Fenerbahçe’nin başına Aziz Yıldırım’ın yerine Nihat Özdemir mi geliyor?..

Haberin Devamı

UEFA’nın şike kararının çok önemli bir sonucu var... Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, yöneticileri Şekip Mosturoğlu, İlhan Ekşioğlu Fenerbahçe’de Başkan ve yönetici olarak artık kalamayacaklar...

Beşiktaş’ta Serdal Adalı için de aynı durum geçerli, fakat o zaten seçimi kazanamadığından pratikte bu sonucun ona bir etkisi yok...

***


UEFA’nın şike kararının anlamı, 15 yıldır süren Aziz Yıldırım döneminin Fenerbahçe’de sona gelmiş olmasıdır...

Bir süredir beklenen bir gelişmeye bu... Fenerbahçe’deki etkin tüm isimler, gardlarını ve pozisyonlarını yeni duruma göre aldılar... Aziz Yıldırım’ın yerine ilk aşamada geçebilecek potansiyel adaylar şunlar;

***


1) Ali Koç; Fenerbahçe’de bir çevreyle göre adı ilk akla gelen ve düşünülen isim...

Ali Koç’un ekonomik gücü; Fenerbahçe’liliği, şike olayları esnasında taviz vermez duruşu, onun avantajları...

Siyasi açıdan varolan dezavantajı ise son günlerde iyice ortaya çıktı...

Koç Grubu son olaylarda “Divan Oteli” merkezli tartışmaların çok fazla içinde yer aldı...

İsteyerek veya istemeyerek...

Bu olaylarla ilgili yapılacağı belirlenen soruşturmalar, Ali Koç’u Fenerbahçe Başkanlığı’na adaylığını koymaktan vazgeçirebilir...

Çok hassas bir yerde duruyor ailesi ve kendisi açısından Ali Koç...

***


2) Ferit Şahenk; Son aylara kadar, ismi Fenerbahçe’de Ali Koç’tan hemen sonra telaffuz edilen ikinci isimdi...

Fenerbahçe’ye yaptığı transferlerde harcadığı milyon dolarlar, ekonomik olarak son yılların en hızla yükselen işadamı portresi, Şahenk’i güçlü kılıyordu...

Gezi Parkı olaylarında; protestocuların ona ait restoranlara, mekanlara, medya kuruluşlarına ve bankalara yönelmesi Şahenk’i, mutsuz etti, Fenerbahçe Başkanlığı’nı kolay seslendiremez hale getirdi...

***


3) Murat Ülker; Fenerbahçe’de ismi her daim duyulan, çok güçlü bir grubun patronu...

Her zaman Başkan olabilecek bir potansiyel işadamı olması avantajı...

Dezavantajı ise, diğer isimler kadar Fenerbahçe’nin işlerinin içinde görülmemesi...

Fenerbahçe’nin daha fazla içinde olmuş olan bir bir isim aranmakta şu anda...

***


4) Nihat Özdemir; En sona, en iddiasız görünen ancak en hakeden ve en şanslı olanı yazdım...

Nihat Özdemir, “hoşgörülü, esnek, uzlaşmacı” bir karakter...

15 yıldır Aziz Yıldırım’ın yanında ve İkinci Başkanı...

Ekonomik olarak, Türkiye’nin en büyük projesi olan İstanbul 3. havalimanı projesini kazanan konsorsiyumun ortağı milyar dolarlık işadamlarından birisi... Herkesle iyi ilişkiler içinde ve kavgalı değil...

***


Sonuç: Fenerbahçe’nin iç işleyişini, camianın durumunu, taleplerini, sorunlarını en iyi bilen Aziz Yıldırım’dan sonraki ilk isim...

Şike sürecinde bunca yöneticinin ismi yer alırken, olayların İkinci Başkan’a teğet bile geçmemesi artısı...

Nihat Özdemir ya da Nihat Abi formülü Fenerbahçe’nin en yakın olduğu formül...

ALMANYA, TÜRKİYE’DEKİ ORTAKLARINI KORUMAK İÇİN BU İŞLERİ YAPIYOR!..

Televizyonlarda, “uyanık bir bilincin attığı kurnaz bir mesaj, bütün mediokr ve vasatlar tarafından papağan gibi tekrarlanıyor...”

Tedavüle sokulan son kurnazlık; Alman Başbakanı Merkel’in Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini dondurma nedeninin; Almanya’daki seçimler olduğunu söylemek...

Güya Merkel, “Türkiye’deki olaylara sessiz kalırsa, Almanya’da yapılacak genel seçimlerde kendi sağ seçmeninde antipati toplarmış...

Bunun için bunca çabayı harcıyor, Ekim ayına kadar Türkiye’nin fasıllarını askıya aldırıyormuş...

