Avrupa'nın en iyi hava yolları THY...

Haberin Devamı

İstanbul’dan Paris’e gidiyordum öğle sonrası uçağıyla bir yaz akşam üstü...

25 yaşlarında sürekli seyehat etmeye başlayan bir gazeteciydim...

Kendimi hiçbir şehre bağlı hissetmeyen, evinden uzakta sürekli seyahat eden, bir gazeteci olarak konumlamıştım...

Zevk aldığım, keyif aldığım, kendimce korkusuzca kent kent, ülke ülke haber peşinde koştuğum günlerdi...

Tesadüf!! bu ya o gün Türk Hava Yolları’yla seyahat ediyordum...

Lufthansa’nın dünya çapında marka olduğu günlerdi...

British Airways, Air Franca, Jall gibi dünya çapında markalarla uçuyordum...

Havam yerindeydi...

***

Türkiye zaten o günlerde dünyadan alabildiğine kopuk, kahvenin bile bulunmadığı bir ülkeydi...

Pencere kenarında oturmuş dışarıyı seyrediyor, yapacağım işleri planlıyordum...

Hostes bir anket formu uzattı önüme...

“Bunu doldurmanızı rica edeceğim” dedi...
“Yolculuğunuz nasıl geçiyor?.. Nelerden şikayetçisiniz?..

Nelerden memnunsunuz?.. Bizim için cevaplarınız önemli...”

Dünyada esamemizin okunmadığı yıllardı...

Biz de Türkiye’ye inanmazdık zaten...

“Bizden bir halt olmazdı...” öyle düşünürdük...

Gençlik ukalalığında burun kıvırarak anket formunu aldım...
Doldurmaya başladım...

Memnun olduğum şeyler, olmadığım şeyler uluorta dolduruyordum...

***

O soruyu okuduğum anı hiç unutmuyorum...
Şöyle diyordu soru:

“Türk Hava Yolları’nı tercih etmenizin en önemli nedeni nedir?..”

Şöyle bir düşündüm...

Öyle bir cevap vermeliydim ki; okuyanlara “kapak olmalıydı...”

Görmeliydi Türk Hava Yolları aslında matah hiçbir özelliğinin olmadığını...

“Maalesef” dedim, “Ana dilimde uçuş yapan tek hava yolları şirketi... Tek özelliği bu benim için...”

Aklım sıra aşağılıyordum kendi ülkemin hava yolları şirketini...

O cevabı kim okudu, okuyanlar ne düşündü bilmiyorum...

Ancak bu olayın üzerinden geçen 25 yıl sonra “bu gençlik cevabımdan utandığımı” hissediyorum...

***

Kabul, Türk Hava Yolları o günlerde muhteşem bir hava yolu şirketi değildi...

Diğer hava yolları en azından bizim gözümüzde çok daha havalıydı...

Pan-Am, dururken, Air France uçarken, SAS havada dans ederken, Türk Hava Yolları’nın adı bile sakil kalmaktaydı gözümüzde...

Esasen Türkiye’nin gücüne, çağdaşlığına, medeniyetine inanmazdık ki biz...

Bulgaristan’dan batıya doğru ötesi medeniyetti...
Türkiye ise garabet...

***

Dün Genel Müdürü Temel Kotil, Türk Hava Yolları’nın dünyada 18.8 milyon kişinin oylarıyla, Avrupa’nın en iyi hava yolları seçildiğini açıkladığında 25 yıl öncesinin o öğleden sonrası geldi gözümün önüne...

“Türk Hava Yolları’nı tercih emenizin nedeni nedir?..” diye sormuşlardı...

“Maalesef kendi ana dilimde hizmet verilen tek hava yolu şirketi olması” cevabını vermiştim...

Bugün sorsalar şöyle söylerim:

“Mükemmel ikram servisi aldığım en önemli hava yolu...

Hosteslerinin Air France’da olduğu gibi, Amerikan hava yollları şirketlerinde çok gördüğüm gibi ukalalık etmediği, hizmet vermeye çalıştığı hava yolları şirketi...

