Her şey Suriye ile başladı

Başa sarmak ve bu noktaya nasıl geldiğimizi gerçekten anlamak zorundayız. Şu andaki ana eğilimimiz ise hamasetle içimizi karartmaktan ibaret.

Başa sardığımız zaman geldiğimiz nokta ise Suriye’dir. Suriye ile atışma başladığı sırada bir dış sorunumuz da yoktu.

Avrupa ile inişli çıkışlı görüşmeler yürüyor, tam üyelik için bastırmaya devam ediyorduk. ABD ve Rusya ile de bir sorunumuz yoktu.

İçerde terörün sona ermesini sağlayacak demokratik açılımları tartışıyorduk ve bütün toplum barış için birleşmiş durumdaydı.

Başa sardığımız zaman gördüğümüz manzara budur. Sonra DEAŞ ortaya çıktı, sonra Suriye ile kriz büyüdü.

Başa sarıp bakmadığımız için, bugünkü belaları başımıza Amerika’nın mı Rusya’nın mı açtığı konusunda tartışarak yine kendimizi aklamaya çalışıyoruz.

Bugüne gelmemize hangi yanlışlarla katkıda bulunduğumuzu konuşmadığımız sürece de varacağımız yeni aşama “çıkış” değil “teslim olma” olacaktır.

Kayseri katliamı da, Dolmabahçe katliamı da, Ortaköy katliamı da, Rus elçinin öldürülmesi de PKK’yı da DEAŞ’ı da aşan operasyonlardır.

Haberin Devamı

Olan bitenin gerçek boyutlarını anlamaya çalışmak yerine “Ne olacak ya DEAŞ’tır ya da PKK, ikisi de Türkiye’nin düşmanı” deyip noktayı koyamayız.

Bu tarz terör eylemlerinin hedeflerinden biri de, ülkenin yönetilemez hale geldiği algısını yaratmak ve hakim kılmaktı. 1980 öncesinde Türk halkı, ülkenin yönetilemediğine inandı ve askeri darbeyi alkışla karşıladı. Ülkenin nasıl yönetilemez hale getirildiği halkın birinci ilgi konusu olmadı.

Ama ülkenin yönetiminde olanların ülkeyi yönetemez hale geldiklerini de halk hemen anlar. 15 Temmuz gecesi Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi yönetme kabiliyetine sahip olduğuna inandığı için hemen sokağa çıktı.

Bir laf var, “Bir gün Suriye hedef olursa bilin ki asıl hedef Türkiye’dir” diye. Bunu Necmettin Erbakan’ın 1977’de söylediği iddia ediliyor.

Bunun doğru olup olmadığını bilemesek de her şeyin Suriye meselesiyle başladığını açık olarak biliyoruz.

DİĞER YENİ YAZILAR