Tek ülke, iki hukuk!

Haberin Devamı

Seçim dönemlerinde “Tek dil, tek bayrak, tek millet, tek vatan” sloganlarını duymaya alıştık...

Ama bu sloganı oya tahvil etmeye çalışanlar nedense bir türlü, “tek hukuk” demiyor, bu kavramı ağzına bile almıyordu...

Tek dil eski Yeşilçam filmlerinde kaldı!
Tek bayrak, resmen olmasa bile ikileşti...

Tek millet, bir bez parçasını bayrak olarak sallayanlar tarafından zaten külliyen reddediliyor..
.
Tek vatan ise hızla elden gidiyor... Bu ülkenin bazı kentlerinde artık terör örgütü yol kesip, kimlik kontrolü yapıyor... Sınırlarımızdan istediği gibi gelip geçiyor!

***

Gelelim “tek hukuk”a...

Bu ülkenin bir milletvekili, yıllardır ölüm yağdıran katillerden “şehit” diye söz edebiliyor ve onları “kahraman”laştırabiliyor...

On binlerce insan her gün devlete ve iktidara şiddet kullanarak isyan ediyor, işyeri kapattırıyor, “vergi” adı altında haraç alıyor, meydan muharebesi yapıyor...

“Birinci hukuk”, ne hikmetse, bunların hiçbirini görmüyor, dava açmıyor, yargılamıyor, hesap sormuyor...

***

Ama Hopa’da bir grup sol kökenli insan AKP karşıtı eylem yaptı ve Başbakan’ı eleştirip, mitingini engelledi diye, neredeyse bir aydır koca bir ilçenin altı üstüne getiriliyor... Bu baskıyı başkentte protesto edenler yaka paça götürülüp tutuklanıyor!

Her ev, her işyeri didik didik aranıyor, taş üstünde taş bırakılmıyor...

Yani terörü toplumsallaştıran, devlete ve hükümete hakaret üstüne hakaret yağdıran PKK’ya büyük bir hoşgörü gösteren “birinci hukuk”un aksine; “ikinci hukuk”, Hopa örneğinde olduğu gibi en küçük bir toplumsal gösteriye tahammül edemiyor...

***

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10’uncu maddesi açık:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (../.) Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

Artık “kral çıplak” demenin zamanı geldi:

Anayasa’nın bu maddesi; bizzat bu ülkenin bazı siyasetçileri, yargıçları ve savcıları tarafından ihlal ediliyor... Etnik kimlik ayrımcılığı yapanlara uygulanmayan bazı yasalar, siyaseten hak ve emek mücadelesi yapanları yok etmek için kullanılıyor...

Yani, bazı “zümre”lere ayrıcalık tanınıyor!

***

İşte; buraya yazıyorum:

Hukukun bile “ikileştiği” bir ülkede, kimse hukuka saygıdan, tek bayraktan, tek milletten, tek vatandan söz edemez...

Ederse, sadece kendisini kandırmış olur!

*****

GÜNÜN SORUSU

Sivas’ta yakılarak katledilen 33 aydını anmak isteyen yüzlerce vatandaş, polis tarafından dövülerek dağıtılmışÖ Sorum İçişleri Bakanı’na:

O insanlar PKK’yı destekleyen göstericiler olsaydı, yine aynı şeyi yapar mıydınız?

*****

Yarından itibaren her pazartesi ‘okuduklarım’la yine buradayım!

Bildiğiniz gibi yaklaşık dört yıldır pazartesi günleri yazım yayınlanmıyordu... Çünkü pazarları herkes gibi ben de tatil yapıyordum.

Ama rahat battı!

Yarından itibaren her pazartesi bu sütunlarda sadece “kitap yazıları”yla buluşacağız... “Günün Sorusu” bile olmayacak!
Böyle bir maceraya girmemin nedeni; ülkemizde kitap eleştirisi konusunda bir “çekingenlik” olduğunu görmem...

Yayıncılık sektörü son on yılda akıl almaz bir hızla büyüdü, basılan kitapların sayısı yüz ağartıcı boyutlara ulaştı...

Ama kitap kalitesi ne yazık ki aynı orantıyla gelişmedi!
Ben de kitap eleştirisi adı altında yazılan ve çoğunlukla arka kapaktaki tanıtım yazısından kopyalanıp yapıştırılan “pazarlama kokulu yazılar”dan bıktım...

Üstüne kalem oynatacağım kitaplar, “en çok satanlar” değil, benim okuduklarım ya da “okumaktan vazgeçtiklerim” olacak...

Sadece beğendiklerimi değil, beğenmediklerimi de gerekçeleriyle anlatacağım.

Sanırım bu “aykırı tavır” pazarlama kokan iyi sözler duymaya alışmış yayıncılık sektörünün pek de hoşuna gitmeyecek...

En azından başlangıçta!

Ama bu sütunun benzerlerinden en önemli farkı da bu olacak...

Kitapların yazarları, yayıncıları tanıdığım kişilerse, bunu mutlaka belirteceğim.

“Dostluk başka, kitap başka” diyerek, yağcılık yapmayacağım.

İçeriği, biçemi, dili, baskıyı ve kapağı ayrı ayrı değerlendireceğim.

Tanıtım yazısı değil, kitap incelemesi ve eleştirisi yazacağım.

Umarım yayıncılık sektörü, bu çalışmanın büyük bir emek ve iyi niyet ürünü olduğunu görür ve tepki göstermektense anlamaya çalışır.

İyisi mi yarın başlayalım da; nasıl bir “kitap köşesi”yle karşı karşıya olduğunuza kendiniz karar verin!

DİĞER YENİ YAZILAR