Belki ismimden, ancak çokçası hizmetin kalitesinden rahat rahat şımarabildiğim, her durumda pratik bir formül bulunabileceğine inandığım tek hava yolu şirketi...

Dünyanın kullandığım bütün hava yolları şirketlerinden, tek bir eksiği olmayan, fazlası çok olan bir hava yolları şirketi...

En önemlisi...

Gurur duyduğum ülkemin, gurur duyduğum hava yolu şirketi...”
18-19 milyon dünyalının niye Türk Hava Yolları’nı seçtiğini bilmiyorum...

Ben Türk Hava Yolları dışında bir şirketle aktarmalı bir yerlere gittiğimde içimden “Kim bilir yine uçakta ne aksaklık çıkacak” duygusunu yenemiyorum...

İlahlar geçmişteki o “züppe” sözümün intikamını alıyorlar benden...

*****

MUSTAFA ÇOCUKLARINA KAVUŞUR MU BUGÜN?..

Bugün Mustafa‘nın (Balbay), Mehmet Haberal’ın, Engin Alan’ın tahliye olup olmayacaklarına karar verecek mahkeme...

Milletvekili seçildiler onlar...

Mehmet Haberal’ı veya Engin Alan’ı tanımıyorum...

Mustafa’yı ise yakından tanıyorum...

Mustafa’yı tanımam, ona karşı torpil, diğerlerine karşı ise bir dezavantaj oluştursun istemiyorum...

Hepsi için bu dileklerim geçerli...

Fakat Mustafa’yı bildiğim için bu yazdıklarım daha bir sahici...

***

Kanunları bilmem...

Mahkemeyi etkilemeye de hiç çalışmam...

Ben olaya sadece insani açıdan bakıyorum...

Çok zamandır çocuklarından hasret günler eçirdi Mustafa...
Artık milletvekilidir...

Yargılanacaklar ve yargılanma sonunda hüküm giyecek veya beraat edecekler...

Milletvekili seçildiklerine göre kolay kolay kaçmayacaklarından, tutuklu kalmadan, yargılanmaları akla yakın, barışa hizmet edici bir tutumdur...

Benim için ondan da daha önemlisi...

Mustafa’cık ikinci çocuğunu öpüp koklayamadan geçirdi günlerini, aylarını, yıllarını...

Bir parça gülümseyebilmeli o evlerdeki çocuklar ve aileler artık...

O gülümsemeler Türkiye’de barışa hizmet edecektir...

Emin olabilir herkes...

*****

HATİP DİCLE’NİN MİLLETVEKİLLİĞİ AKP’YE GEÇMEMELİ...

Yasaların ince ayarı, yorumu başka olabilir...

YSK kararında yasal olarak haklı da olabilir...

Ancak ben olaya “vicdan ve adelet duygusu” açısından bakarım...

Madem ki Hatip Dicle’nin miletvekilliği kabul edilmeyecekti, o zaman YSK niye milletvekili adaylığını kabul etti...

Madem ki, Dicle hüküm giydiği için milletvekili seçilemeyecekti, bu durum neden daha önceden açık edilip bir başka BDP’linin aday gösterilmesi sağlanmadı?..

Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülüp, yerine bir AKP’linin milletvekili olması vicdanları ve adalet duygusunu yaralar...

326 milletvekili çıkaran AKP’nin bir milletvekiline daha ihtiyacı yok...

Ha dört milletvekili bulmuş dışardan ha beş, Anayasa’yı değiştirmek için fark etmez...

Seçimler bitti, herkes huzura erdi...

Bu saatten sonra yeni gerginlikler, yeni tırmalamalar, ateşlenen yeni fitiller demokrasiye ve barışa hizmet etmez...

Birilerini yine “krizden medet umacak hale getirmenin” alemi yok...

Hatip Dicle’nin hakkıyla seçildiği milletvekilliği kendisine verilmeli...

Yasalarda mı düzenleme yapılır, yorumda mı bilmem...

O milletvekilliği BDP’nin hakkıdır...

DİĞER YENİ YAZILAR