Bizim medya katili ne kadar çabuk buldu?

Haberin Devamı

Dünkü gazetelerin tamamına yakınının birinci sayfası, çocuk cesetleri gösteren fotoğraflarla doluydu.

VATAN, Milliyet ve Hürriyet, Şam yakınlarındaki kimyasal katliam haberini olabildiğince objektif vermeye çalıştı. Üç gazete de Özel Suriye Ordusu ile Esad yönetiminin, katliam konusunda birbirlerini suçladığını yazdı.

Yandaş gazeteler ise katili çoktan bulmuştu:

Sabah, “Şam Kasabı’ndan Kimyasal Katliam” başlığıyla çıktı.

Habertürk‘ün başlığı, “Esad’dan Kimyasal Katliam”dı...

Akşam daha da sertti: “Çocuk Katili Esad!”

Star, “Esad’ın Halepçe’si!” başlığını atmıştı...

İyi de yandaş Türk gazeteleri, tüm dünya kamuoyunun aramaya koyulduğu “katil”i, nasıl olmuştu da bu kadar kolayca bulmuştu?

Bu sorunun yanıtı belli:

Çünkü Ankara, saldırıyı yapanın Esad yönetimi olduğuna karar vermiş ve anında kınamıştı... Yandaşlara düşen de buna uygun sayfa yapmaktı!

Esad aptal mı?

Oysa olayın iki boyutu var:

Suriyeli isyancılar, yani Suriye Özel Ordusu, sarin gazı kullanıldığı öne sürülen bu katliamın Esad tarafından yapıldığını iddia ediyor ama...

Esad yönetimi de bunu şiddetle yalanlıyor ve bir komplo olduğunu belirtiyor!

BBC‘nin Ortadoğu Editörü Jeremy Bowen de Suriye‘nin savunmasına destek vererek şunları söylüyor:

“Birleşmiş Milletler denetçileri ülkedeyken, hükümet neden bu tür silahları kullansın? (Sahi, Esad bu kadar aptal mı?) Ayrıca olayın meydana geldiği iddia edilen yer, zaten tamamen Suriye Ordusu’nun kontrolünde...”

Kaldı ki, acilen toplanan BM Güvenlik Konseyi de sadece “Kaygı duyuyoruz” açıklaması yaptı...

Suç ve suçlu henüz net bir şekilde ortada olmadığı için, kimseyi kınamaya kalkışmadı!

BM incelemesi...

Gelelim olayın ikinci boyutuna:

Hatırlarsınız; geçen Mayıs ayında Adana‘da ve Mersin‘de, Özgür Suriye Ordusu militanlarının bulunduğu evlere düzenlenen baskınlarda iki kilo sarin gazı ele geçirilmişti.

Yine geçen Mayıs ayında BM yetkilisi Carla del Ponte, İsviçre Televizyonu‘na yaptığı açıklamada, Özgür Suriye Ordusu‘nun sarin gazı kullandığını gösteren bulgulara ulaştıklarını açıklamıştı. Ponte, Esad yönetiminin ise kimyasal silah kullandığına dair bir kanıta rastlamadıklarını söylemişti.

Tamam; iktidarımız Esad yönetimini sevmiyor ve Özel Suriye Ordusu‘nu destekliyor; ancak...

Gerek iktidarın, gerekse onun ağzına bakan yandaş medyanın bu “aceleci” tavrı, Türkiye‘yi hiç de hak etmediği bir “yalnızlığa” sürüklemiyor mu?

Evet; kimyasal silah kullanmak büyük bir insanlık suçu ama bu suçu işleyeni tespit etmek ve cezalandırmak için daha soğukkanlı ve sağduyulu davranmak gerekmez mi?

Tahrik!

Zülfiye Öztürk, geçen yıl kocası Musa Öztürk tarafından dokuz kurşunla vurularak öldürülmüş...

Katil koca savunmasında, “Eşimin telefonla konuşmasını yasaklamıştım. Ayrıca ‘Giyme’ dememe rağmen beyaz pantolon giyiyordu. Olay gecesi çantasından pembe bir cep telefonu düştü. Sinirlerime hakim olamayıp öldürdüm” demiş...

Mahkeme de bunları “tahrik” olarak değerlendirmiş, adamın cezasını ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından yirmi yıla indirmiş...

Yani katil koca, dokuz yıl daha yatıp özgür kalacak!

Ne yalan söyleyeyim, “beyaz pantolon giymeyi ve kocanın koyduğu cep telefonu yasağına uymamayı” tahrik nedeni sayan hakimler de beni “tahrik” ediyor!

Çok merak ediyorum; aynı gerekçelerle bir kadın kocasını öldürse o hakim, bunu yine “tahrik” nedeni sayar mıydı?



GÜNÜN SORUSU

AKP Genel Başkan Yardımcısı Menderes Türel partili belediyelere bir genelge göndererek, düzenledikleri müzik etkinliklerini ve eğlenceleri Mısır‘daki kanlı olaylar nedeniyle iptal etmelerini istemiş... Sorum, kendisine:

Ülkemizdeki hiçbir felakette ya da katliamda böyle bir uygulamaya gitmediniz. Yas ilan etmeniz için ölenlerin ille de Arap olması mı gerekiyor?



Lüks hayatı seviyormuş!

Verdiği ifadelerle Ergenekon soruşturmasının başlamasına neden olan ve daha sonra Kanada‘ya kaçan Tuncay Güney, Ergenekon Davası‘nda çıkan kararları yorumlamış:

“Türkiye’de adalet aramak, genelevde bakire aramaya benzer.”

Tuncay Güney, “Nasıl geçiniyorsun?” sorusuna ise şu karşılığı vermiş:

“Kolumdaki saatin değeri 5 bin dolar... Bunun gibi yirmi tane daha saatim var. Ayrıca Burberry’den giyiniyorum. Lüks hayatı seviyorum. Ama söylendiği gibi arkamda bir CIA, MOSSAD, MİT yok... Paralar geliyor, nereden geldiğini ben de bilmem.”

Sözüm Ergenekon savcılarına:

Tuncay Güney‘e akan paraların kaynağını bulun; Ergenekon masalını çözün!

Var mısınız?

DİĞER YENİ YAZILAR