Batı ile aramız açılıyor mu?

Siyasette haklılık-haksızlık çok geride duran kavramlardır. Siyasette ya çatışma alanları genişletilir ya da daraltılır, uzlaşma arayışlarıyla yeni durumlar yaratılır.

Türkiye’nin Batı ile ilişkisini bir süredir “yakınlık” ve “uzlaşma” kelimeleriyle açıklamak kolay değil. Batı’da Türkiye’ye ilişkin egemen duruş, birçok olumsuz kavramı birlikte taşıyor.

Türkiye’de AKP’nin 2002 yılında iktidar olmasıyla birlikte genel algı yine fazla olumlu değildi. Siyasi İslam kökenli bir siyasi hareketin alacağı yön yakından izleniyordu.

Batı’nın ilk endişelerini değiştiren olay kuşkusuz 2004 yılında Türkiye’nin Avrupa Birliği üye adaylığı için ısrar etmesi ve Birliğin bunu kabul etmesi olmuştur.

O dönemde ekonomi yönetiminin başarısı ve bir önceki programın uygulanmasıyla ilgili gelişmelerin de Batı’da olumlu anlamda etkili olduğunu hatırlamak gerekiyor.

Kürt meselesindeki cesur adımların, Avrupa Birliği reformlarının arkasına gelmesi ve askeri vesayetin geriletilmesiyle ilgili adımlar ve davaların da Batı’nın Türkiye ile ilgili bakışını hep olumlu etkilediği ve beklentileri yükseltti ortadadır.

Haberin Devamı

2010’dan başlayarak Türkiye içindeki çatışmaların öne çıkmasıyla birlikte, bunun Batı’ya yansıması da olumsuz olmuştur.

Türkiye’de oluşturulmaya çalışılan ve bir ölçüde başarılı olan AKP karşıtı ve özellikle Tayyip Erdoğan karşıtı cepheleşme sırasında Batı’nın Türkiye’yi izleme hatları da değişime uğramıştır.

Bunda Batı’nın haber ve bilgi kaynaklarının daha çok karşıt alandan beslenmesinin de önemli bir rolü olduğunu kabul etmek gerekir.

Şu anda gelinen noktada Batı, Türkiye’nin demokrasi siciliyle ilgili olarak sürekli endişe ifade eder haldedir. Gezi eylemleri ve 17-25 Aralık operasyonlarını Batı, olayların en uçtaki sonuçlarıyla algılamış ve bunları öne çıkarmıştır.

Gezi olaylarından başlayarak biber gazı ve toma kullanımındaki abartmalar, güvenlik güçlerinin müdahale tarzları da Batı’yı olayların kökeninden uzaklaştırmış ve haklı rahatsızlıkların tek boyut olarak ele alınmasını sağlamıştır.

Batı ile Türkiye’nin arasında “manevi” bir mesafe oluştuğuna kuşku yoktur. Bu mesafenin giderilmesi de Türkiye’nin sıkıntılarını daha çok anlatmasının yanında çatışmacı dilden uzak durması ve aslında anlamsız olan bazı uygulamalarda dikkatli olmasından geçmektedir.

Haberin Devamı

Türkiye’nin Batı’yla yakın durmaya çok ihtiyacı olduğu gibi Batı’nın da Türkiye’ye olan ihtiyaçları belki her zamandan daha kuvvetli olarak devam etmektedir.

DİĞER YENİ YAZILAR