42 yaşında lastiği patlayanlar ve Quantum mucizesi...

Haberin Devamı

“Bizler kuşaklar boyu ailemize yüklenmiş genetik kodlarımızla, dünyaya geldikten sonra edindiğimiz öğretilerle, hayata bakarız, onu okumaya çalışırız, olaylara reaksiyon veririz...

42 yaşına kadar, genetik kodlar ve anne babadan aktarılan yaşam öğretileri hayatımıza yön verirler...

Bir olaya verdiğimiz tepkiler, bu kodlarda ve şifrelerde gizliler...

İnsan hayatı 7’şer yıllık dönemler ve daireler şeklinde sürer...

Artık eksi bir yıllık değişimle 42 yaş civarında hepimizin hayatı önemli bir hesaplaşmaya sahne olur...

Hayatımızda çok önemli olan lastiklerden biri patlar...

Bu bir erkek için, çok iyi gittiğini düşündüğü işinde, meslek hayatında, kariyerinde bir toslama biçiminde olabilir...

Kadın ve erkek için çok güvendikleri evlilik kurumunun çökmesi olabilir...

Yaşam tarzının ‘genetik kodlardan ve öğretilerden gelen’ yanlışlığı sonucu, ağır bir sağlık sorunuyla karşılaşılabilir...

Sonuçta lastik bir yerlerde patlar...

Hayat değişimi dayatır...

Ancak bu değişim, işinizi veya eşinizi değiştirmek değildir...

Çocukluğunuza, bebekliğinize hatta ailenize dönüp kuşaklardan gelen ve size öğreti olarak yüklenen kodlardaki hataları değiştirmekten söz ediyoruz burada...

Eğer hayatla ve doğayla uygun değişiklikleri yapabilirseniz, mutluluğu yakalarsınız...

Ancak yüzde 80, lastik patladığında bunun bir kaza olduğunu düşünür ve aynı kodlarla yaşamayı sürdürür...

Bunun sonucu yeni kazaların meydana gelmesidir...

Huysuz ihtiyarlık ya da yaşlanırken çirkinleşmek böyle bir şeydir...

Hayatın değişimi arzu ettiği dönemde, size 42 yaşında o yol kazasını yaptıran nedenleri, genetik öğretileriniz ve kodlanmalarınızla bulup çıkarmanız ve hayatla çatışmayan bir mutluluğa yelken açmanız gerekir...”

***


Geçen Cumartesi günü sevgili Mehmet Ali Erbil kardeşimin “hayatındaki evliliklerinde hep aynı fasit dairenin gerçekleştiğini” anlattığım yazıda tesadüf eseri Quantum felsefesinden de söz etmiştim...

O kadar çok dosttan, okuyucudan mail geldi ki...

Quantum’cu arkadaşımı merak eden o kadar çok insan oldu ki, en iyisi dedim ben birkaç yıldır içini bildiğim bu felsefeden kilit noktaları burada bu köşede anlatayım...

Böylece tek tek bütün maillere yanıt vermektense, burada herkesin merak ettiği konuları yanıtlamış olurum...

Bu işlere meraklı çok yakın ünlü bir kız arkadaşım 3-4 yıl önce “Reha ben çok etkilendim... Lütfen bir git bana fikrini söyle” demişti...

Ortak bir başka ünlü ve başarılı arkadaşımızın, bu tecrübede ağladığını söylemişti...

Sabah 09.00’dan akşam 16.30’a kadar kaldım...

Öğlen yemeğini orada yedim, hiç çıkmamacasına, telefonları kapatırcasına...

Kendi hayatımda da “ağır sorunlar yoktu, ama ilginç günler geçiriyordum...”

Sabah ve öğleden sonraki seanslarda, “Çoğunu birkaç yıldır çıkan yayınlardan ve kendi deneyimlerimden takip ettiğim” felsefeyle karşılaştım...

***


“Ferrarisini Satan Bilge” de, kalp krizi geçirdiği sırada çok zengin ve başarıyı bir panter gibi pençelerini başkalarına geçirerek kazanan bir avukattı...

Sonra kendisine kalp krizi geçirten, mutluluğu hissedemeyen o Ferrari’yle özdeşleşmiş düzeni değiştiriyor ve yaşamın uyumunu sağlamaya başlıyordu...

Kendi kodlarınızı değiştirmek, o kadar kolay bir şey değil...

Çünkü bunu gerçekten isteyip istemediğinizden emin olmalısınız...

Sizin mutsuzluk kaynağınız olan birçok şey, aslında aynı anda mutluluk kaynağınız...

Yani kodlarınızı değiştirdiğinizde artık eski mutlu olduğunuz şeylerle mutlu olmuyorsunuz...

