Türkiye; Mısır ve Brezilya arasında ilginç benzerlikler...

Haberin Devamı

Mısır’daki olayların Türkiye’yle inanılmaz benzerlikleri var...

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi; seçimle işbaşına geliyor ve Cumhurbaşkanı seçiliyor...

Müslüman Kardeşler örgütü de, İslami yönü ağır basan bir örgüt...

Mısır’da çoğunluğa sahip olamayan, ancak Mübarek döneminde Mısır’ın “establishment”ı sayılan güçlü ve nüfuzlu kesim, Mursi’ye karşı...

Halkın laik tepkileri olaylarda ateşleyici rol oynuyor...

***


Mısır’ın farkı, bir yıldır işbaşında olan Mursi’nin “ordu üzerinde yeterince etkisinin” olmaması...

Mısır Genelkurmay Başkanı, Mursi’ye, “Ya protestocularla uzlaş, ya da yönetime el koyacağız...” diye ültimatom veriyor...

Dün akşam saatlerinde Mursi bir uzlaşı hükümeti kurulmasını kabul etmesine rağmen askeri darbe gerçekleşme noktasına geliyor....

Türkiye’de askeri ültimatomlar süreçleri geçildiği için, Mısır’dan farklı olarak olaylar böyle yaşanmıyor...

Ancak Türkiye’de Mısır’daki gibi olaylar bir anda patlayarak büyüyor...

Protestolar, bir olaydan kaynaklanıyor gözükse de, aslında bir süre sonra direkt iktidarı hedefliyor...

Brezilya’da öyle, Mısır’da da...

Türkiye’deki olayların, Gezi Parkı, Taksim AVM ve Topçu Kışlası kararlarını ve açıklamalarını çok önemsemeden devam etmesi, Brezilya ve Mısır olaylarıyla ilginç benzerlikler taşıdığını ortaya koyuyor...

Olayların uluslararası niteliği kör gözlerin bile anlayacağı biçimde gözlerimizin içine sokuluyor...

Mısır gerçeğinden bakacak olursak, “Ortadoğu’da Obama’nın oluşturmaya çalıştığı yeni düzeni birileri istemiyor...

İstemeyenlerin Amerika’da da güçlü yandaşları var...”

TAKIR TAKIR SAYDIRILAN YILLARDAN, BİBER GAZINA... TAKSİM’İN EYLEM NOTLARI...

Hayatı 35 yıl önce yaşadığım gibi yaşayamam...

Olan şeyleri o günlerdeki gibi 18 yaşının duygusallığıyla arkalarını okuyamadan değerlendiremem...

Biliyorum çevremdeki herkes Taksim’de yaptıkları eylemlerden büyük mutluluk duyuyorlar...

İçkilerine...

Sigaralarına...

Kürtajlarına...

Çocuk sayılarına...

Topçu Kışlası’na...

19 Mayıs Bayram’larındaki kutlamalara...23 Nisan’lardaki farklılıklara...

Atatürk’le ilgili tartışmalara...

Kısaca; yaşam tarzlarına yönelik ruhlarında biriken bütün fırtınaları seslendirebildikleri, tepki duydukları ne varsa haykırabildikleri için mutlular...

Bunu kendileri gibi düşünen insanlarla oluşturdukları bir aidiyet; yığınlar halinde yapılan protestonun getirdiği bir dayanışma duygusuyla yaptıkları için, özellikle kendileriyle gurur duyuyorlar...

Elbette çocuklarıyla da...

***


Onlarla tartışacağım fazla bir şey yok... Geçmiş bir “Taksim eylemcisi” olarak, Topçu Kışlası’ndan, ağızlara sakız edilen Atatürk‘e, 19 Mayıs’taki farklılıklardan, içki kullanımı üzerine çok gidilmesine kadar birçok konuda benzer duyguları paylaşıyorum Gezi Parkı protestocularıyla...

Üstelik, bulunduğum Beyaz Türk çevrenin 35 yıl sonra keşfettiği “Taksim Eylemleri” benim hayatımın en civcivli dönemlerinde dört beş senesine hakim olmuş bir yaşam tarzı...

Doğrusu “biber gazı sıkmalar” üzerine dönen acayip geyik beni ait olduğum sosyal sınıf kadar heyecanlandırmıyor!..

***


Biber gazı yerine “arkasından takır takır saydırılan” bir gençlikten geliyorum ben...

Yalan yok!..

