Marka olmazsa gişe de olmaz!

Futbol Federasyonu, Süper Lig'de oynanacak karşılaşmaların naklen yayınından elde edilecek 151 trilyon liranın futbol takımları arasında nasıl paylaştırılacağını yeniden belirledi...

Haberin Devamı

Futbol Federasyonu, Süper Lig'de oynanacak karşılaşmaların naklen yayınından elde edilecek 151 trilyon liranın futbol takımları arasında nasıl paylaştırılacağını yeniden belirledi...

Eğer yeni sistem aynen yürürlüğe girerse, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor'un aldıkları aslan payı tarihe karışacak...

Çünkü yeni sisteme göre dört büyükler "garanti para" olarak, diğer kulüplerden sadece ortalama yüzde 1 daha fazla alacak.

O da önceki yıllarda lig şampiyonu oldukları gerekçesiyle...

Kalan miktar ise, tüm takımlar arasında, topladıkları puana göre pay edilecek.

Bu model ilk bakışta "başarının ödüllendirildiği" bir sistem olarak görünse de piyasa ekonomisi açısından büyük haksızlıklar içeriyor...

Çünkü "marka değeri"ni gözardı ediyor.

Lütfen bir an için Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın ve Trabzonspor'un olmadığı bir futbol ligini düşünün...

* Böyle bir ligde oynanacak hangi maçı seyredersiniz?

* Derbilerde rekorlar kıran
reytingler dibe vurmaz mı?

* Reytingler dibe vurunca, 151 trilyon lirayı bastıran televizyon kanalı, ayakta kalmasını sağlayan reklam gelirine ulaşabilir mi?

* Ulaşamazsa; bu karşılaşmaları yayınlayabilir mi?

* Naklen yayın olmazsa ve buradan akan para kulüplerin kasasına girmezse, o kulüpler kaliteli futbolcu transfer edebilir mi?

* Transfer kalitesizleşirse; ortada başarı kalır mı?

***

Diyelim ki film yapımcısısınız... Çekmeyi düşündüğünüz bir filmde dünyaca ünlü bir Hollywood yıldızını, bir figüranla ya da karakter oyuncusuyla aynı paraya oynatabilir misiniz?

Oynatamazsınız!

Çünkü filminizin "gişe" başarısı, büyük ölçüde o "yıldız"ın ismine bağlıdır.

Bu dört büyük kulüp de futbolumuzun "süper starları" dır ve onlara "Çok puan topla, çok para kazan" demek, "futbolda adaleti sağlamak" değil, tam tersine büyük haksızlığa zemin hazırlamaktır.

Kısacası, dört büyük kulübe hak ettikleri "marka değeri" verilmelidir...

İktidara en iyi yağ çekme yarışması!
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İstanbul İl Başkanlığı, "Neden AK Parti?" konulu bir yazı yarışması düzenlemiş, Bütün İstanbullulara açık olan bu yarışmaya katılmak isteyenler, "eserlerini 22 Temmuz tarihine kadar bitirip, İl Başkanlığı'na teslim edeceklermiş.

Birinci seçilecek yazının sahibi, iki kişilik bir yurt dışı tatiliyle ödüllendirilecek, aynı zamanda da bir adet laptop'a kavuşacakmış.

Yarışmanın konusu öylesine sınırlı ve öylesine "hedefe yönelik"ki! "Neden AK Parti" konulu bir yazı yarışmasına katılacak tüm yazarlar (!}, doğal olarak bir "yağ çekme" maratonuna girecekler...

İşim gereği bugüne kadar birçok yarışmaya katıldım, birçok yarışmada jüri üyeliği yaptım...

Ama bu kadar ilginç bir yazı yarışması ne gördüm ne de duydum!

***

Sayın AKP yöneticileri...

Sadece bir yarışmada değil, her gün köşelerinde iktidarınıza yağ çeken köşe yazarlarını ödüllendirmeyi de düşünüyor musunuz?

Ekonomi yeni bir kriz mi biriktiriyor?
Enflasyon düşüyor, büyüme sürüyor, işsizlik azalıyor... Kısacası, "sokaklar" aksini söylese de ekonomimize ilişkin bütün "resmi" veriler iyiye gidiyor...

Tek bir resmi gösterge hariç:

O da "cari açık."

Yani ülkeye giren dövizle çıkan döviz miktarı arasındaki fark!

Merkez Bankası'nın dünkü açıklamasına göre, Türkiye'nin cari işlemler açığı bu yılın ilk 5 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 32 artarak 11,1 milyar dolar oldu.

Eskiden cari açık yükselince; Türk Lirası diğer para birimleri karşısında otomatik olarak değer kaybederdi.

Böylece ithalat yavaşlar, ihracat artar döviz açığı da kapanmaya başlardı.

Ama her ne hikmetse, "dalgalı kur politikası" uygulanmasına rağmen, döviz kurları hızla büyüyen cari açıktan etkilenmiyor.

Sonuçta da otomatik olarak sağlanması gereken "denge" sağlanamıyor.

Peki, bu durum bir kriz biriktiyor mu?

Bu sorunun yanıtını, "bağımsız" kalmayı başarmış ekonomi hocalarına bırakıyorum...

DİĞER YENİ YAZILAR