TV’nin sorunu Tekrarcılık

Reyting aslanın midesinde, reklam fiyatları düştü, yeni panelde izleyicinin eğilimlerini anlamak zor” gibi yüzlerce cümle dinledik televizyon sektörünün liderlerinden... Bundan sonra asla bu laflara inanmayacağım. Çünkü ekranın en büyük sıkıntısı tartışmasız tekrarcılık! Kimse var olan düzeni değiştirmek için elini taşın altına sokmuyor. Televizyonculuk primetime’da 3 ya da 4 reklam kuşağı açarak 150 dakikalık dizi yapmak, gündüz kuşağında ise evlilik, reality programlarına ve tekrarlara teslim olmuş durumda! Tekrarcılık bu sektörün en büyük sorunu! Üstelik birbirinin benzeri, neredeyse aynı işleri koymaktan bahsetmiyorum! O Türk televizyonlarının zaten en büyük alışkanlığı... Kastettiğim, üretilen bir içeriğin bitmek tükenmek bilmeden tekrar yayınlanması...

İyi içerik koymak lazım!

Bayram boyunca İstanbul’daydım. Her akşam yayınlanan film, dizi tekrarı ya da program her gündüz tekrar etti. Aynı filmi, diziyi, programı televizyonu ne zaman açsam yeniden gördüm. Öyleyse akşam TV karşısına oturmanın ne anlamı vardı? Kaldı ki, bayram tatili televizyonculara verilmiş bir tatil değildir. Tatilde insanlara iyi içerik çıkarmak için çalışmaları gerekirdi. Çünkü tatilde ekranda iyi bir içerik varsa izlenir. “Kimse izlemez” mantığı saçma! Türkiye’nin elendiği EURO 2016 maçlarının aldığı reytingler yeni bir şey ekranda olduğunda izlendiğini gösteriyor. Çünkü tekrarı yok! Hepimiz bu duyguyla başına oturuyoruz. Heyecan dozu yüksek, yeni bir içerik de karşılığını alırdı reytingden... Şimdi durum daha zor! Türk televizyonları izleyiciyi tekrarlara o kadar alıştırdı ki; bir dizi, film ya da program başladığında izlemenin anlamı yok. Çünkü her an yeniden tekrarı var. Üstelik sabah 30 dakikasını, akşam üstü devamını, akşam geri kalanını izleyebiliyorsun. O nedenle bundan sonra kimse izleyiciyi sorgulamasın. Siz ekrana iyi içerik koyun, onun tanıtımını iyi yapın da, izlenmezse bunları tartışalım. Emek harcamadan suçu seyirciye atmak sadece kolaycılık!

Haberin Devamı

Sinan kahramanlığını kaybetti

Cumartesi akşamı Tatlı İntikam’ın yeni bölümü vardı. Pelin, Sinan’ın Rüzgar’la evlendiğini öğrenmiş ve Paris’e gidiyordu. Üstelik Sinan yolunu kesmiş ve onu dönmeye ikna edememişti. Gerçi o kadar ısrar etmedi ki, Pelin gitmekte haklıydı. Sinan restoranına, Pelin havalimanına gidiyordu. Ancak bölüm oyuncusu taksici Pelin’e öyle bir konuşma yaptı ki, dayanamadı ve geri döndü. Bence bu dramatik olarak çok yanlıştı. Madem bu işin kahramanı Sinan, bölüm oyuncusu neden kahramanımızdan rol çaldı. Sinan izleyici olarak benim gözümden fazlasıyla düştü. Aşkının peşinden gitmeyen bir adam Sinan! Sonuçta TV izleyiciye hayal satar. Erkeklerin kadınların peşinden koşmayı bıraktığı toplumda kadınlara bu duyguyu hissettirmek gerekirdi. Pelin’in babasına yaptığı “Sinan beni bırakmaz” konuşması şahaneydi ama Sinan’ı bırakmayan Pelin’di. O nedenle bütün o şahane sahnenin inandırıcılığı kalmadı. Rüzgar, Pelin ve Sinan’ın çiftlikteki durumu da güzel çatışmaydı. Ancak Rüzgar açık açık Pelin’e saygısızlık yaparken hiçbir şey anlamamak onun kahramanlığına yine çelme attı. Bu dizinin adı Tatlı İntikam. Yani Sinan’a çektirmiş Pelin’den intikamını izleyecektik. Yani dizinin adı bile Sinan’ın hikâyesine odaklanacağımızı gösterirken, Pelin bu hikâyenin tek kahramanı, emek vereni oldu.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR