Bu kampanyaya katılım artmalı!

Kaderin cilvesi midir bilemem: AKP'li iki milletvekilinin bir kına gecesinde havaya ateş açmalarından sonra, serseri kurşunla yaralanan ve ölen vatandaşlarımızın sayısında büyük bir artış oldu. Son olarak da Galatasaray Üniversitesi Öğrencisi Begüm Senem Kartal'ı kaybettik

Haberin Devamı

Kaderin cilvesi midir bilemem: AKP'li iki milletvekilinin bir kına gecesinde havaya ateş açmalarından sonra, serseri kurşunla yaralanan ve ölen vatandaşlarımızın sayısında büyük bir artış oldu. Son olarak da Galatasaray Üniversitesi Öğrencisi Begüm Senem Kartal'ı kaybettik.

İşte bu olaylardan sonra bazı millervekillerimiz "silah bırakmaya" karar vermiş...

İlk açıklama Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu'ndan geldi. Aslanoğlu, maganda kurşunuyla can veren Begüm Kartal olayından sonra, örnek olması için silahını Meclis açılır açılmaz Koruma Amirliği'ne teslim edeğini açıkladı.

ANAP Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz ise Meclis'in açılmasını beklemeden silahını ve ruhsatını TBMM'deki güvenlik görevlilerine iade etti.

Bu iki milletvekili şov mu yapıyor ya da gerçekten bu olaylardan sonra artık silahtan soğudular mı, bunu elbette bilemem...

Bildiğim tek bir şey var ki o da toplumdaki hızlı silahlanma yarışının bir an önce bitmesi gerektiği...

Bunun için de ilk yapılacak şey, silah ruhsatı verilmesinin iyice zorlaştırılması!

Bu nedenle ANAP'ın dün açıkladığı yasa teklifini gönülden destekliyorum.

Ancak sadece "silah ruhsatı verilmesinin zorlaştırılması" yetmez...

Ruhsatsız silahla yakalanan kişilere verilecek cezalar da ağırlaştırılmalı...

Çünkü bu suça günümüzde verilen ceza, komik olmaktan öte bir anlam taşımıyor, bu yüzden de caydırıcı olamıyor.

***

Kısacası, iki milletvekilinin başlattığı "silahsızlanma kampanyası" her kesimden silahlı vatandaşlarımız tarafından desteklenmeli ve katılım artırılmalı...

Orhan Pamuk'un ceza almaması için duacıyım!
Yazar Orhan Pamuk, İsviçreli bir gazeteciye, "Türkiye'de 30 bin Kürt öldürüldü, bir milyon da Ermeni" demişti.

Bu sözleriyle ilgili olarak da hakkında, "Türklüğü alenen aşağılama" suçlamasıyla Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı..

Dün öğrendik ki bu davanın ilk duruşması 16 Aralık 2005'te yapılacakmış.

Mahkeme ne karar verir bilemem.

Ama Orhan Pamuk'un açıklamasından sonra, "Artık Pamuk'un romanlarını okumayacağım" diyen bir yazar olarak, ben bu davadan mahkûmiyet çıkmaması için dua ediyorum...

Sakın yanlış anlaşılmasın;

Orhan Pamuk'a kızgınlığım geçtiği ya da onu artık masum gördüğüm için değil..

Tam tersine; böyle bir duruşmada verilecek bir mahkûmiyet kararının Türkiye'nin uluslararası arenadaki prestijini tartışılır hale getirmesinden, Türkiye karşıtlarının eline yeni bir malzeme vermesinden korktuğum için...

Türk halkı ve aydınları bu olayda üzerine düşeni yaptı:

Orhan Pamuk'a hepimiz en sert şekilde tepki gösterdik.

Bundan daha büyük bir "ceza" olur mu?

Işık istiyoruz!
İstanbul'da büyük bir "aydınlatma" seferberliği başlatıldı... Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisarı başta olmak üzere kentin tüm tarihi ve turistik eserleri bir bir ışıklandırılıyor.

Amaç, İstanbul'un güzelliğini ortaya çıkarmak.

Akıl edenlere, emek ve para harcayanlara teşekkür etmek, boynumuzun borcu...

Ama!

Aynı İstanbul'un çevre yolları yıllardır karanlığa mahkûm, kimsenin umurunda bile değil!

Çünkü Karayolları Bölge Müdürlüğü, bu konudaki onca yazıyı görmezden, eleştiriyi duymazdan geliyor.

Sonuçta da 12 milyon İstanbullu, akşam saatlerinde Mahmutbey'den Kozyatağı'na kadar uzanan bu yollardan geçerken büyük tedirginlik yaşıyor.

Bırakın bu yolların kentin varoşlarına denk düşen bölümlerini, kentin en işlek merkezlerindeki kısımları bile karanlık!

örneğin Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden çıkıp Beşiktaş ve Levent istikametine yöneldiğinizde, birden korku tüneline girmiş gibi oluyorsunuz...

Çünkü ne çevre yolunun, ne de bu yolun kenarındaki yan yolun (Beşiktaş Koleji ve Çilekli tesislerinin önünden geçen yol) ışıkları yanıyor.

Bu yüzden de bölgede, neredeyse her gece ağır yaralanmalı ya da ölümlü bir kaza meydana geliyor.

***

Kısacası, ışık istiyoruz...

Ama sadece tarihi ve turistik eserlere değil; yaşayan, nefes alan İstanbul'a da!

DİĞER YENİ YAZILAR