Okurum Can’la bedelli muhabbeti...

Haberin Devamı

Merhaba...

Ben İzmir’den bir okuyucunuzum. Şu an makina mühendisliğinde yüksek lisans yapmaktayım, yaşım da 25. Henüz askerliğimi yapmadım. 17 Kasım 2011 tarihli askerlikle ilgili olan yazınızı size hiç yakıştıramadığımı kendim adına söylemek istedim.

Çünkü yazdığınız yazıda, adeta parası olanları eleştirmiş, fakirlerin askere gitmek zorunda olduğunu ve maalesef gerekirse de ölmek zorunda olduklarını dramatize ederek anlatmışsınız.

Peki; sizce, esas problem bu mu? Esas problem parası olanların Burdur’da 21 gün yatıp askerden yırtması mı?

Bana kalırsa, ilk defa esas sorunu gözden kaçırmış bir yazı yazmışsınız. Çünkü askerliğini henüz yapmamış ve işçi emeklisi bir anne babanın tek oğlu olarak söylüyorum bunları, insanların yaşama şansını satın almaları, onların sorunu değildir. Esas sorun, askerliği bir ölüm piyangosu haline dönüştürmüş, insanların psikolojilerini, hayatlarını bozan askerlik sistemimizdir. Ben askere gitmeyi yakın zamanda düşünmüyorum. Çünkü anne ve babamı arkamdan baktırtmaya hakkım yok. Ya da sevdiğim insanlara 6 ay veya 1 sene uyku uyutturmamaya niyetim yok. Çünkü askerlik sistemimiz, 2-3 ay eğitim verdiği askerleri, 20-30 yılını dağda geçirmiş adamların karşısına çıkarmayı uygun görüyor. Doğu’da askerlik yapmama şansını yakalayanlar ise, komutanların ayak hizmetlerini yapıyor. Şimdi bu durumda gelip de zorunlu askerlik kavramı yerine, profesyonel ordulaşma yerine, askerliğin paralı mı parasız mı olmasını eleştirirseniz, bu sizin ayıbınız olur.

Askerlik denilen iş, gerçekten bir iş olmalı ve hayatında silah tutmamış insanlara zorunlu tutulmamalıdır. Yoksa sizin gibi askerlikle ilgili bu düşünceler hakim olmaya devam ederse, daha çok şehit veririz. İnsanları hayatlarından alıkoyup, 15 ay 18 lira maaşla bedava işçi çalıştıran bir kuruma, sizin gibi aydın yazarların yüksek seslerle karşı çıkması gerekir. Hadi beni geçin, ben yine bir şekilde iyi bir meslek edindim ve tahsilimi tamamlamak üzereyim. Ama sizin kalkıp da bedelli askerliği eleştirmenizi anlayamadım.

Can Gönenli”

***


“Sevgili Can...

Askerlik konusunda yazdıklarının tamamına katılıyorum. Hatta ben, ‘Keşke askerlik hiç olmasa... Tamamen profesyonel hâle getirilse ve zorunluluktan çıkarılsa’ diyorum. Çünkü hele hele şu dönemde erkek evlat sahibi olmanın ne demek olduğunu çok, çok iyi biliyorum.

Ancak senden ayrıldığım nokta, paralı askerlik meselesi...

Madem askere gitme çağı gelen gençlerin sayısı arttı; gerçek anlamda demokrat ve sosyal devletler bu gibi durumlarda askerlik süresini kısaltır. Böylece sadece bir sınıf, bir kesim değil; tüm vatandaşlar bu olanaktan yararlanır.

Örneğin bedelli askerlik yerine askerlik süresi kısalsa, buna sen de sevinmez misin?

Sen kendi anne babanı yazmışsın haklı olarak... Ya o parayı veremeyecek çocukların anneleri, babaları? Onların çocuklarını sevmediklerini, düşünmeyeceklerini, uyuyabileceklerini mi sanıyorsun?

Seninle istediğin platformda bu konuyu tartışırım genç kardeşim...

Askerlik yapılacaksa, herkes eşit koşullarda yapmalı...

Çünkü bu senin için ne kadar yükse, ne kadar ağırsa, ne kadar hassassa, emin ol, senin olanaklarına sahip olmayan tüm gençler için de bunların hepsi geçerli.

İnsanların davul zurnayla askere gittiklerine bakma sen; bilirsin, analar bir de kına yakar askere giden çocuklarına...

Araştır bakalım; neden yakılır o kına?

Bu yazıyı bana yakıştıramadığını söylemişsin...

Yakıştır güzel kardeşim; çünkü her sözcüğünün arkasındayım ve olacağım. Gerçek anlamda aydın olabilmek, gerektiğinde kendi çıkarına olan ‘yanlışlara’ da aslan gibi karşı çıkmak ve direnebilmektir!

Bence olaya bireysel gözlükle bakmaktan kurtul ve gözlerini kapayıp sorgula: Eğer bu parayı verebilecek gücün olmasaydı yine aynı şekilde düşünür müydün?

Şu anda askere gitmeye, annesini, babasını, kardeşlerini, sevgilisini, sözlüsünü, belki de çocuklarını bırakmaya hazırlanan ve biçilen bedeli ödeyecek maddi gücü olmayan gençler acaba ne hissediyor?

Rica ediyorum senden:

Sadece bir dakika kendini onların yerine koy.

Bu ülkeden nefret etmez misin? Böyle eşitlik, böyle adalet, böyle demokrasi yerin dibine girsin demez misin?

Eğer yanıtın, ‘Hayır, demem’ ise...

Lütfen bana yanıt yazma. Ve bundan sonra da bir daha yazılarımı okuma...

Çünkü ‘Ben’ değil, ‘Biz’ diyebilen bir neslin yazarı olmak istiyorum. Sevgiyle...

Mustafa.”

***


Bizi nasıl birbirimize düşürdüklerini görüyor musunuz?

*****


KOZZY’DEYİM!

Bugün saat 15.00’te, Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği söyleşi ve imza günü için Kozyatağı Kültür Merkezi (KOZZY) Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Sahnesi’nde olacağım...

Önce birlikte, “demokrasinin neresinde olduğumuzu” sorgulayacağız; sonra da yaklaşık üç haftadır kitapçılarda bulamadığınız “sonra hayat yeniden başlar”ın beşinci baskısını imzalayacağım.

Hepinizi bekliyorum.

*****


Günün Sorusu

Devlet; PKK’nın, eylül ayında Diyarbakır ve Elazığ’da kaçırdığı ve daha sonra serbest bıraktığı 12 öğretmenin, görev yapmadıkları süre içindeki ek ders ücretleriyle SGK primlerinde kesinti yapmış...

Oysa bu öğretmenler; Allah göstermesin ölselerdi, hepsinin ailelerine ömür boyu maaş bağlanacaktı... Sorum; bu garip uygulamaya imza atanlara:

Gönlünüz rahat mı?

DİĞER YENİ YAZILAR