Yasaklardan yakınanlara...

Haberin Devamı

“Yasakları kaldıracağız” dediler, bizim saf ve satılmış liboş yazarları yediler; iktidara geldiler...

Sonuç ne?

Sandalye-masayı yasakladılar. Ne demek istediğimi anlamadıysanız, Beyoğlu esnafına sorun, onlar anlatır...

Sigarayı yasakladılar; dinci dinsiz her kesimden destekçi buldular!

Valilerin emirleriyle önce kamu kurumlarının lokallerinde, sonra üniversitelerde, en son da çevresinde cami ve okul bulunan yerlerde içkiyi yasakladılar.

Bu yetmedi, şimdi de gece ondan sonra içki satışını yasakladılar.

Birayı yasakladılar.

Televizyon dizisinde öpüşmeyi, koklaşmayı yasakladılar.

Behzat Ç’yi yasakladılar, Muhteşem Yüzyıl’ı yasaklamaktan beter ettiler.

Justin Timberlake ve Ciara’nın düet yaptığı şarkının klibini yasakladılar.

Reyhanlı’da patlayan bombaların haberleştirilmesini yasakladılar.

Millet kırk yılda bir bunları protesto etmeye kalkıştı; tencere tavayı yasakladılar.

Düdüğü yasakladılar.

Tıbbı maskeyi yasakladılar.

Gaz maskesini yasakladılar.

Deniz gözlüğünü yasakladılar.

Karanfili yasakladılar.

Mumların yanına fotoğraf konulmasını yasakladılar.

Yürümeyi yasakladılar.

Bağırmayı yasakladılar.

Koşmayı yasakladılar.

Durmayı yasakladılar.

Eleştiriyi yasakladılar.

Otobüse binip bir kentten diğerine gitmeyi yasakladılar.

23 Nisan’ı çocuklara yasakladılar.

1 Mayıs’ı işçilere yasakladılar.

19 Mayıs’ı gençlere yasakladılar.

30 Ağustos’u, 29 Ekim’i hepimize yasakladılar.

10 Kasım’da Anıtkabir’e gidip saygı duruşunda bulunmayı yasakladılar.

Atatürk posterini yasakladılar.

Türk bayrağını yasakladılar.

Atatürk’lü Türk bayrağını tamamen yasakladılar.

‘Türkiye Cumhuriyeti’ni yasakladılar.

Onuncu Yıl Marşı’nı yasakladılar.

PKK’yla yapılan görüşmelere “teslimiyet” denilmesini yasakladılar.

Gittikleri yerlerin çevresinde yumurta satılmasını yasakladılar.

Parkı yasakladılar.

Ağacı yasakladılar.

Yan bakmayı yasakladılar.

Dik bakmayı yasakladılar.

Amuda kalkmayı yasakladılar.

Taşları yasakladılar.

Camiyi yasakladılar.

İnanmıyorsanız araştırın; hutbelerdeki’ “Allah Katında Yegâne Din İslam’dır” ayetini yasakladılar.

Marketlerde ilaç sattırıp, eczanelerde reçetesiz ilaç satışını yasakladılar.

Doktora muayenehaneyi yasakladılar.

Profesöre doktorluğu yasakladılar.

Parklarda el ele dolaşmayı yasakladılar.

Fareler ve İnsanlar’ı yasakladılar.

Şeker Portakalı’nı yasakladılar.

Yunus Emre’yi, Kaygusuz Abdal’ı, Ataol Behramoğlu’nu yasakladılar.

Aziz Nesin’i yasakladılar.

İnternet sitelerini yasakladılar.

Halkın mahkemeye girmesini yasakladılar.

Seyahati yasakladılar.

Hosteslerin yakalarındaki rozeti yasakladılar.

Gazetecilere basın toplantısını yasakladılar.

Doktorlara, yaralıya müdahaleyi yasakladılar.

Avukatlara savunmayı yasakladılar.

Mimarlara, şehir planlamacılığını yasakladılar.

Askere operasyon yapmayı yasakladılar.

Polise hoşgörüyü yasakladılar.

Şarkı söylemeyi yasakladılar.

Resmi yasakladılar.

Heykeli yasakladılar.

Karikatürü yasakladılar.

Basılmamış kitabı yasakladılar.

Yolsuzluktan söz etmeyi yasakladılar.

Yakınlarına ait haber yapmayı yasakladılar.

“Gemicik” demeyi yasakladılar.

“Çapulcu” tişörtünü yasakladılar.

Metroyu, metrobüsü yasakladılar.

Boğaz Köprüsü’nü yasakladılar.

Ve bunca yasak bombardımanına karşın hâlâ güçlüler, hâlâ özgürlüklerden söz edebiliyorlar ve hâlâ uyguladıkları bu baskıcı sistemin adının demokrasi olduğunu söyleyebiliyorlar...

Bunun tek nedeni var:

Taşın altına koy artık elini!

Biz bu ülkenin yönetimini hep birilerine havale ettik dostlar...

Siyaset hep, “yapacak başka işi olmayanların ya da gizli ajandaları olanların” işi oldu!

Şimdi sıra bizde:

Yaptığı iş, siyasi parti üyeliğine engel olmayan herkes, hemen kendisine en yakın partiye girmeli ve bu “yasaklar” listesini yırtıp atmak için elini taşın altına koymalı...

Yok, “Ben yapamam” diyorsanız...

O zaman yeni yasaklara, yeni baskılara da hazır olun ve asla yakınmayın:

Çünkü yönetmeyeni...

Yönetirler canım!

GÜNÜN SORUSU

Düne kadar “Devlet bürokrasisi cemaat mensuplarıyla dolduruldu” dediğimizde bizi “komploculukla” suçlayan iktidar yandaşı kalemler, bugün aynı şeyleri söylemeye başladı. Sorum onlara:

Kafanıza taş mı düştü yoksa beyninize güneş mi geçti?

DİĞER YENİ YAZILAR