Oscar alan muhteşem bir İran filmi... 'Bir Ayrılık...'

Haberin Devamı

On dört yıldır eşiyle yaşayan güzel Simin, kocası Nader’e, kızları Termeh’i alarak İran’ı terk etmek istediğini söyler...

Ancak kocasının babası Alzheimer hastasıdır ve babasını yaşlı halinde yalnız başına İran’da kaderine bırakmak istemeyen Nader, karısının bu isteğine karşı çıkar...

Eşi, kendisine karşı çıkan Nader’den ayrılır...

Kızı Termeh babasıyla yaşamaya devam eder ve annesinin bir gün eve dönmesini dört gözle bekler...

Koca, eve çalışmak için aldığı kadının çocuğunu düşürüp kendisini suçlamasıyla, feci olaylar zincirinin içine düşer...

İftiranın kol gezdiği, kızının can günvenliğinin tehlikeye düştüğü bir cehennem azabına girmiştir artık baba...

***

“Bir Ayrılık” adlı İran filminin yönetmeni Asgar Farhadi bu yıl en iyi Yabancı Film Oscar’ını aldığında Oscar ödülüyle ilgili önyargılarıma yenik düşmüştüm:

“Amerikalılar, İran’daki rejimle sorunları olduğundan, hükümet tarafından rağbet edilmeyen bu filme özellikle Oscar’ı verdiler...” diye düşünmüştüm...

“Ayrılıkla ilgili bir temada, İranlı bir yönetmen bugüne kadar işlenmemiş neyi farklı işlemiş olabilir ki?..” diye burun kıvırmıştım...

Böyle düşündüğüm için kendi kendime kızdım bir kez daha!..

Bu kadar muhteşem bir tema, böylesine güçlü ve ayakları yere sağlam basan bir senaryo, bu kadar doğal bir oyuncu performansı ve böylesine muhteşem bir finali uzun zamandır izlememiştim...

***


Son yıllarda yaşanan “baba” dramları, Hollywood’dan başlayarak dünya sinemasını etkisi altına aldı...

George Clooney’in oynadığı “Sülale” filmi Los Angeles’lı bir babanın yaşadığı ağır dramı, ağır bir sinema diliyle anlatıyordu...

Sülale filmi de Oscar adayıydı bu yılki törenlerde...

“Bir Ayrılık” filmi de aynı törende yabancı Oscar’ına adaydı...

Kusura bakmasın, George Clooney’in muhteşem oyunculuğuna, Los Angeles’ın harikulade doğa görüntülerine karşın, İran’ın “gündelik sıradan görüntülerinin yer aldığı” benzer temadaki filmi fark attı George Clooney’in Sülale filmine...

***

Erkeğin ailesine, babanın kızına ve nihayet oğulun babasına karşı gösterdiği inanılmaz sevgi ve sorumluluğun bu kadar yalın, abartısız ve gözlere sokmayan sıradan bir doğallıkla sunulması, yönetmenin ve İran sinemasının müthiş bir başarısı...

Bir sinema dili bu kadar akıcı kullanılabilir ancak...

Hayat bana, son zamanlarda hiç tahmin etmeyeceğim coğrafyalardan, hiç beklemediğim performansların çıkabildiğini gösteriyor...

Anlıyorum ki gönül gözüm, bu coğrafyalara ve bu coğrafyalardan çıkan yapıtlara bugüne kadar biraz kapalı kalmış...

Olayın başka bir açıklaması yok...

“Bir Ayrılık” filmini seyrettikten sonra, Oscar’ın sadece rejim aleyhtarı filmlere gideceği yolundaki önyargım bir daha sarsıldı bu birinci sonuç...

Film yabancı Oscar’ını her şeyiyle hak ediyor...

***

Asgar Farhadi’yi bir yönetmen olarak izledikten ve oyuncuların doğal, abartısız ve yalın performanslarını gördükten sonra, “Bu bölgede iyi ne çıkarsa o Türkiye’den çıkar” duygum yerle bir oldu...

İran sineması çıkarttığı bu filmle, sinema müktesebatının çok güçlü olduğunu gösterdi...

Bu da ikinci ders...

Üçüncüsü de şu olsa gerek...

Bir baba ve bir erkek olarak yaşadığım şeylerin, dünyada tek ve benzersiz olduğuna inanmak gibi “garip” bir duruma düştüğümü fark etmek benim için çok yıkıcı oldu...

Yanıbaşımdaki coğrafya İran’da, bu denli benzer hayatların yaşandığını görüp, onların senaryolaştırılıp, filmleştiğini fark etmek, “kendini ve yaşadıklarını çok da fazla önemsememek gerektiğini” gösteriyor insana...

Bravo sana Asgar Farhadi...

KAHVE, KALP KRİZİ VE AŞK...

Amerikan Kanser Enstitüsü’nün dört yüz bin kişi üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçları açıklandı...

Günde 3 fincan filtreli kahve içenlerde ölüm riski yüzde 10 düşüyor...

Günde 5-6 fincan kahve içenlerde ise bu oran yüzde 15’e kadar çıkıyor...

Türk kahvesi kolestrolü yükselttiğinden, ölüm riskini düşüren kahveler kategorisine girmiyor...

***

Çocukken ‘kahve çarpıntı yapar, kalp yapar’ derlerdi...

Fazla kahve içersem kalp krizinden öleceğimi düşünürdüm...

Kalp krizi ve çarpıntıyla kahve arasındaki bağa ne oldu bilmiyorum fakat, ben espresso içmekten hiç vazgeçmedim...

Günde kaç fincan espresso içtiğimin hesabını bile bilmiyorum...

Kahvenin “şeker yemeyi azaltan” bir etkisi var...

Şekerin ise vücudun içinde bir süre sonra kanser riskini artırdığı artık hemen hemen ispatlandı...

Eskiden ne kadar kahve içersem içeyim kalp sorunu yaşayacağıma inanmazdım...

Çünkü bol bol aşık olurdum...

Ve aşık olan insanların, aşkın en zirve noktasında, kalp krizi geçirme risklerinin olmadığına inanırdım...

***

Şimdi kızlarıma ve oğluma duyduğum aşk, beni bunca kahveden sonra kalp krizinden korur mu doğrusu bilmiyorum...

Onların aşkına ve Tanrı’ya sığındım...

Yapacak başka bir şeyim yok...


BURÇLARA GÖRE DÖRT ANA TİP İNSAN...

“Toplam 12 burç, Ateş, Toprak, Hava ve Su olarak sıralanır...

ATEŞ Grubu: Koç, Aslan ve Yay’dır...

HAVA Grubu: Terazi, Kova ve İkizler‘dir...

SU Grubu: Akrep, Yengeç ve Balık’tır...

TOPRAK Grubu: Oğlak, Boğa ve Başak’tır...

***

Yapıları birbirine uyanların arasında sempati yani yakınlık, yapıları birbirine ters düşenler arasında antipati yani soğukluk vardır...

ATEŞ ve HAVA grubundakiler birbirlerine karşı yakınlık duyarlar...

SU ve TOPRAK grubundakiler da yine birbirlerine karşı aynı yakınlığı hissederler...

ATEŞ grubundaki insanlarda;

Kendini beğenme, kendini çevresindekilerden üstün görme, inatçılık gibi temel vasıflar ağır basar...

Mutlaka çevresindekilere hakim olmak, onları yönetmek isterler...

Gösterişli zevkli ve şaşaalı bir hayata yöneliktirler...

***


HAVA grubundaki insanların;

Temel vasfı hareketliliktir...

İkinci vasıfları bağımsızlık, hürriyet aşığı olmalarıdır...

Kimsenin boyunduruğu altına girmek istemezler...

Serbest ve kendi başlarına hayatlarını sürdrümek isterler...

Hiç değilse yaptıkları işlerde bütün mesuliyeti kendi sırtlarına alıp, diledikleri gibi o işi idare etmek isterler...

İkinci büyük özellikleri de hak ve adalete çok düşkün olmalarıdır...

İcabında kendi aleyhlerine de olsa hakkı, hakikati söylemekten çekinmezler...

***


SU grubunun insanları;

Suyun en bariz özelliği nedir...

Bulunduğu kabın şeklini alması...

Bu grubun insanları bulundukları ortama hemen uyum sağlayıverirler...

Ancak bununla beraber çok duygusaldırlar...

Hemen sevinebilir veya kırılabilir tiplerdir...

Sezileri çok kuvvetli olur...

Yeme-içmeye oldukça değer verirler...

Para harcama hususunda ise cimri değillerdir, fakat hesaplarını iyi bilirler...

Planlı programlı bir yaşamı severler...

***


TOPRAK grubu insanları;

Çoğunlukla mütevazıdırlar ve paraya ve maddeye aşırı düşkündürler...

O mütevazı insanların, bu derece maddeye bağlı olacaklarını hiç sanmaz insan...

Fakat ne olursa olsun madde onlar için en önemlisidir...

Yeniliklere adapte olmaları ise hayli güçtür...

Yeni fikirlere en geç uyum sağlayabilenler bu gruptan çıkarlar...

Hatta toprak gibi katı ve sert tiplerdir...

***


Ateş, Hava, Su, Toprak dediğimiz şeyler, belirli kozmik ışın gruplarıdır...

Asıl Hava‘dır...

Hava’dan Ateş ve Su, Su’dan da Toprak meydana gelmiştir...

Örnek vermek gerekirse;

Ateş’in hayatı Hava’ya bağlıdır...

Hava kesildi mi Ateş sönmeye mahkumdur...

Su’yun terkibi yine Hava’dır...

Toprak ise Su’dan oluşmuştur...

En güçlü burçlar bu yüzden Hava grubu burçları, Kova, Terazi ve İkizler’dir...”

(Ahmet Hulusi’nin Evrensel Sırlar kitabından...)

DİĞER YENİ YAZILAR