Bırakın bu ayakları...

Haberin Devamı

Edirne’deki tarihi Kırkpınar Güreşleri’nin son gününde hakemler, her yıl yaptıkları gibi büyük bir Türk bayrağının kenarlarından tutarak saha içinde yürümeye başladılar. Bir yandan da Onuncu Yıl Marşı söylüyorlardı.

Bayrağın şeref tribününün önünden geçişi sırasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’li milletvekilleri ayağa kalkarak alkışladı.

Ama...

Tribünde hemen Kılıçdaroğlu’nun yanında oturan AKP’li bakanlar, Edirne Valisi ve Edirne Cumhuriyet Başsavcısı yerlerinden bile kıpırdamadı.

Dün bu konu Meclis Genel Kurulu’nda gündeme geldi.

CHP Milletvekili Faik Öztrak, bayrak geçerken ayağa kalkmayan bakanları ve bürokratları protesto ettiğini söyledi.

Bunun üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin söz aldı ve protokoldekilerin sadece İstiklal Marşı’nda ayağa kalkmalarının zorunlu olduğunu belirtti.

MHP’li Oktay Vural, “Bayrak geçerken ayağa kalkılır Sayın Bakan” diye müdahale edince, Bakan Ergin’in yanıtı, “O sancaktır” oldu...

AKP’li Mehmet Metiner de Onuncu Yıl Marşı’nın faşist bir marş olduğunu iddia etti.

O kalkmıştı!

Önce; Adalet Bakanı’na hatırlatalım:

Ayağa kalksanız ne olur, kalkmasanız ne olur Sayın Bakan, biz sizin beyninizin içini biliyoruz...

Bakanı olduğunuz Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı geçerken ayağa kalkmanız, o bayrağı değil sizi yüceltir!

Neymiş, bayrak geçerken kalkılmazmış da sancak geçerken kalkılırmış...

Boş sözler bunlar, boş! Sen o bayrağı görünce heyecanlanıyor musun, ondan haber ver...

Hem... Bayrak geçerken ayağa kalkılıp kalkılmayacağını çok muhterem Başbakan’dan daha mı iyi biliyorsunuz?

İki yıl önceki Kırkpınar’a o da gitmişti ve aynı tören o zaman da yapılmıştı.

Ancak Başbakanınız, daha bayrağı uzaktan görür görmez ok gibi yerinden fırlamış ve dakikalarca ayakta alkışlamıştı!

Hadi; kendinize güveniyorsanız, onunla tartışın bu konuyu...

Ümmetçi Mehmet!

Gelelim, “Onuncu Yıl Marşı” için “Faşist bir marştır” diyen Kâhtalı Mehmet’e...

Bakmayın siz onun bugün Cumhuriyet Meclisi’nde milletvekilliği yaptığına... Dünya âlem bilir ki; Mehmet Metiner bir cumhuriyet ve laiklik düşmanıdır.

“Millet” değil, “ümmet” kültürüne inanır...

Çünkü koyu bir dincidir!

Aynı zamanda ille de milliyet tercihi yapacak olursa, Kürt milliyetçiliği yapar!

Zira açıkça bölünme yanlısıdır.

O kadar “Kürtçü”dür ki; bugünkü BDP’in abisi olan HADEP’te bir zamanlar Genel Başkan Yardımcılığı bile yapmıştır...

O yüzden Kâhtalı Mehmet’i etkilemez Onuncu Yıl Marşı...

Keşke o şiirin şairleri Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel hayatta olsalardı... Eminim bizim Kâhtalı’ya söyleyecekleri tek söz, “İlle de faşist görmek istiyorsan aynaya bak evlat” olurdu.

Kısacası AKP’li beyler...

Bırakın bu “faşist marş” ya da “bayrak geçerken ayağa kalkmama” numaralarını...

Çünkü bu ayaklar koktu!

Rüşvet!

Başbakan, her fırsatta “Bizim dönemimizde rüşvet ve yolsuzluklar bitti” diyor ya... Bu sözlere itiraz, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nden geldi.

Kurumun yaptığı Yıllık Yolsuzluk Barometresi isimli kamuoyu araştırmasına göre, Türkiye’de yaşayan her 100 kişiden 21’i geçtiğimiz yıl, kamu hizmetlerinden ve kurumlarından yararlanmak için rüşvet vermiş...

Amaaaan canım; ben de böyle anketlere inanıp bir de yazı döktürüyorum...

Faiz lobisinin işidir bu da...

Yoksa hiç bizde rüşvet olur mu?



GÜNÜN SORUSU

Yandaş basın günlerdir Taksim‘de genç bir kadına palayla saldıran ve çıkarıldığı mahkemede serbest bırakılan kişiyi aklamaya çalışıyor. Israrla bu saldırganın, “Eylemler yüzünden işleri bozulan ve cinnet geçiren bir esnaf olduğunu” yazıp duruyor... Sorum bu “akmatik” gazetecilere: Diyelim ki saldırgan gerçekten cinnet geçirdi... İyi de bu ruh hâlindeki birini salıvermek yerine hastaneye kaldırıp tedavi etmek gerekmez mi?



Gezicilere Vali tuzağı!

Taksim Gezi Parkı, 23 gün sonra önceki gün Vali tarafından halka açıldı. İki saat kırk beş dakika sonra yine aynı Vali’nin talimatıyla kapatıldı.

Bu arada polis halka kan kusturdu.

Aralarında Taksim Dayanışması’ndan 48 kişinin de bulunduğu 82 kişiyi gözaltına aldı. Ve park, dört saat sonra tekrar Vali’nin emriyle halka açıldı!

Peki, bu “aç-kapa-aç” oyunu neden oynandı?

Neden olacak?

Vali Bey, direnişin öncüsü olduğunu düşündüğü kişileri gözaltına aldırmak için tuzak kurdu! Onların parka gelmesini sağladı!

Sonra da “toplu gözaltı” emrini verdi!

İstanbul Valisi beyefendi:

Tarihe öyle bir geçtiniz ki...

Sizi hiç ama hiç unutmayacağız!

DİĞER YENİ YAZILAR