Gazete Vatan Logo

Özür dileriz

Çankaya Köşkü dün tarihi bir güne tanıklık etti...

Sayın Cansever, yarattığınız bazı eserler bakımsız kaldığı,

Sayın Yaşar Kemal, bazı el yazmalarınız el konularak yok olduğu,

Sayın Yavaşça, müziğimiz yozlaştırıldığı için


Çankaya Köşkü dün tarihi bir güne tanıklık etti. 2008 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nin töreninde Gül ödül sahipleri Yaşar Kemal, Turgut Cansever ve Alaeddin Yavaşca’dan, toplum ve devlet adına özür diledi. Bir konuşmasında “Devleti affetmeyeceğim” diyen Yaşar Kemal de ödülünü Gül’ün elinden aldı.
Edebiyat dalında Yaşar Kemal, mimari dalında Turgut Cansever, müzik dalında ise Dr. Alaeddin Yavaşca’ya verilen Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri dün Çankaya’daki törenle sahiplerini buldu. Yaşar Kemal, törenin yapıldığı resepsiyon salonuna alkışlar arasında girdi.

Kürt destanlarına vurgu

Gül, Yaşar Kemal’in edebi kişiliğini överken “Homeros’tan Dede Korkut’a, Kürt destanlarından Yunus Emre ve Karacaoğlan’a uzanan son derece zengin edebi gelenekleri kendi evrensel ve anıtsal eserlerine dönüştürdüğüne” vurgu yaptı.

Gül: Üzülmüş olabilirler

Cumhurbaşkanı Gül, ödül alan üç kültür adamının sanat yaşamları boyunca yaşadıkları olumsuzluklara da dikkat çekti: “Üç değerli kültür adamımız uzun sanat yaşamları boyunca şu veya bu şekilde uğramış olabildikleri anlayışsızlık, ilgisizlik, vefasızlık veya haksızlıklar nedeniyle zaman zaman üzülmüş de olabilirler. Bu davranışlar Sayın Cansever için yarattığı bazı eserlerin bakımsız kalması, şehircilik ve mimaride özensiz ve kişiliksiz uygulamaların hakim olması Sayın Kemal bakımından gençliğinde bazı el yazmalarının (yazara ait elle ve kurşun kalemle yazılan yazıları) el konularak yok olması, evrensel ve toplumsal barış ile ilgili olarak yapmış olduğu çağrı ve uyarıların zamanında ve yeterince dikkate alınmamış olması veya kitaplarının korsan baskılarının önüne geçilememesi Sayın Yavaşça için ise müziğimizin yozlaştırılması veya telif haklarına riayet edilmemesi biçiminde ortaya çıkmış olabilir.”

Tek dile kalmış dünya

Yaşar Kemal ise ödülünü aldıktan sonra konuşmasını beli ağrıdığı için oturarak yaptı. “Bu yaşta böyle bir ödülü almaktan memnunum. Beni bu ödülle onurlandıranlara teşekkür ederim” diyen Kemal, eğitim sistemini ve küreselleşmeyi de kendine has üslubuyla eleştirdi: “Bugünkü eğitim düzeni düzen değil. Bu okullar zulüm okullarıdır. Köy enstitüleri dünyadaki en iyi başlangıçlardan biriydi. İnsanlık bir gün mecbur olacak, tutacak bu düzeni. Bugün milyonlarca insan açlıktan, bakımsızlıktan ölüyor. Ne halt ederlerse etsinler bu böyle devam etmeyecek ya da insanlık sona erecek. Bir gün, ’Bir Türk yazar bunu söyledi’ diyecekler, edebiyatım umurumda değil, namusum umurumda. Tek dile kalmış dünya hapı yutmuştur. Ne büyük mutluluktur ki dünyamız hâlâ on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Her kültürün bir rengi, bir kokusu vardır...”

Anasını satayım, eşşekler...

“Tek çiçeğe, renge, kokuya kalmış insanlık ve tek dile kalmış bir dünya rezil bir dünyadır. Cehennemden kötü. Anasını satayım. Eşşekler götürsün. Bokturuk, püsürüktür.”

Türk edebiyatının dev kalemi

Türkiye’nin edebiyat alanındaki en değerli isimlerinden olan Yaşar Kemal, 1923’de Adana’da dünyaya geldi. Kaza nedeniyle bir gözünü kaybeden Yaşar Kemal 5 yaşındayken babasının Hemite Camiinde namaz kılarken öldürülmesine tanık oldu. Yazarlığa küçük yaşlarda başladı. Ancak ünü kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Çukurova’nın tarlalarından çıkan, çırçır fabrikalarında çalışan ve her zaman ’Sosyalist işçi sınıfı’ söylemleriyle bilinen yazarı gündemde tutan bir başka özelliği ise aldığı hapis cezalarıydı. 17 yaşındayken siyasi nedenlerle ilk tutukluluk deneyimini yaşadı. Askerlikten sonra gittiği İstanbul’da, 1950’de Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesine aykırı eylemde bulunmak savıyla tutuklandı ve bir süre Kozan Cezaevi’nde yattı. 1951’de salıverilince tekrar İstanbul’a gitti. Yaşar Kemal 1995’te Der Spiegel’de çıkan bir yazısı yüzünden yine 20 ay hapis cezası aldı. Ancak bu ceza ertelendi. 1996’da Bayrampaşa Cezaevi’nde yapılan ölüm oruçlarını sona erdirmek için devreye girmişti. İlk romanı “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı’nı kazandı. 1974 yılında “Demirciler Çarşısı Cinayeti” adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü’nü aldı. “Yer Demir Gök Bakır” Fransa’da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. “Binboğalar Efsanesi” 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı.

630 esere imza attı

Türk müziğinde birbirinden unutulmaz 630 esere imza atan Alaeddin Yavaşça etkileyici sesi ve hocalığının yanı sıra bir doktor olarak da 40 yıla yakın hizmet verdi. 1950’de İstanbul Radyosu’nda solist icracı olarak sanat hayatına atıldı. Tıp kariyerinde 50’den fazla bildiriye imza atan Yavaşça, iki mesleği bir arada yürütebilen nadir kişiliklerden biri oldu. Türk musikisine yalnızca bir icracı değil besteci olarak da sayısız katkıda bulundu. Sanatçının ilahileri ve çocuk şarkıları da bulunuyor.

İstanbul ona çok şey borçlu

Türk Çağdaş mimarisinin en önemli isimlerinden biri olan Turgut Cansever, 87 yıllık yaşamını Türk mimarisine adadı. İstanbul metropolü gelişme biçimi ile ilgili ilk çalışmaları, çözüm alternatifleri geliştirdi. 1975-1980 yıllarında İstanbul Belediyesi’nde İstanbul metropol gelişme planında uygulanması öngörülen su, pis su, ulaşım, konut, turizm, koruma, şehir merkez alanları, yeni sanayi bölgeleri, liman gibi çeşitli projelerin danışmanı olan isim oldu. 1980’de Türk Tarih Kurumu binası, 1971-73 yılları arasında Bodrum’daki Ahmet Ertegün evi yenilemesi ve 1992’de Demir tatil köyü olmak üzere üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne değer görüldü.

HAYRÜNNİSA GÜL İLE ERDOĞAN’IN SICAK SOHBETİ

Köşk’teki törene Başbakan Erdoğan’ın yanı sıra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Bağımsız milletvekili Ufuk Uras ve eski Kültür Bakanı Sait Talat Halman da katıldı. Törende Erdoğan ile Hayrünnisa Gül’ün sıcak sohbetleri dikkat çekti.

Haberin Devamı