Mutsuzluk getiren kodlarınızda, mutluluk getiren kodlanmalarınız da mevcut...

Yani kodları değiştirmek, her şeye eskisi gibi devam edip, sadece mutsuzlukları mutluluğa çevirmek değil...

Yaşam felsefenizin tamamen değişmesi demek...

Zaman zaman bu köşede Quantum’la ilgili konuştuklarımızı paylaşacağım sizinle...

***


İRLANDA’DA BİR AŞK YAŞAMAK...

AŞK ŞEHİRLERİ ARASINDA NİYE İSTANBUL YOK?..


Bizim sinemacılar, tiyatrocular, oyuncular geçenlerde Tayyip Erdoğan’la toplandıklarında çok ilginç tartışmalar yaptılar...

Sinema çağımızın, düşünceleri ve hayalleri belirlemede, önyargıları değiştirmede veya oluşturmada inanılmaz etkili bir güç...

Merak ediyorum, Başbakan’la uzun uzun tartışan arkadaşlar, dünyadaki milyarca insanın algılamasına yön veren Amerikan Sineması’nın son yıllarda “yeni aşk şehirleri ve ülkeleri” yaratarak, milyonlarca insanda bu ülkelere yönelik inanılmaz fantazyalar ürettiğinin farkındalar mı?..

Bir Woody Allen’ın Penelope Cruz ve Javier Bardem, Scarlett Johnson ve Rebecca Hall’lu kadroyla yarattığı Barcelona fantezisi bütün dünyanın hayallerini süslüyor...

***


İnsanlar aşkı sırf bu filmin yarattığı algılamadan dolayı Barcelona’da yaşamak istiyorlar...

Son gittiğimde, bir markete girdim ki, karşımda Orhan Pamuk’la Faslı yazar sevgilisi su alıyorlar...

Nobel ödüllü Orhan Pamuk bile Faslı yazar sevgilisiyle aşkını Barcelona’da yaşıyor...

Milyonlarca turist Barcelona’ya akın ediyor...

Hafta sonunda, inanılmaz güzel, sıcak bir romantik komedi olan Leap Year (Aşka Yolculuk) filmine gittim...

Bir Amerikan-İrlanda ortak yapımı film...

O filmi izledikten sonra insanın içinden tek bir şey geçiyor...

İrlanda’da bir aşk yaşamak...

Öyle ahım şahım da bir cast değil...

İki kez Oscar adayı olan Amy Adams’ı İngiliz aktör Matthew Goode’la oynatmış yönetmen Anand Tucker...

Erkek arkadaşına romantik bir evlilik teklifi yapmak için dört yılda bir takvime giren 29 Şubat’ı seçiyor Anna...

***


Bunu gerçekleştirebilmek uğruna Amerika’dan kalkıyor, kardiyoloji konferansı için orada bulunan erkek arkadaşına teklif etmek için İrlanda’ya gidiyor...

Orada kuş uçmaz kervan geçmez bir otel-bar’ın sahibi Declan’la karşılaşıyor...

Olaylar böyle gelişiyor...

Ama olayların gelişmesini bırakın siz bir kenara...

Öyle bir İrlanda kasaba görüntüleri, dik yamaçlardan uzanan deniz manzaları, sonsuz yeşilliklerin pastoralliğinde, özgürlük havası yaratılıyor ki, insan kalkıp İrlanda’ya gidip, âşık olmak istiyor...

***


Barcelona’dan sonra, İrlanda...

Aşka Yolculuk’u izledikten sonra nicedir gitmek istediğim ve hâlâ görmediğime için hayıflandığım İrlanda’ya en kısa zamanda gitmeye karar verdim...

O unutulmaz bir klasik olan Çakal filminde Richard Gere’in oynadığı Declan karakterinde İrlanda ilk defa büyülemişti beni...

Şimdi artık, kalbimin gürül gürül akan isteğinin önünde duramıyorum İrlanda’ya gitmek için...

İrlanda ne yapsa, bir insan üzerinde bu kadar etkili bir imaj çizemezdi...

Acaba diyorum, “İstanbul’da buranın ezgileri ve kültürüyle bezenmiş bir Hollywood aşk filmi çok mu zordur?..”

Yoksa İstanbul’da, İrlanda’da ya da Barcelona’da yaşanacak kadar keyifli bir aşk mı yoktur?..

Kendi adıma konuşmam gerekirse, İstanbul’da yaşanan aşkı, hiçbir yere tercih etmem...

Bunun filmini yapmak elimden gelse çoktan yapacağım...

Senaryosunu yazmanın zamanı geliyor galiba...

DİĞER YENİ YAZILAR