Biber gazını yiyen birtakım ünlü simaların, televizyon ekranına yansıyan ses ve görüntülerindeki feryat, yüzüme ironik ve müstehzi bir ifade katıyor...

Biber gazının baskıcı niteliğini, gazın vücut kimyasını bozucu özelliğini bilmediğimden değil, bizim zamanımızda “polis püskürtmesini yiyenler” feryat etme hakkını kendinde bulamazlardı da ondan...

“Ölsen bile” fazla cayırtı çıkartmadan ölmek adettendi...

Bağırtı çığırtı halinde sayıklamalar; “Ay gaz geliyor üzerime... Ay nefes alamıyorum...” türü gevelemeler, bulunduğunuz çevredeki karizmanızı bir anda yerle bir ederdi...

Belki de bundan, Ethem kardeşin ölümü beni hüzünlerden hüzünlere sevk etti...

Ethem’in bölümünde yaşananlar bana gerçek hissi verdi...

Orada empati yapabildim...

Geri kalanlar benim için “geçmiş gerçek eylemlerin” bugüne uyarlanmış minyatür hali...

***


Elbette herkes, “ölümlerden geçerek”, arkasından takır takır kurşun saydırılarak, sakat kalarak, ölürken bile karizmayı çizdirmemeye uğraşarak “Taksim’de eylem yapmayacak...”

Eylemler medenileşecek, “biber gazı” da hunhar bir polis saldırısının elementi olarak addedilebilecek...



MISIR VE BREZİLYA’DAKİ GEZİ PARKI!..

Belki de bunca yaşanmışlık, bunca kullanılmışlık, olaylar başladı mı dikkatimi başka yönlere kanalize ediyor...

Eylemden çok “eylemi kimler yapıyorlar?..” sorusu zihnimi meşgul ediyor...

Bazı “hin oğlu hin kurnazların”;

- “Ne var bunda kardeşim?.. Gençlik yaşam tarzına müdahaleye tepki duydu, Gezi Parkı’ndaki yeşil katliama karşı çıktı... Eylem yaptı... Bunun arkasında ne bit yeniği arıyorsunuz?..” imalı tekerlemelerine bir noktalı virgül koyuyor ve olayların perde arkasını deşifre etmeye çalışıyorum...

***


Hani size bu; “Bu eylemlerin arkasında hiçbir şey yok diyen” hinler var ya;

Onlara rastlarsanız şöyle sorun;

- “Arkadaş Mısır’da Gezi Parkı mı var... Ağaçlar mı kesildi orada?.. Ne oldu da, millet meydanlara döküldü... Seçilmiş Cumhurbaşkanı’na, askerler ‘ya protestocularla uzlaş, ya da yönetime el koyuyoruz...’ dedi...”

***


Mısır böyle...

Ya Brezilya?..

Türkiye gibi IMF’ye borcunu sıfırlamışken, üstelik hızla gelişen ülkeler arasında dünyada birinci sırada yer alırken, ne oldu da “Brezilya’da tıpkı Türkiye’deki olayların aynısı başladı...”

Aynı sahneler, aynı protestolar, aynı tipte gösteriler, dağıtmalar, aynı resimler, aynı fotoğraflar, aynı kareler...

Elbette aynı uluslararası medyanın mümtaz temsilcileri...

İçimden bir kuşku geçmiyor değil...

- “Acaba” diyorum;

- “35 yıl önce biz öldürülürken hiç sesi çıkmayan, hiçbir eyleme yayın aracı göndermeyen, fotoğraf karesi bile almaktan imtina eden uluslararası medya ve mümtaz işbirlikçileri, bu eylemleri bu kadar büyüttükleri için eski bir eylemci olarak hafiften bir kıskançlık duyuyorum...”

Yok sanmam... Siz en iyisi benim sorduğum Brezilya ve Mısır sorularını sorun onlara...

Bakalım bir cevap verebilecekler mi?..

Merak ediyorum ne yumurtlayacaklar diye...

Versinler hele bir cevabı, sonra sorarız zamanı gelir esas soruları...

***


Bizi aptal yerine koymasınlar sadece... Çoluğa çocuğa kavuştuk...

18 yaşında değiliz...

Hayatımız sadece bizim değil...

Çoluğumuzun çocuğumuzun ekmeği ve sorumluluğu var üzerimizde...

Yok öyle yağma...

Bu çocuklar bizim...

Uluorta kullanmaya çalışanların değil...

DİĞER YENİ YAZILAR