Atatürk Havalimanı'na polis lazım

Kıbrıs izlenimlerine devam etmeden önce biraz Atatürk Havalimanı'nda, çıkış ve giriş işinin ne kadar sinir bozucu olduğunu anlatmam lâzım. Sabah saat 08.00. Havaalanının en yoğun saatlerinden. Dünyanın her yanına uçak kalkıyor. Bir de bunlara Umre seferleri eklenmiş

Haberin Devamı

Kıbrıs izlenimlerine devam etmeden önce biraz Atatürk Havalimanı'nda, çıkış ve giriş işinin ne kadar sinir bozucu olduğunu anlatmam lâzım. Sabah saat 08.00. Havaalanının en yoğun saatlerinden. Dünyanın her yanına uçak kalkıyor. Bir de bunlara Umre seferleri eklenmiş.

Terminalde kalabalık had safhada.

Bilet işlemlerini bitirip pasaport kontrolüne gelene kadar yaşanan tek komedi, giriş kapısındaki güvenlikle ilgili. Eğer bir dizüstü bilgisayarınız varsa, bunu açmanızı istiyor görevliler. Belki bilgisayar süsü verilmiş bomba olabilir taşıdığınız, değil mi?

Ancak eğer içine bomba yerleştirilmiş ve açma kapama düğmesine bastığınızda ekranında görüntü beliren bir bilgisayarınız varsa, sorun değil. Bombayı uçağa soktunuz demektir. Güvenlik görevlileri üstün körü bilgisayarın ekranına bakıyorlar, bomba.exe programını görmeyince, "buyurun geçin" diyorlar sanırım. Enteresan bir güvenlik kontrolü mantığı mevcut anlayacağınız Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'nde.

Pasaport kontrolü ise tam evlere şenlik. Uçuşların en yoğun olduğu saatte açık banko sayısı 3. Saat 08.00'de Türkiye'nin en büyük çıkış kapısı Atatürk Havalimanı'nda açık pasaport kontrol noktası sayısı 3 tane. Bunlardan biri de pasaportunda problem çıkan yolcuyla beraber gidip kapattı mı bankoyu. Kaldı 2 tane. Polis sayısı konusunda bir kadro sıkıntısı mı var yoksa tipik Türk tembelliği mi, anlamak mümkün değil.

Aynı kepazelik dönerken de yaşanıyor. Uçaklar dolusu insan iniyor. Tam 30 tane kontrol kapısı var ama bunlardan 10 tanesi açık. Madem açmayacaksınız 30 tane neden yapıyorsunuz diye sorarlar adama. Yanlız dikkatli olun, polise sormayın bu soruyu. Çünkü sinirli bir anına denk gelip nüfus cüzdanınızın eski oluşuyla ilgili bir problem yüzünden 45 dakika mahsur kalabilirsiniz banko önünde. Bir de şu pasaportunda sorun çıkarılan, bankoda görevli polisin alıp götürmesi durumu var.

Aç telefon, gelsin bir polis, götürsün adamı, yapsın işlemini. Zaten açık banko sayısı az, bir problem çıktı mı yolcuda, bir banko daha eksiliyor.

Polislerin suçu yok. Verilen emirleri yerine getirip canla başla çalışıyor onlar. Sorun yöneticilerde. Merak ediyorum, Atatürk Havalimanı'nda tüm bu işlerden sorumlu Emniyet Müdürü, polis talebinde bulundu mu? Bulunduysa İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü veya İstanbul Emniyet Müdürlüğü ne yanıt verdi. Söylesinler de biz de kimin yüzünden her yurtdışına çıkışta sinirlerimizin bozulduğunu bilelim.

Yavruvatan, 'büyüdüm artık' diyor
Çok kısa bir Kıbrıs seyahatı oldu benimkisi. Bu yüzden Hıncal Uluç kadar anlatacak şeyim yok. Ama kasım ayında, Sunay Akın ve Sivrisinek'le birlikte oyun için gideceğiz Kıbrıs'a. O zaman biraz daha uzun kalacağız ve eminim anlatacak daha çok izlenimim olacak.

Yine de sokaklarda biraz dolaşıp insanlarla sohbet etmek ve gazetelerini okumak bile yetiyor, Kıbrıs'da neler olup bittiğini anlamak için.

Bir kere Girne'nin çok ciddi bir trafik sıkışıklığı sorunu var artık. Şoförümüz Hasan Bey, eskiden bir çevre yolu projesi olduğunu ancak projenin olduğu yerin evlerle dolduğunu ve artık yapılamayacağını anlatıyor.

