Gulyabani korku ve komediyi harmanlıyor

Haberin Devamı

12 Eylül 1980 darbesini mizahi bir dille ele alan Bu Son Olsun filmiyle tanıdık yönetmen Orçun Benli’yi. İlk filmiyle büyük beğeni topladı. Farklı bir bakış açışı var Benli’nin. O nedenle kendi adıma ikinci filmini merak ediyordum. Yaz aylarında Gulyabani’yi çektiğini duydum. Malum, Gulyabani, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eseri. Ama hepimiz Gulyabani’yi Süt Kardeşler filminden tanıyoruz. Süt Kardeşler’den beri ilk defa Gulyani bir filmde yer alıyor. Orçun Benli Gulyabani’yle korku-komedi türüyle karşımıza çıkıyor. Film cuma günü vizyona girdi. Başrollerini Deniz Uğur, Ceyda Ateş, Didem Balçın ve Melike Öcalan’ın oynadığı filmde; Perihan Savaş, Cüneyt Arkın, Mustafa Üstündağ, Kenan Ece, Hasan Küçükçetin, Sarp Bozkurt, Orhan Eşkın, Merve Oflaz, Yunus Günce ve Serkan Genç de rol alıyor. Gulyabani’de dört kadın, fantastik bir filmin senaryosunu yazmak üzere korku dolu bir ormanda yer alan av evine gidiyor. Kadınlar, atmosferi soluyup mekânı keşfetmeye çalışırken, beklenmedik olaylarla karşılaşıp kendi korkularıyla yüzleşmek zorunda kalıyor.

Korkanken gülümseyin

Senaryosunu Orçun Benli ve Alptekin Öztürk’ün yazdığı Gulyabani’nin fikrini ve senaryosunu çok beğendim. 90 dakika boyunca ritmi ve tansiyonu hiç dinmiyor. İtiraf etmeliyim, Türkiye’de denenen korku-komedi türleri karşımıza genelde kötü örnekler çıkardı. O nedenle Gulyabani için de endişeliydim. Ama yönetmen Orçun Benli, kurduğu dünyayla bu kez daha kendine güvenen bir iş çıkarmış. Filmin tabii ki eksikleri var ama karşımıza korku ve komedi türünün iç içe geçtiği bir yapı çıkarıyor. Malum, ülke sıkıntılı günlerden geçiyor. Bu dönemlerde seyirci gülmek istiyor. O nedenle son aylarda komedi filmleri gişede yüksek rakamlara ulaşıyor. Gulyabani’de zengin oyuncu kadrosuyla bize “Korkularınızla yüzleşirken gülümseyin” diyor. Gulyabani’ye iyi bakın, size de tanıdık gelmiyor mu?

Cihangir’e veda ettik

Muhteşem Yüzyıl her hafta yükselen tansiyonuyla finale yaklaşıyor. Şehzade Mustafa’nın ölümünün ardından olaylar dur durak bilmiyor. Bu hafta şehzade Cihangir ağabeyi Mustafa’nın ölümün acısına dayanamadı ve o da Hakk’ın rahmetine kavuştu. Bu bölümde de gözyaşları sel oldu. Sezonun başında Tolga Sarıtaş’ın şehzade Cihangir olarak diziye katılacağını ilk ben yazmıştım. İşinin hep çok zor olduğunu düşündüm. Çünkü sırtında bir kamburla yaşamak ve bedenini öyle tutarak oynamak hayli meşakkatli bir iş. Sarıtaş, haftalarca bizi kırılgan ama mert, cesaretli bir şehzade olduğuna inandırdı. Geçtiğimiz hafta da Muhteşem Yüzyıl’a veda etti. Tolga Sarıtaş’ın emeğine sağlık… Halit Ergenç’le Tolga Sarıtaş’ın karşılıklı sahnelerinde adeta duygu patlamaları yaşandı. Bölüm Cihangir’in bebekliğinden günümüze flashback’lerle desteklendi. Kanuni Sultan Süleyman, oğlu Selim’e “Cihangir benim kıymetlim. Çünkü o benim vicdanım” dedi. Dizinin sonunda vicdanı yani Cihangir öldü. Bundan sonra vicdanını kaybetmiş bir cihan padişahının zulmünü izlemeye hazır olun.

DİĞER YENİ YAZILAR