Ezer geçerim...

Haberin Devamı

Birbirini ezen geçen insanlarla dolu bu coğrafya...

Birbirini ezip geçemese de birbirini ezip geçmeye çalışır bu ülkenin insanları...

Biri güçlüyken, ötekisinin güçsüz olması gerekiyor bu ülkede sistemin yürüyebilmesi için...

Ve güçlü güçsüze bağırıyor...

“Ezer geçerim...”

***


Yaşam gurusu bir dostum, bir yıl kadar önce bana şöyle söylemişti:

“Türk ve Yunan parçalarını dinlemem ben... Çünkü şarkılar bilinçaltına doğrudan işlerler... Türk ve Yunan parçalarının söz ve müzikleri, melodramatik özellikler taşır...

Müzikle verdikleri mesajlar insan yaşamını altüst eden mesajlarla doludur... Müzik insanın beyninin içine işler... Ruhunu ve kalbini etkiler... Bu müzik parçalarını dinleyerek hayatı sağlıklı yaşamak mümkün değildir...”

Yaşam gurusunun söyledikleri önceki gece Kral TV Müzik Ödülleri törenini seyrederken aklıma geldi...

Tarkan’ın sözlerini yazdığı sevgili dostum Ajda Pekkan’ın söylediği parça neredeyse bütün ödülleri topladı...

Hakkıyla topladı...

Bu yılın beyinlere en fazla nakşolan parçası oydu...

Neydi parçanın sözleri?..

“Ezer geçerim...”

***


Parçada “yakar geçerim ve ezer geçerim” nakaratı en az yirmi kez tekrarlanıyor...

Bu toplumun beynine hit parça yoluyla giren “müzikle bezenerek etkileşimi iyice güçlenen” mesaj “ezer geçerim ve yakar geçerim”dir...

Bir televizyoncu olarak biliyorum ki, bu işler tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan misalidir...

“Ezer geçerim, yakar geçerim” laflarının etkisi bu kadar güçlü olmasa, “yakar geçerim, ezer geçerim” şarkısı hit olmazdı zaten...

Zaten ezip geçmeyi seviyor bu toplum...

Tarkan kardeşim de toplumun bu nadide! duygusunu bildiğinden “Ezer geçerim”i muhteşem bir besteyle hit yapıvermiş...

***


Yeni bir bilinçaltı şırıngalamayla bütün bir toplum “Ezer geçerim” şarkısını söylüyor...

Sanıyorum bu yaz da Boğaz’ın kıyısından, Bodrum, Çeşme sahillerine kadar her yerde seslendirilecek, Ajda Pekkan ve gece kulüplerinin müdavimi mütevelli heyeti konumundaki geniş kitleler tarafından gümbür gümbür seslendirilecek her yerde;

“Ezer geçerim...”

Uygundur seslendirilsin!..

Bu coğrafyada insanların birbirini ezip geçmesi, teşvik edilir, kutsanır...

Güçlü olmanın kıstası o sırada güçsüz görünen mazideki güçlüyü ezmektir bu coğrafyada...

“Şarkılardan başlayarak sürekli yakıp yıkarak, ezip geçtiğimiz bir devinim halinde olduğumuzdan” ezip geçmek bir ritüeldir bu coğrafyada...

Ezip geçenlerin özneleri değişebilir...

Ezip geçilenlerin kimlikleri de hakeza...

Fark etmez ezip geçmek bir ritüeldir bu ülkede...

Dikkat edin Ajda Pekkan o şarkıyı söylerken bütün bir salon kalkıp dans ederek göbek atıyor...

“Ezer geçerim, yakar geçerim...”

İster gelenek, ister ritüel, ister fıtrat...

Budur bu ülke!..

*****


MEÇHULE GİDEN EVLİLİK!..

Aslında nicedir fark ediyordum, ama kondurmak istemiyordum... Aslında herkesin mustarip olduğunu görüyor, ama deşmek istemiyordum...

Aslında artık bir dönemin bittiğinin farkına varıyor ama ilk söyleyen ben olmayayım diye işi yokuşa sürüyordum...

Barlarda, kafelerde ve gecelerde takılan gençliğin, bir kısmının takıldığı, bir kısmının da takılmak istemediği konunun evlilik olduğu gerçeğini kafamdan silip atamıyordum...

***


Biliyordum ki, 25 yaşından itibaren, kafelere, barlara, gecelere ve hayata takılan kızların ezici çoğunluğunun kafasını taktığı konu, uygun ve mükemmele yakın bir erkek arkadaşla evliliğe doğru adım atmaktır...

Yaşanacaklar, bir nebze yaşanmış ve artık daha fazla açgözlülük yapmak yerine, toplumsal, ailesel ve bireysel onayın alınacağı yüce kuruma, evliliğe doğru hareketlenmenin zamanı gelmiştir...

