Örtülü ödenek denetlenmeli!

Haberin Devamı

Başbakanlığın bu yıl örtülü ödenekten yaptığı harcamalar, 400 milyon liraya dayanmış...

Oysa aynı harcamalar, 2003 yılında 103 milyon liraymış...
Asıl vahim olan ise bütçeye konan “başlangıç ödeneği” ile gerçekleşme arasındaki farkta:
2010 bütçesinde bu kalem için belirlenen miktar sadece 230 bin liraymış!

Yani Başbakanlık, daha yıl bitmeden kendisine ayrılan paranın bin 500 katından fazlasını harcamış!

***

Bu örtülü ödenek işi öyle güzel formüle edilmiş ki; hiçbir kişi ya da kurum, bu paranın nereye harcandığını başbakanlara soramıyor!

Yine yasa gereği, yapılan harcamalarla ilgili tüm belgeler imha ediliyor...

Ve yasa, bu ödeneği kullanma konusunda başbakanlara sınırsız yetki veriyor!
Örtülü ödenek;
Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetlerinde...
Devletin milli güvenliğinin ve yüksek menfaatlerinin sağlanmasında...

Devlet itibarının korunmasında...
Siyasi, sosyal ve kültürel konular ile olağanüstü hizmetlerde kullanılabiliyor!

İlgili yasa, bu paranın sadece...
Başbakanların ve ailelerinin kişisel harcamalarında ve...
Siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamayacağını hükme bağlıyor...

Ama... Bu ödenek hiçbir kişi ya da kurum tarafından denetlenmediği için, söz konusu “yasaklar”ın uygulanması, sadece başbakanların vicdanına bırakılıyor!

***

Oysa demokrasilerin olmazsa olmazı “saydamlık”tır...
Ve “saydamlık”, halktan alınan vergilerle yapılan her türlü harcamanın açık ve denetlenebilir olmasını gerektirir...
Bizde ise bu hesap ne açık, ne de denetleniyor...
Eğer bu ödeneğin yüzlerce milyon dolar olması gerekiyorsa, neden bütçeye 230 bin lira başlangıç ödeneği konuluyor?
Neden Başbakanlık her yıl, “başlangıç ödeneğinin bin-1500 katını harcayan müsrif bir kurum” gibi görülmek zorunda bırakılıyor?

***

Tamam; devlet çıkarlarının, bazı istihbarat ve savunma harcamalarının “gizli” tutulmasını gerektirebileceğini anlıyorum.

İyi de Başbakan’ın bilip de; örneğin Cumhurbaşkanı’nın, Meclis Başkanı’nın ve Anayasa Mahkemesi’nin bilmesinde sakınca olacak bir faaliyet düşünemiyorum!
Madem ki demokrasiyle yönetildiğimizi söylüyoruz...
Ve madem ki demokrasi; güçlerin denkliği ilkesine dayanıyor...

O zaman; Başbakanlığın örtülü ödeneği de her yıl sonunda Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında, Meclis Başkanı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’ndan oluşan üçlü bir “komisyon” tarafından denetlenmeli...

Aksi halde böylesine büyük paraların hesapsız ve denetimsiz harcanmasının, toplumda giderek daha da büyük rahatsızlıklara yol açması kaçınılmaz gibi görünüyor...

*****

SANATÇI!

Sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu Emre Kınay, Fethiye‘de katıldığı bir söyleşide iktidarın sanat politikasını eleştirmiş ve “Rus’un yaptığı oteli denetleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı operaya nasıl ilgi gösterecek?” demiş...
Sonra da eklemiş:

“Mustafa Ceceli ve Sezen Aksu bu ülkenin sanatını temsil edemez. Kimse birbirini kandırmasın!”
Vay sen misin bunları söyleyen!

İktidar yandaşı medyada bir tek asmadıkları kalmış Emre‘yi...

Ama suç onda...
Sana mı kaldı iktidarın kültür-sanat politikalarını eleştirmek, iktidara boyun eğen şarkıcıların gerçek yüzlerini sergilemek? Sen de birçok sözde “sanatçı”nın yaptığı gibi, iktidara yanaşıp, TRT‘den bol paralı diziler kapmaya baksana!

***

İşin şakası bir yana...
Sanatçı olmak da gazeteci olmak gibi “muhalif” olmayı gerektirir...

Bunu hatırlattığı için Sevgili Emre‘yi yanaklarından öpüyorum!

*****

GÜNÜN SORUSU

WikiLeaks belgelerine anında yanıt verenler, eski Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yolsuzluk iddiaları konusunda neden günlerdir tek kelime bile etmiyorlar?

*****

Başkan’ın terör önlemi!

Başbakan dün bir “ilk”e daha imza attı ve muharrem ayı etkinlikleri kapsamında Halkalı’da düzenlenen Aşure Matem Töreni’ne katıldı.

Devletin hizmetleri karşısında herkesin eşit mesafede olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Hepimiz bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıyız. Ülkemdeki her inanç kesiminin sorunları benim sorunumdur” dedi.

Seçimlere altı ay kala, Başbakan’ın ilk kez böyle bir törene katılması ve Caferilerle temas kurması elbette manidar...

Ama olumlu!
Keşke yukarıdaki sözleri söyleyen Başbakan bu törene katılmadan önce bir talimat verseydi ve Alevi, Caferi çocuklarımızın okullardaki din dersine, istememelerine rağmen zorla sokulmalarını sakıncalı bulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının uygulanmasını sağlasaydı...
Keşke Diyanet İşleri Başkanlığı için önerilen 3 milyarlık bütçeden Aleviler, Bektaşiler ve Caferiler için de pay ayrılmasını hayata geçirseydi...

Keşke Diyanet Yayınları’ndan çıkan 600 sayfalık “Yaşayan Dünya Dinleri” kitabında, Alevilerden ve Caferilerden “bir satır” olsun söz edilebilseydi!

***

Boşuna dememiş Ziya Paşa, “Ayınesi iştir kişinin, lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” diye...
Keşke Başbakan, artık konuşmayı ve vaat etmeyi bırakarak; Alevi, Bektaşi ve Caferi vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için harekete geçseydi!

DİĞER YENİ YAZILAR