Zamanında Amerika'ya silah yardımı yapmışız...

Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Sedat İşçi Osmanlı zamanı ABD'ye göç eden Türkleri araştırmış. 1870-1914 yılları arasında ABD'ye giden Türklerin büyük çoğunluğu otomobil fabrikalarında ve demir çelik işinde çalışmışlar

Haberin Devamı

Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Sedat İşçi Osmanlı zamanı ABD'ye göç eden Türkleri araştırmış. 1870-1914 yılları arasında ABD'ye giden Türklerin büyük çoğunluğu otomobil fabrikalarında ve demir çelik işinde çalışmışlar.

ABD ve Türkler denildiğinde benim aklıma gelen daha ilginç bir gerçek var.

Bugün atacağımız hemen her adım için danışmak zorunda kaldığımız, kelimenin tam manasıyla kaderimizle oynayan ABD'ye vakti zamanında silah yardımı yaptığımızı biliyor musunuz?

Bugün ABD'den silah alabilmek için onca paralar dökse de bir sürü şarta şurta uymak zorunda olan ülkemizin zamanında ABD'ye ciddi bir yardımı olmuş.

Amerikan hükümeti malum, Kızılderilileri topraklarından atabilmek için epey bir süre katliam yapmıştır. Sonradan yerleştiği toprakların asıl sahiplerini akıl almaz yöntemlerle katletmiş, aleni bir soykırım uygulamıştır.

Bugün Ermeni soykırımı diye konuşan ve senatolarından bu tip kararlar çıkaran Amerikalılar kendi geçmişlerine pek bakmazlar.

Ancak Amerika kıtasının uçsuz bucaksız çöllerinde Kızılderililerle baş etmek oldukça zor olduğundan çöl şartlarına dayanıklı savaş aracı arayışına girerler. Günümüzün çöl canavarları Hummer'lar o vakit olmadığı ve Seren Serengil de henüz doğmadığı için Amerikalılar ismini sıkça duydukları ve çöl şartlarına dayanıklı olduğunu bildikleri deve isimli hayvanın arayışına girerler.

Çeşitli gemilerin inşası konusunda anlaşmaya vardıkları yeni dostları Osmanlı devleti akıllarına gelir.

Yapılan görüşmeler neticesinde 1855 yılında Amiral David Nixon Porter İstanbul'a gelir ve sipariş edilen 30 deveyi alır. Hatta Abdülmecit, müttefikine bir çift erkek bir çift de dişi deve hediye eder. (Kız Kulesi'ndeki Kızılderili - Sunay Akın)

Osmanlı devleti tarafından yapılan bu dev kıyak Amerikalıları o kadar mutlu eder ki Abdülmecit'in vefatından sonra tahta geçen Abdülaziz'e Abraham Lincoln bir mektup yollar. Mektuptan, kelimenin tam manasıyla yağ damlamaktadır. Şöyle iyisiniz, böyle yücesiniz, bize ne kadar büyük yardımlarda bulundunuz falan... Halbuki olan biten 34 devedir.

Bu yardımla başlayan ilişkiler gelecekte Marshall yardımına kadar uzanır.

50'li yıllarla birlikte Türkiye ve ABD arasında ise pozisyonlar açısından ciddi bir değişiklik olur. Veren ülke konumundan alan ülke durumuna geçeriz.

Bugün Amerika'nın hapşırmasıyla krize giren ülkemizin zamanında kendilerine deve saçmışlığı vardır anlayacağınız.

Benim de ne zaman Türkiye ili ilgili konuşan bir Amerikalı görsem aklıma bu develer gelir. Sonra da deve, çöl ve kutup ayısı arasında geçen fıkra.

Yol yapacağına gül diken belediyeler üzerine...
Mustafa Mutlu Ağabey Kanyon projesiyle ilgili yazım üzerine soruyor.

"Bina ve iş merkezi yapanların kendi yollarını kendilerinin yapması gerekir mi?"

Böyle bir zorunluluk yok elbette. Fakat zamanında Akmerkez yapılmadan önce ruhsat alınırken nasıl olmuşsa dönemin yöneticilerinin aklına doğabilecek trafik sorunu gelmiş.

Ruhsat verilmeden önce nüfusun bu kadar yoğun olduğu bir bölgeye, bu kadar büyük bir alışveriş merkezi yapılmasının sakıncalı olduğunu proje sahiplerine anlatmışlar.

Bunun üzerine Akmerkez'i yapanlar Zincirlikuyu'dan gelecek bir bağlantı yolunun yapılmasına katkı sağlayacakları sözünü vermişler. Bir zorunluluk yok anlayacağınız. Ancak daha sonra Akmerkez yöneticileri verdikleri bu sözün üstüne yatmışlar. Hatta Hıncal Uluç bir vakit bu konuyla ilgili uzun uzun yazılar yazmıştı.

Sonra birdenbire Akmerkez bu yolun yapımına katkıda bulunmaya karar verdi ve yol tamamlandı. Bunun sebebinin Akmerkez yakınında açılan Profilo ve Metrocity alışveriş merkezlerine müşteri kaptırmamak olduğunu, anlayan anladı. Yani mecbur kaldı yolu yaptırmaya biraz da Akmerkez.

Fakat sonuç olarak hem kendi müşterisini rahatlattı hem de verdiği sözü tuttu.

Mustafa Ağabey belediyelerin yapmaları gerekenleri anlatıp "yolları çift kat yapsınlar" diyor.

Maalesef başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere hemen hemen hiçbir belediye bu tür projelerle ilgilenmiyor. Sağa sola gül dikmek daha çok hoşlarına gidiyor.

Bu yüzden Kanyon gibi büyük projeler yapanların ulaşım sorunlarını da düşünmesi gerekiyor. Neticede ulaşım sorunu olmayan bir merkezdeki konutların ve işyerlerinin satışı daha kolay olur değil mi?

Olması gereken, belediyenin ulaşım sorununu çözmesi. Ancak ortadaki durum gül dikmek için paraları sokağa saçan ama İstanbul'u yıkması beklenen deprem için para harcamaya kıyamayan bir belediye.

DİĞER YENİ YAZILAR