Bir hayat arkadaşı bulunmalıdır...

Beraber gezip beraber eğlenilmelidir...

Her halükarda artık kız başına barlarda ve gecelerde dolaşmaya bir son verilmelidir...

Bohem terk edilmeli, bir düzene geçilmelidir...

Bunun için de uygun bir hayat arkadaşı bulunmalıdır...

***


O bulunursa, her şey daha güzel olacaktır...

Arkaya yaslanıp, hafif keyif yapılacaktır...

Gidilen mekanlarda çapkın erkeklerin bakışlarından duyulacak mutluluk artık uzakta kalsa da, o erkeklerin birkaç günlük kullanımı haline gelme tehlikesi de bertaraf edilecektir.

Her halükarda yeni durum çok heyecanlı olmasa, hafif monotonluk koksa da, daha konforlu ve huzurlu olacaktır...

Sonra hayata nasıl olsa biraz heyecan katmak mümkündür...

Kız kıza kalınıp nasıl olsa kaynatılacaktır.

Milletin dedikodusu yapılacaktır...

Hangi barda, hangi arkadaş, hangi adamla çıkmış, akşamında neler yaşanmış, konuşulacak kaynatılacak, heyecanlanılacaktır...

Monotonluğa paye verilmeyecek, başkalarının heyecanıyla zenginleşilecek, koca ve aile konforuyla da rahatlanacaktır... Baba baskısı, anne zıngırtısı, abi horultusu duyulmayacaktır...

Sol parmaktaki alyans, zımni bir güvence sağlayacaktır...

Bir parça koruyacak ve kalkan olacaktır...

Olmasına olacaktır da...

Bütün bunlar nasıl olacaktır?..

***


25 yaşından itibaren güzel ve hoş kızlar, kafalarında bu takıntıyla dolaşsalar da o mekanlardaki 25 yaşının altında, üstünde ve her tarafında bütün erkekler, başka takıntıların peşindedirler...

Onlar evlilik takıntılarının çok uzaklarında, hep bir fazla bir daha fazla, hep bir heyecan hep yeni bir başka heyecan peşindedirler...

Yepyeni heyecanların takıntısıyla, yepyeni hayat arkadaşlarının takıntısının buluşturduğu hayatlar ve mekanlar hiç kimseye mutluluk ve tatmin vermemektedir...

***


Erkekler, evlilik takıntılarının dışında kalanlarla buluşup bir şeyler yaşadıklarında, bunu yepyeni bir heyecan olarak hissetmeyip mutsuz olmaktadırlar...

Kızlar, “kullanıldım mı kullanılmadım mı, olur mu olmaz mı” hesaplarıyla, yaşayacakları bir sürü şeyi zaten ıskalamakta, Godot’yu bekler gibi bekleyip durmaktadırlar...

Meçhule giden gençlik hayatlarında meçhul hale gelen evlilik vardır...

Evlilik bir meçhule doğru gitmektedir...

*****


GÜNÜN ANLAMLI SÖZÜ...

TEVEKKÜL

“Temel doğa kanunlarından biri şudur... Taşıyabileceğimizden daha büyük bir yükü yüklenemeyiz...

Yolumuz sevgiyle hazırlanmıştır...

Hazır olduğumuzun ötesinde bir bilgi ya da gerçek karşımıza çıkmayacaktır...

Yani siz hazır olduğunuzda bütün parçalar sizi bulacaktır...

Öğrenci sabırlı olmalıdır...

Zamanlama önemlidir ve cevaplar size gelecektir...

Robin Sharma...”

***


Taşıyamayacağınız yüklerin altına girmeye çalışmayın...

Hepimizin kaldırabileceği belirli miktarda bir manevi yük var...

Bunun ötesini üzerimize aldığımızda, aslında o yük taşıyamayız...

Fakat yük maddesel bir yük olmadığından onu taşıyamadığımızı bir süre anlayamayız...

Üzerinden bir süre geçtikten sonra, aldığımız fazla yükün bizde yarattığı komplikasyonlar, hastalıklar, psikolojik gerilimler, depresyonlar bize fazla yük almış olduğumuzu gösterirler...

Sabır ve tevekkül hayatın gerçek şifreleridir...

Sabırlı olmayı öğrenmek, hayatın dışımızdaki gerçeğiyle kavga etmemek, sorularınızın cevaplarının size geleceği zamanı bekleyebilmek önemlidir...

***


Evrende madde sonrası bir dünyanın ve dönemin de olduğunu düşünün...

Evrenin ilahi dengesine güvenin...

Bütün dengeleri ve adaleti tek başınıza sağlamayacağınızı idrak edin...

Çok şeyi evrenin dengesine ve adaletine bırakın...

İlahi adalet mutlaka tecelli edecektir...

Bugün, yarın ya da yarından sonra...

DİĞER YENİ YAZILAR