Öğrencilerin adaya gelişiyle birlikte ticaret hayatı canlanmış. Bu sene açılan yeni bir üniversite daha var. Kıbrıslılar üniversitelerden ve öğrencilerden memnun. Bir dönem özellikle öğrencilerin rağbet ettiği ZZ plakalı araçlar artık yok. Öğrencilere de Kıbrıs plakası veriliyor.

Kıbrıs halkı asıl anlamı zorunlu ziyaretçi olan bu plakaları, zengin züppe diye adlandırırdı eskiden.

Tek şikâyetleri Türkiye'den gelenlerin çok hızlı araba kullanması. Üniversitelerden önce neredeyse hiç olmayan trafik kazalarına artık sıkça rastlanır olmuş. Bir kavşakta arabanızla beklerken, diğer bekleyenlerden hangisinin Türkiye'den geldiğini anlamak çok kolay.

Kornaya basan kimse, Türkiye'den gelen odur diyorlar. Gerçekten de insanlar birbirine inanılmaz saygılı ve tahammül gösteriyor burada. Trafikte bağıran çağıran kornaya basan kimse yok.

Bu yönleriyle imrendiriyor insanı Kıbrıs. Geçtiğimiz çarşamba günü öğretmenler iki saatlik uyan grevi yaptılar mesela. Çünkü öğretmenlere sendika hakkı verilmiş durumda. Öğretmenlerin bu hakkı kullanışının temel nedenini ise eğitimdeki eksiklikler oluşturuyor. Bir de tabii ki Maliye Bakanlığı'nın söz verdiği zamları yapmaması.

Yolsuzluk haberleri burada da var. Nasıl olmasın ki bu kadar yakınken bize Kıbrıs. Başbakan Mehmet Ali Talat'ın partisi CTP'nin Vakıflar İdaresi yönetimini ele geçirdiğini ve 640 milyarlık ihaleyi kendi yandaşlarına verdiğini yazıyor mesela Volkan Gazetesi.

Tabii burada da iktidarın durumuna göre saf değiştiren gazeteler var. Denktaş yönetimine muhalif ve eski adı Avrupa olan ama Denktaş yönetimince kapatılıp sansürlenince Afrika ismini alan gazete şimdilerde iktidar yanlısı gibi duruyor. Derviş Eroğlu ve Denktaş'ı destekleyen gazetelerse şu anda muhalif olmuş durumda. En azından tuttukları adamın peşinden sonuna kadar gidiyorlar. Bizimkiler gibi her devre uyum sağlamıyorlar. Rum kesiminde neler olduğu da sohbetlerin başlıca konulan arasında. Son yapılan akaryakıt zamlarını konuşuyorlar. Rum kesiminde son zamla kurşunsuz benzinin litresi 47.2 sentten 48.3 sente çıkmış mesela. Türk parası yaklaşık 730.000 lira yapıyor. Bu hesabın ardından tabii ki kalayı yiyen bizim akaryakıt fiyatları oluyor.

Deli gibi kumar oynayan Rumları izleyen krupiyerler, aralarında sohbet ediyorlar. Rum tarafında gece hayatının ne kadar hareketli olduğunu anlatıyorlar birbirlerine. Kendileri hakkında konuşulduğunu anlayan Rumlar ise hemen kulak kabartıyorlar.

Eski tedirginlikler kalmamış. Çarşıda, lokantada, casinoda Türkler ve Rumlar gayet iyi anlaşıyor. En büyük eksiği ise KKTC'nin, hizmet sektöründeki kalitesizlik. Oteller ve lokantalarda hizmet veren garsonlar tam Hıncal Uluç'u çıldırtmak için seçilmiş cinsten. Hıncal Ağabey, bir dolaşsa benimle Kıbrıs'ı, bir hafta yazar bitiremez şikâyetlerini. Konuştuğunuz bir çok Kıbrıslı'dan Türkiye hakkında şikâyetler dinliyorsunuz. "Neden geldiniz"den tutun da "bizi tembelliğe siz alıştırdınız" kadar.

Neticede ne KKTC Türkiye'den memnun ne Türkiye KKTC'den.

Politikacılar kendi aralarında anlaşıyor gibi görünebilir ama sokaktaki adam hiç öyle düşünmüyor. Biz artık büyüdük. Yavruvatan değiliz. Ayrı eve çıkmak istiyoruz der gibiler.

DİĞER YENİ YAZILAR