CHP’nin ‘iki seçim’ önerisi

Haberin Devamı

Ana muhalefet partisini anlamak gerçekten çok zor. Ya iktidarın peşinde; o ne söylerse cevap yetiştirmeye çalışıyor ama bunda başarılı olamıyor ya da cevap adı altında öne geçmeye çalışıyor ama o da olmuyor.

Başbakan Erdoğan’ın “2014’te üç seçim olabilir” açıklamasına, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in katkısı inanılır gibi değil...

Tekin, “CHP seçimden korkmaz” diyerek, Başbakan’ın sözlerinin önüne geçiyor ve “Yerel seçimlerle genel seçimleri birlikte yapalım” diyor.

Kime yarar?

Erdoğan’ın sözünü ettiği “üç seçim”, yerel ve genel seçimleri birleştirmeyi önermiyor ama hiç kuşkunuz olmasın iktidarın “zihnindeki” aslında budur. Genel ve yerel seçimleri bir arada yapmak şu anda iktidarın çok işine gelecektir.

Ancak Erdoğan bunu telaffuz etmiyor, önerinin CHP’den gelmesini sağlıyor.

Hiç kuşkusuz Erdoğan iki seçimin birleştirilmesinden çok kârlı çıkar.

Zira iktidar yerel seçimlerden endişeli...

Muhalefet, yerel seçimlerde “ittifaklar” yaparak iktidarı zora sokabilir.

İktidarın “itibarı” yerel seçimlerde sarsılırsa genel seçimlerdeki durumu da zora girebilir.

Hatta bu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bile etkileyebilir.

Oysa iki seçim birleşirse, muhalefetin “ittifak” olanağı ortadan kalkar ve iktidar genel seçimlerdeki olası başarısını yerele de taşıyarak muhalefetin elindeki bazı kaleleri bile alabilir.

CHP kurmayları, “biz her an seçime hazırız” türü kahramanlıklara soyunmadan önce iyi hesap yapmak zorundadır.

O, on bin!

Redhack, Reyhanlı’daki korkunç terör saldırısıyla ilgili olarak kendilerine e-mail ile gelen bir istihbarat belgesini yayınlayınca kafalar iyice karıştı.

Çünkü bu belgelere göre, Jandarma İstihbaratı, El Kaide’ye bağlı bir hücrenin Türkiye’de eylem yapacağını öğrenmişti ama birileri önlem almaya gerek görmemişti!

Sonuçta 51 vatandaşımızı kaybettik.

Hepsini bir kenara koyalım ama bildiğimiz bir konu var ki onu görmezden gelemeyiz:

El Kaide ve Taliban militanları aylardır Güney illerimizde cirit atıyor. Libya’dan gelen teröristlerle birlikte bunların sayısının 10 bini geçtiği (uluslararası toplantılarda) dile getiriliyor.

İşte; asıl tehlike burada...

Diyelim ki Suriye’deki iç savaş bir şekilde bitti...

Bizdeki bu eli kanlı teröristler ne olacak?

Asıl düşünmemiz ve

önlem almamız gereken nokta bu!



GÜNÜN SORUSU

Akademik unvan alıp adının başına “Dr.” sıfatını ekleten Mustafa Merter isimli biri, televizyondaki tartışma programında, “Alkol tüketmek laiklerin, Atatürkçülerin, çağdaşların ritüelidir” demiş... Sorum bu “her şeyi bilen ama haddini bilmeyen” arkadaşa:

Hayranı olduğunuz Osmanlı’da içki içilmiyor muydu? Araştır bakalım, Osmanlı’dan Atatürk Türkiye’sine geçerken bu ülkede kaç rakı fabrikası vardı?



Oldu mu Kadir Abi?

Kadir İnanır’ı Türk sinemasının “özü sözü bir” olarak tanınan yıldızlarından bilirdim... Ancak ne zamanki Başbakan Erdoğan tarafından “ak(g)il” adam olarak seçilip piyasaya sürüldü; dengesi bozuldu.

Türkiye’yi gezip karşısında bulduğu AKP yandaşlarına “barışın ne kadar güzel bir şey olduğunu” anlatan İnanır, Başbakan’a yönelik eleştiri yasağının kendilerini de kapsadığını düşünmüş olmalı ki, sağda solda çıkan cılız eleştirilere çok öfkelenmiş.

“Dava açacağını” söylemiş.

Hakkıdır, bir konuda mağdur olduğunu düşünün herkes gibi tabii ki dava açabilir, ama “Avukatım ömür boyu rahat yaşayacağımı söylüyor” diyor...

Yani hakkındaki cılız eleştirileri yapanlardan bir servet edinmeyi düşünüyor.

İyi de İnanır, hasbelkader akıllı muamelesi yapıldığı için elde ettiğin bir koltuğu böyle kullanmaya kalkmak, üzerinde titizlendiğin “delikanlılık” raconuna uyuyor mu?

Önce bir düşünmen gerekmiyor mu acaba, “Ben kendimi ak(g)il durumuna düşürmeden önce neden kimse beni eleştirmiyordu?” diye...

Antalya’ya gitmezmiş!

Tabii Kadir İnanır’ın öfkesi sadece kendisini eleştirenlere yönelik değil. Örneğin parlamentoya karşı da çok ağır sözler söyledi.

“Bunların hiçbiri bizi temsil etmiyor” dedi. Yine baltayı taşa vurdu aslında. Çünkü “bunlar” dediği ve “işe yaramadığını” söylediği parlamenterlerin 326‘sı AKP’li yani kendisine “akıllı” sıfatını layık bulan partiden.

Bir de nedense Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne de bir daha gitmeyeceğini söylemiş. Tıpkı Başbakan’ın “Daha da gelmem Davos’a” demesi gibi...

Kadir İnanır, Antalya Film Festivali’ne bir daha gider mi bilemem ama Antalya’nın onu bir daha davet edeceğine ihtimal bile vermiyorum! Bence bıraksın Antalya’ya öfke saçmayı da bundan sonra “turist olarak” bile o kente gidebilir mi onu düşünsün.

DİĞER YENİ YAZILAR