büyük bir kırılma yaratıyor Batı’nın demokrasiyi ön plana almakla övünen dünyasında...

Mursi’nin devrilmesi ve General Sisi’nin yönetimi ele alması, siyasi literatür açısından hiç kimsenin reddedemeyeceği türden bir “darbe...”

Zaten Amerikan Dışişleri Bakanlığı “Bazen darbelere darbe dememek zorunda kalabiliriz...” gibi acayip bir diplomatik formülle Mısır olayını izaha girişti...

***


Mısır darbesinin en önemli uluslararası destekçileri ise Almanya ve İngiltere’nin başını çektiği Avrupa Birliği ülkeleri...

Mursi’nin “Müslüman Kardeşler” siyasetinden gelmesi, Avrupa’nın İslam’a karşı mesafeli tavrı, “Mısır darbesini terminolojik olarak muğlaklaşmasına yol açtı...”

Tayyip Erdoğan için, Mısır ve Mursi bir doğal ittifak olmanın ötesinde bir örnek olay haline getirilebileceği için çok önemli...

Aslında Tayyip Erdoğan’a ve AKP’ye yönelik siyasi hesaplaşmayı sandık dışına çekmek isteyenler de Mısır’ı fazlaca önemsiyorlar...

- “Mursi demokratik davranmadı, dolayısıyla darbe haklı zemin kazandı...” tezini bir kez daha Ortadoğu müktesebatı haline getirmeye uğraş veriyorlar...

***


Tayyip Erdoğan’ın Mısır “darbe”sini önemsemesindeki ana neden bu...

İki gün önce Erdoğan’ın arka arkaya Alman ve İngiliz Başbakanlarını telefonla arayarak Mısır konusunu konuştuğunu öğreniyorum...

Tayyip Erdoğan gerek Angela Merkel’i gerekse David Cameron’u oldukça sert bir tonla “Mısır darbesini görmezden gelen tutumları” nedeniyle eleştiriyor...

- “Mısır darbesine bir türlü darbe diyemediniz gitti...” diyor...

Edindiğim bilgiler, Tayyip Erdoğan’ın bu telefon görüşmelerinden sonra Barack Obama’yla da bir görüşme yaptığı yolunda...

Obama’yla görüşme aynı konular minvalinde sürüyor, ancak sert bir ton taşımıyor...

Daha çok bir görüş alışverişi biçiminde...

Hayat devam ediyor...

Mısır bitmiş gibi görünse de bitmiyor...

DİĞER YENİ YAZILAR