Son on yılın en şahane haberi!

Haberin Devamı

Bana göre son on yılın en şahane haberi, dünkü Hürriyet’in ekonomi sayfalarından birinde yer alan “Potemkin Mahallesi” başlıklı haberdi.

Okumayanlar için özetleyeyim:

AKP’li Esenler Belediyesi, TEM otoyolu ve O-3 otoyolunun kenarında bulunan binaların çirkin görüntüsünü ortadan kaldırmak için, 1 milyon 900 bin lira harcayarak, 141 binaya mantolama yapıyormuş...

Buraya kadar “şahane” değil mi? Gerçekten de çok iyi bir icraat...

Haberin devamını da okuyalım o zaman:

“Binaların sadece ön yüzleri yenilenirken yanları ve arkaları ise ‘Potemkin Köyleri’nde olduğu gibi yıkık, dökük duruyor.”

Yani aslında ortada “mantolama” diye bir şey yok... Sadece “dekor” var!

Evlerin yanları, arkaları yine çirkin kalıyor...

Ama önden bakıldığında karşınızda bir Osmanlı ya da Selçuklu kenti duruyor!

Peki; Hürriyet, bu habere neden “Potemkin Mahallesi” başlığını atmış?

Çünkü Potemkin Köyü ya da Potemkin Panoları terimi, dışarıdan bakana gerçekte olduğundan daha iyi gösterilmeye çalışılan yapılar için kullanılıyormuş...

Kökeninde ise Çarlık Rusyası’nda 1787’de yaşanan bir olay varmış:

Avusturya İmparatoru II. Joseph resmi bir görüşme için Rusya’yı ziyaret edecekmiş. Gezi programında Kırım da varmış. Çariçe II. Katerina, ziyaretin organizasyonuyla Mareşal Potemkin’i görevlendirmiş...

Ancak yol boyunca görülecek köyler bakımsız, sefil durumdaymış! Bunları tek tek yenilemek de oldukça masraflıymış...

Bu yüzden Mareşal Potemkin işin kolayını bulmuş İmparator‘un geçeceği güzergâhta bulunan bütün köy evlerini, güzel ev panolarıyla kapattırmış...

Yani, dekor kurdurmuş!

Bu olay da tarihe Potemkin Panoları olarak geçmiş.

***


Bu habere, “Son on yılın en şahane haberi” dememin de nedeni var elbette:

Çünkü haber, son on yıldaki “ülke yönetme mantığını” ortaya koyuyor!

Başta ekonomi, Kürt sorunu, demokrasi, özgürlükler ve sıkıntı yaratan yasalar olmak üzere hiçbir konuda sorunun özüne yönelinmiyor.

Bütün sorunlara sadece “göstermelik müdahalelerde” bulunuluyor.

Yani hepsinin önü, Potemkin Panoları’yla kapatılıyor; arkalarındaki ve yanlarındaki çürümüşlük umursanmıyor...

Paramız, enerjimiz, zamanımız bu “kandırmacalara” heba ediliyor...

Ve biz, toplum olarak bu dekorları gerçek sanıp, bal gibi yiyoruz...

Hepimize afiyet olsun!

*****


İSİM!

Van ve Erciş’teki depremlerde ağır hasar gören ya da yıkılan okulların yerine yenileri yapılıyormuş. Ama..

Bu okulların tamamına yakınının isimleri değiştirilmiş!

Örneğin Erciş’te 1944’ten beri adı “Atatürk” olan ilköğretim okuluna, Başbakan‘ın annesinin adı verilmiş...

Tamam; birileri Başbakan’a yağcılık yapmak istemiş olabilir, ne yazık ki artık bu çok doğal...

Ama bunun için tam 68 yıldır ulu önderin adını taşıyan okulun ismini değiştirmek yerine, yeni yapılan bir okul bulamazlar mıydı?

Yoksa...

Acaba özellikle böyle mi yapmak istediler?

*****


GÜNÜN SORUSU

Ülkemizde ilk kez bir polis sendikası kuruluyormuş... Adı Pol-Sen olacak sendikanın amacı, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesi, amir baskısı, uzun çalışma saatleri ve sendikal haklar gibi sorunları çözmekmiş... Sorum ortaya:

Bu sendikaya üye olacak polisler de hak arama eylemi yaparsa, acaba meslektaşları onları da önce buz gibi havuzda ıslatıp, sonra gözlerine “doğal” biber gazı sıkacak mı? Yani, polis, polisle de karşı karşıya gelecek mi? Yoksa ayrıcalık tanıyacak mı?

*****


Maaş var, ders yok!

Önceki gün yayınlanan “Takunyalı Üniversite” başlıklı yazımda Bilim ve Gelecek isimli derginin son sayısında yapılan bir araştırmadan söz etmiştim. Bu araştırmada ülkemizdeki 103 üniversitenin rektörlerinin, kamuoyunun gündemine nasıl geldikleri tek tek anlatılıyordu.

Elbette siyasete ve cemaatlere yakınlık, birinci sıradaydı.

Bu yazım büyük ses getirdi. Gelen mektuplar sayesinde Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde yaşanan haksızlıkları görme olanağı buldum.

Tek bir örnek vereceğim:

Yardımcı Doç. Dr. Necmi Akyalçın, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde çalışıyor. Sözleşmesi temmuz ayında sona erdi ama yenilenmesi ancak ekim ayında, o da yerel basının yayınları sayesinde oldu!

Sonuçta herkese üç yıl uzatma hakkı verilirken onun sözleşmesi sadece iki yıllığına uzatıldı.

Sözleşme uzatıldı ama defalarca başvurmasına karşın bu kez de kendisine ders verilmedi! Üstelik anabilim dalıyla ilgili biri ödüllü üç kitabı ve onlarca makalesi bulunmasına karşın...

Verdiği bütün dersler, bu konuda tek kitabı bile olmayan, iki makaleden fazla yayını bulunmayan, bölüme yeni gelmiş bir akademisyene verildi...

Yani Necmi Akyalçın üniversiteden maaşını alıyor, her gün düzenli olarak gidiyor ama işini yapamıyor!

Neden biliyor musunuz?

Çünkü kendisi, altı yıldır Çanakkale Atatürkçü Düşünce Derneği’nin başkanlığını yürütüyor...

***


Başka söze gerek var mı?

DİĞER YENİ YAZILAR