Ben bu yazıya başlık bulamam!

Haberin Devamı

Gezi Direnişi bitti; tam da beklediğimiz gibi cadı avı başladı...

Ama ne av!

Facebook‘ta ya da Twitter‘da paylaşımda bulundukları için haklarında soruşturma açılanların sayısı bile bilinmiyor.

Emniyette özel bir birim oluşturuldu; MOBESE kameralarının görüntülerine yakalananların peşine düşüldü.

Tüm bunlar yetmemiş olacak ki; şimdi de Ankara‘daki bazı ilköğretim okullarının müdürleri, yaz tatilinin sürdüğü şu günlerde 6, 7 ve 8‘inci sınıf öğrencilerini tek tek arayarak okula çağırmaya başladı.

Çocukların önlerine bir kağıt koyup, “Eyleme giden arkadaşlarınızın ve öğretmenlerinizin ismini yazın. Kağıtlara kendi isminizi yazmayın... Kimse sizin ne yazdığınızı asla bilmeyecek” diyorlar!

İyi de diyelim ki; eylemlere gidenleri buldular; ne yapacaklar, neyle suçlayacaklar?

İşte suçlar!

Bu sorunun yanıtı da netleşmeye başladı. Kayseri‘de eylemlere destek veren 75 kişi hakkında açılan davada iddianame belli oldu:

Bir: “Polisin görevini yapmaması için direnmek...”

İki: “Hakaret...”

Üç: “Kamu malına zarar vermek...”

Dört: “Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek...”

Beş: “Bu yürüyüşlere silahsız olarak katılmak...”

Altı: “İhtara rağmen kendiliğinden dağılmamak...”

‘Gel bizi öldür!’

İlk madde sanıkları, polis şiddetine “direnmek”le suçluyor... Herhalde Savcı Bey bu insanların, “Polis kardeşim, gel bizi istediğin gibi öldür” demesini bekliyordu!

İkinci madde, hakaret... Emin olun, Gezi Direnişi‘ndeki hakaretlerin çok daha ağırları, Meclis çatısı altında neredeyse her gün ediliyor... Kaç kişiye dava açıldı?

Üçüncü madde,“kamu malına zarar verme...” Bulursun sorumlularını, verirsin cezayı... Ama sokağa çıkan herkesi bu suçtan yargılayamazsın!

Dördüncü, beşinci ve altıncı madde ise anayasa aykırı! Çünkü bu ülkenin anayasasına göre, gösteri ve yürüyüş yapmak için izin almak gerekmiyor!

Katiller özgür...

Taksim‘deki çadırları, içindeki insanlarla birlikte yakan dört zabıta görevlisi suçsuz bulundu; görevlerine iade edildi.

Ethem Sarısülük‘ü vuran polis serbest bırakıldı.

Ali İsmail Korkmaz‘ın, Abdullah Cömert‘in ve Mehmet Ayvalıtaş‘ın katilleri hâlâ özgür.

Palalı saldırgan Sabri Çelebi‘nin, Fas‘a kaçmasına seyirci kalındı. İki aydan fazla bir zamandır hastanede can çekişen 14 yaşındaki Berkin Elvan‘ı alnının ortasından vuran polisin kimliği bile tespit edilemedi!

Sekiz yurttaşımızın gözlerini gaz fişeğiyle oyanlar, üstün hizmetleri nedeniyle ödüllendirildi. Tüm bunları yapan devlet, şimdi 13-14 yaşındaki çocukları okula çağırıp “gammazlığa” teşvik ediyor...

Elbette benim bu durum karşısında söyleyecek bir çift sözüm var da...

Ah şu “ikinci” madde yok mu?

Kötüleri bile koruyor!

İlke!

Beşiktaş-Trabzon maçında tribünler, Gezi Direnişi‘ni destekleyen sloganlar atınca, Lig TV tribünlerin sesini kıstı!

Kuruluş, dün yaptığı açıklamada bu uygulamasını savundu ve “Yayın ilkelerimiz çerçevesinde küfür, hakaret ve spor dışındaki söylemlerin yer aldığı tezahüratlara yer verilmemektedir” dedi.

İyi de...

Fenerbahçeli Emre‘nin ve Çaykur Rizesporlu Sercan‘ın, Mısır‘daki İslamcı hareketin sembolü olan “dört parmak” işaretini neden ekrana getirdiniz o zaman beyler?

Yoksa iktidarın benimsediği siyasi şovlar yayın ilkelerinize ters düşmüyor da sadece iktidar karşıtı tezahüratlar mı bu kapsama giriyor?

Hadi; bir zahmet şu çifte standardın nedenini de açıklayıverin!



GÜNÜN SORUSU

Zaman yazarı Ali Bulaç, kadın-erkek eşitliğinin ailenin çözülmesine, cinsel sapmaların ortaya çıkmasına ve üçüncü cinsin teşekkülüne neden olacağını yazmış... Sorum kendisine:

Nereden biliyorsun?



Ve bu da oldu!

Haberi dünkü Hürriyet‘te okudum:AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik‘in eşi Şahsenem Sema Çelik hanımefendi, Sezen Aksu‘nun Bodrum‘daki Antik Tiyatro’da verdiği konsere gitmiş... Gerisini aynen haberden aktarıyorum:

“Konsere son anda korumalarıyla gelen Çelik ve yanındakiler, ön sıralarda yer bulunamayınca, biletli seyirciler yerlerinden kaldırıldı.”

Bazı seyircilerin, bu ülkede bakanlık yapmış bir siyasetçinin eşine gönüllü olarak yer vermesini anlarım. Hatta saygı duyarım.

Ancak...

Haberdeki şu “yerlerinden kaldırıldı” ifadesi yok mu; işte o, kabul edilebilir gibi değil!

Kim, kimi nereden, neden “kaldırıyor” kardeşim?

Hani “sınıfsız” bir toplumduk?

Kucak dolusu para vermişim, en önden yer bulmuşum; değil o hanımefendi, padişahın annesi gelse, “rızam olmadan” yer verirsem namerdim!

Sahi; biz nasıl insanlar olduk böyle?

Ne zaman bu kadar koyunlaştık?

DİĞER YENİ YAZILAR