Seçimler geçtikten sonra duruma göre askıya aldırma politikasını kaldırabilirmiş...”

Siz bunun böyle olduğuna gerçekten inanıyor musunuz?..

***


Hadi uyanık bir bilinç kurnazca bir manevrayla yutturmaya çalışıyor, bu ipsiz, sapsız, hiçbir geçerliliği olmayan analizi...

Acaba kendini “siyasi analist”ten sayan bunca, fiyakalı entelektüel! hiç mi düşünmez, “Arkadaş, Almanya’da seçmen ülkenin sorunlarını bıraktı da, Alman Başbakanı’nın Türkiye’deki uygulamalara yönelik tavrını mı büyüteç altına aldı?..” diye...

Almanya’daki Türkler zaten bu ülkenin, Türkiye’yi dışlayan tutumunu arzulamaz...

Öyleyse nedir Merkel’i, “Türkiye’de illa ki bir şeyler olmalı” psikozuna sokan meret?...

***


Söyleyeyim;

Alman establihsment’ının, bankalarının, medyasının Türkiye’de iş yaptığı güçlü ortakları ve partnerleri var...

Globalleşen dünyada, Almanya da Türkiye’de sağlam ve güçlü bağlantılarla ticari, ekonomik ve siyasi etkisini yürütebiliyor...

Alman büyük sermayesinin, Alman devletini direkt etkileyen ticari ve siyasi lobilerin, Alman Başbakanı ve Bakanları üzerinde etkili kimlik ve kişiliklerin, “Türkiye’deki partnerleri açısından, çok ciddi sorunlar yarattığını” düşünüyorlar...

***


Başbakan, Devlet Bahçeli’yle son siyasi polemiklerinden birinde; “Görelim bakalım kamuyu zarara uğratan milyarlarca dolar ne zaman ve nasıl gitti geçmişte, hangi bankalarca kimin hükümeti döneminde?..” şeklinde bir çıkış yaptı...

Bu sözleri çoğu kişi duydu geçti...

Önemsemedi bile, herhangi bir siyasi polemik saydı, üzerinde durmadı...

Oysa bu sözler, Türkiye’deki ana sermayenin atardamarlarına yönelik ağır bir ekonomik operasyonun ve soruşturmanın gelmekte olduğunun işaret fişeğiydi...

Bu sözlere, 28 Şubat soruşturmalarının, sivil ve sermaye ayağına yöneleceği belirtilen gelişmeleri de eklediğinizde, “Türkiye’deki merkez sermaye” kendisini çıkmazda hissetmeye başladı...

Ne yapıp edip, gelmekte olduğu gün gibi aşikar olan operasyonları durdurma çabasına girişti...

***


Burada sadece Almanya’nın partnerleri yok... Amerika’nın geçmiş dönem en önemli partnerleri ve uluslararası sermayenin Türkiye’deki en güçlü partnerleri de bulunuyor...

AKP iktidarı, Türkiye’de sermaye yapısında gerçek bir değişikliğe gitmeden, “iktidarını sürdüremeyeceğini” hissediyor...

İktidara göre, “merkez ana akım sermaye, AKP iktidarında ne olanak sağlanırsa sağlansın, hükümeti yıkmaya yönelik potansiyel bir tehdit daima...”

Tayyip Erdoğan’a “bunların geçmiş hukuk dışı davranışlarının hesabını sormazsanız, onlar size hareket sahası tanımazlar...” diye sürekli telkinde bulunan bir çevre var...

Bu çevre Erdoğan’ı “merkez sermayenin, operasyonel gücünü kırmaya yönelik hukuki bir atağı” başlatmak için uzun zamandır etkilemeye çalışıyor...

***


Merkel’in; Türkiye’de bazı papağanların Almanya’daki seçimlere bağladığı “Ekim ayına kadar Türkiye’ye verilen süre” kararına gelecek olursak...

Elbette, Gezi Parkı’ndaki masum gençlik hareketinin, nahif ağaç kesimini protesto savunmasının, hesapsız; Topçu Kışlası ve AVM yapılmaması mücadelesinin sonucunu beklemiyor Merkel ve arkadaşları...

Partnerlerine ne olacak?..

Alman sermaye devi şirketlerin ortaklarına, Alman establihsment’ının doğal müttefiki etkin güçlere, kısaca Almanya’nın Türkiye’deki ekonomik, ticari ve siyasi ayağının başına ne gelecek?..

Merkel’in merak ettiği ve Ekim ayına kadar bekleme kararı verdiği süre bunu “bu mukadderatın ne olacağı sorusuna cevap” arıyor...

***


Gezi Parkı gençliği mi?..

Onların hesapsız kitapsız isteklerini ve taleplerini ben desteklemeye devam ediyorum...

Yaşasın gençlik...

Yaşasın özgürlük...

DİĞER YENİ YAZILAR