“Sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim...’

Haberin Devamı

Yılın centilmenleri belli oldu...

17-18 yaşlarında Ankara’da bir kolej çocuğuydum...

Dünyayı ve yaşamı yeniden kurmak istiyordum...

Okuldaki dersleri fazla takmıyor, okul dışı kitapları ilgi duyuyor onları okuyordum...

Okuldaki derslere girmiyor, okul dışındaki yaşamın ilginçliklerini, güzelliklerini, tatlarını almaya, bilmediğim gizemli dünyaların kapılarını aralamaya çalışıyordum...

İlginç bir tip olmuştum...

Dünyayla ilgilenen, dünya ve Türkiye sorunları üzerine ahkam kesen, ancak liseyi boşlayan...

Keza, briçten satranca, okeyden, kinge, müzikten, diskoya, pastaneden, kafeye salkımsaçak dolaşan, ama okul dendi mi sürekli asan, aile için “arıza” dedikleri tiplerdendim...

***


Yaptığım her şey kurulmuş ve yaşatılmaya çalışılan düzene aykırıydı ve protestti...

Buna karşın yaşıma göre afrası tafrası bol bir yarı aydın bilinçlenme düzeyinde olduğumdan “sallıyordum sallayabildiğim kadar...”

Babam oğlunun, briçten, diskoya, romantik aşklardan Marksizme kadar uzanan geniş dünyasındaki zenginliği farkediyor, ancak çocuğunun protest kişiliğinin kural ve baba otoritesi tanımaz başkaldırısı karşısında çaresiz bir anekdotun final cümlesinden medet umuyordu...

- “Oğlum ben sana ‘Vezir olamazsın’ demedim, ‘Adam olamazsın’ dedim...”

Burada “adam” olamayacak olan ‘ben’ oluyordum...

***


Babamın kıstaslarında ‘adam’ olanlar, protest ve isyankar olmayan, dersinde başarılı, hayatta ne yaptığını bilen, risklerden ve tehlikelerden uzak bir yaşamın aile öğütleriyle sarmalanmış güvenli sularında, plajlardaki güvenlik kordonuyla ayrılmış, emniyetli sularda yüzmeye alışkın tiplerdi...

Onlar çok hızlı araba kullanmazlardı...

Onlar, dersleri asmazlardı...

Onlar, ikmale kalmaz, sınıfta hocayla arıza çıkarmaz, anneyle babayla kavga etmez, büyüklerine isyankar davranmaz, içki sigara içmez, kahvelerde diskolalarda sürtmez, caddelerde arabaya kız atmaya kalkmaz, hele hele siyasetle, hele hele de devrimci, sosyalist falan siyasetlerle zinhar ilgilenmez ana kuzusu dediğimiz çocuklardı...

Bunların hiçbiri bende yoktu dolayısıyla “Benden vezir olabilirdi, ama adam olmazdı...”

***


O gece, Gentleman dergisinin yılın centilmenleri ödül törenine giderken aklımdan babamın bu sözleri geçiyordu...

Gentleman dergisi ödül komitesi benim mutlaka o gece orada olmamı istemiş, yılın en önemli centilmenlerinden biri olan Faruk Eczacıbaşı’ya ödülünü vermemi istemişti...

Arabayı otele doğru kullanırken içimden kendi kendime mırıldanıyordum:

“Adam olamadın ama, bak adamların en kodamanlarına centilmenlere ödül verecek konuma geldin...”

Aydın Doğan çok özel konukların olduğu o gece, sahnede;

- “Grupta çalıştığım arkadaşlarıma, ‘Her medya kuruluşuyla rekabet edin’ diye telkinde bulunuyorum, ama bir tek Gentleman dergisiyle rekabet etmeyin diye ekliyorum...” diyordu...

Hürriyet’in efsanevi Genel Yayın Yönetmenleri’nden Nezih Demirkent’in torunu Feyzan Top’un efsane gazeteci olan dedesine layık çıkardığı Gentleman dergisi o gece, yılın centilmenlerine ödüllerini veriyordu...

Ara Güler, Rahmi Koç, Aydın Doğan, Erdoğan Demirören, Erdoğan Özgörkey, Faruk Eczacıbaşı, Hamdi Akın, Ersin Özince, Ahmet Zorlu, Alinur Velidedeoğlu, Serdar Bilgili, Ali Ağaoğlu ve daha sayamadığım niceleri vardı Four Seasons otelinin salonunda o gece...

***


Gentleman dergisi tarafından yılın centilmen erkeği seçiliyorlardı...

Bu kadar erkeği oraya toplayan ana saik, “gentleman” olabilme duygusuydu...

Aydın Doğan centilmen olabilmenin gururunu ve keyfini yaşayabilmek için, grubundaki profesyonellere “Herkesle rekabet edebilirsiniz ama centilmen dergisiyle asla” diyordu...

Orada farkettim ki, aslında centilmen olmak, bir erkek için müthiş bir aidiyettir...

Kadına karşı nasıl davranacağını bilmektir centilmen olmak...

Hırt olmamaktır, asil ve vakur davranabilmektir...

İyi giyinmek, kendi modanı takip etmek, estetik bir kültür ve sosyal değerler imbiğinden geçmekle mümkündür centilmen olmak...

Centilmenlerin şık giyim tarzı, spora kayan otomobilleri, içtikleri özel kokteyl içkileri, bulundukları mekanları, kışı ve yazı geçirdikleri şehirleri vardır...

Şu söz centilmenlerin şiarıdır:

“Zengin, çok zengin olabilirsiniz, ama centilmen olamazsınız...”

***


O gece, orada smokinler ve papyonlar içindeki centilmenler, bir centilmenlerin kulübünün ağırlığı, estetik ve elitist atmosferi içinde, bu aidiyetten gurur duyduklarını anlatmaya çalışıyor gibiydiler...

Onun için Gentleman dergisinin gecesi, Türkiye’de hiçbir şekilde kimsenin biraraya getiremeyeceği ünlü işadamlarını, zenginleri ve sanatçı dostlarını biraraya getirebiliyordu...

En büyük centilmenlik ödülü yılların büyük ustası fotoğraf sanatçısı Ara Güler’e verildi o gece...

Zorla resmimi çektiler dergidekiler...

Çekilen resmime baktım...

Siyah smokin, beyaz mendil ve beyaz gömlek...

Bu tarafı geceye uygundu...

Ama babasının “adam olamazsın” dediği 17-18 yaşlarının protest genci, yine isyankarlığını ve protestliğini göstermiş, papyon yerine siyah beyaz bir fular takmıştı...

Manşetleri işlemeli beyaz gömleği, yine standart dışıydı...

Centilmenler kulübünde centilmenlere ödül veren, adam, yine protestlikten, yine isyankarlıktan vazgeçmemişti...

Babam haklıydı...

“Ben centilmen olsam bile adam olamazdım...”

DİĞER YENİ YAZILAR